Öncelikle Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Bütün kadınlara
çiçek vermekle hoş davranmakla canım cicim sevgilim şekerim bi tanem demekle bu
iş geçiştirilebilecek gibi değil.. Yılın bir tek günü tırnaklarını
saklayacaksın, 364 günü ise çıkartacaksın..
Gözümün önünde bir karikatür canlandı geçen yıldan,
bir dağ ayısı sevinç içinde, karanlık ağzını açmış, kirli dişleri, tüm
bakımsızlığı, yarı açık madalyonla göğsü ve kirli yüzü ile sırıtıyor ve diyor
ki: Nihayet
kadınlar günü geçti, artık bizim 364 günümüz başladı..
O tip erkeğin tüm aşırı uçtaki hallerinin toplamı..
Zaten karikatürün üstünlüğü ve sanatçılığı da budur.. Çizer, gözümüze sokuyor o
tipi, belki de diğer tüm erkekleri ayırıyor olabilir. Erkekler, “Bu biz değiliz” diye istedikleri kadar
haykırsın.. Evet o görünüşte, düşüncede olmayabiliriz.. Çoğumuz o tipin ipini
çeker.
Ama o tipin bütünlüğünde bizden hiç mi parça yok? Tutumunda,
düşüncesinin kenarında var.. Kadınların toplumsal konumlarına baktığımızda
görürüz..
***
Kadının toplumsal konumunun değişmesi, daha doğrusu
aralarında bir dengenin sağlanması, evrimsel bir süreçtir. Değişim sürecidir. Toplumların önünde
iki yol, aslında tek yol var:
Bu değişimin, türlü çeşitli araç-gereçle hep yolunu
açacaksın. Kadınların konumlarında gözlü gürülür, mesela 4-5 yıllık süreçlerde ölçülebilir değişimi izleyeceksin.
Kadın, toplumsal eşit yurttaş konuma adım adım gelecek..
Bu kültürel–toplam değişimin tek yolu. Eşitliğe giden
tek yol. Eğitimin, çocukluktan başlayarak aile içine kadar sokulmasını, çocuk
yuvalarında ve okullarda, taviz vermez şekilde her tür ayrımcılığın
dışlanmasını gerektirir.. Kızların mutlaka okuması için de devletin tüm
desteğini gerektirir. İşe alımdan ücret eşitliğine kadar ayrımcılığın
kaldırılmasını da.
Şüphesiz ki, ülkede toplumsal gelirin-refahın artması bu değişim sürecinin çok önemli
bir parçası. Yoksulluk, kadınların ve çocukların daha çok ezilmesi
mekanizmalarını harekete geçirir..
Gelelim işin bam teline: Değişim sürecinin en önemli aracı siyasal iktidardır.
***
İktidar, kadınların konumunu eşitleyici yönünde mi
değiştiriyor? AKP’nin kadın erkek eşitliğinden anladığı tek şey var: Türban
takma özgürlüğü. Bu işi bebeleri türbanlamaya kadar indirgediler. Bütün
politikaları kadınların toplumsal konumlarını hatta geriletici bir bütünsellik
gösteriyor. Evde, kocanın karısı. Çocuk
doğurma makinesi. En iyi kadın, başları türbanlı kadın ve çocuk. İş hayatında
ne işi var? Bunlar resmi politikalar.
Gazeteler geçen gün TÜİK istatistiklerine dayalı,
kadının toplumsal konumunu açıklayan olumsuz haberlerle doluydu. Avrupa
ülkelerinin ancak yarısı kadar kadın çalışma hayatımızdı (%28). Yüzde 50
ortalamayı alsak, yüzde 22 açık var. Kadın nüfusunun çalışma hayatında yüzde 22 eksikliği, Türkiye’de işsizlik
oranına eklenmesi gereken bir sayı..
AKP’li milletvekili kadınların siyasal rolleri,
eşitsizliği perçinleyici yönde. AKP kadınları siyasal oy amaçla “kullanıyor”. Kabataş yalanı bunun tipik göstergesi..
Üstelik neredeyse tüm erkek yazarlarını bu oyun için seferber ederek.
Türkiye kadınların daha çok eşitsizliği yönünde,
geriye doğru giden bir ülke. İslami politikalar ve inançlar doğrultusudaki
toplumsal tutuculuk, sorunu ağırlaştırıyor. Eşitlik yönünde gelişmesi gereken
süreç, tersine çalışıyor.
Ana siyaset, erkeklerin fiziksel, fizyolojik,
toplumsal, çalışma hayatı, aile içindeki güçlü konumlarını, her alanda toplam
egemenliklerini kısıtlayıcı yönde olması gerekirken, yapılan erkek egemen
yapıyı ve kültürü daha da arkaikleştirmek.
Bu politika nasıl değişecek, umut nerede?
8 Mart 2014 Pazar / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder