SAYFALAR

6 Mart 2014 Perşembe

Çöktürülen Bir Devlet

Bunları yazmıştık, öyle olduğunu tahmin etmiştik, bir dizi olay bize ipuçlarını zaten ayan beyan vermişti.. Aydın Doğan medyasına milyarlarca vergi cezası; Koç şirketlerine neredeyse bütün devleti salması.. Keyfilik, yasaları takmama.. Bugün ortaya çıkan hemen herşeyi yazmıştık.. Tabii elimizde dinleme tapeleri olmadığı için “işte...” diyemiyorduk! Şimdi yaşadıklarımızın bütün kanıtları perşembe pazarına düştü.. Bir dikta heveslisinin ıcığı cıcığı.. öyle ki pazar tezgahının yanına yaklaşamıyorsunuz, çevreyi saran kokulardan...
Propagandacı Goebbels’lerin (medya borazanları dahil!) bütün konuşmalarındaki ve yazılarındaki İleri demokrasi yalanlarının vardığı nokta, tek adamın ülkeyi kendi çıkarlarına göre yönettiği gerçeğidir.
Bir devlet enkazı var, Anayasa enkazı var, yasalar enkazı var, devletin neredeyse bütün kurum ve kuruluşlarının enkazı var önümüzde..
Bakanları kokmuş...
İşadamı kokmuş..
Savcısı kokmuş..
Mahkemesi kokmuş..
Gazetecisi kokmuş, yazarı kokmuş..
Aldığı her emri, yasal mı değil mi bakmayarak “başüstüne” diyerek yapmaya koşanların hepsi kokmuş..
Ve.. işin en dramatik yanı, kendisine laf edecek tek kimse yok, yasa –anayasa diyecek tek Allahın kulu arada da bulasın...
***
 Yasa da benim, anayasa da!”
Bu sözü, 12 Mart işkencelerinden geçenlerin hepsi çok iyi bilir: “Burada anayasa yok, anayasa da benim babayasa da.. hadi öt bakalım..”
- Aydın Doğan’ın beraat etmesine şaşkın, bu nasıl olur diye bakanı arıyor.. O da diyor ki “Efendim o hakim  Alevi.. Merak etmeyin Yargıtay’ı var, orada hallederiz..
Bunu diyen kişi, Antakya’da Belediye Başkanı olmak istiyor, gazetecilerin sorusuna yanıt veriyor,  illegal tapelere verecek yanıtım yok”.. Kendisi ise tamamen yasadışı, Yüce Divanlık ilişkiler içinde!
- Koç’un kazandığı MİLGEM firkateyn ihalesini, iptal ettiriyor, şöyle yap böyle yap diye akıl veriyor adamına..
Şunu söyleyebiliriz o halde: Bütün önemli ihalelerde parmağı var.. Kimlerin kazanmasını istediyse onlara kazandırdı.. Sonra da.. Gelsin geri dönüşler..
 -Oğlu bile duruma uyum sağlamış.. Babası yasaları takmıyorsa kendisi neden taksın? Belediye şirketi müdürüne “sen de yasaları çok ciddiye alıyorsun” diyor..
Ortada devlet diye, hükümet diye, gerçek hiç bir şey yok...
Bir kişinin iki dudağı arasında herşey, hepimiz.. İnsanı, ekonomisi, toplumu, kültürü, börtü-böceği..
***
Çok gülüyorum, birileri diyor ki, dinlemelerin hepsi yasadışı..
Yasa mı, Anayasa mı kalmış ortada!
Yasadışı olan tek şey var: Bu ülkeyi yöneten kişi ve emirlerini yerine getiren adamları.. Veee Partisi dahil! Bütün bunları görüp de bilip de susan Cumhurbaşkanlığı makamı dahil.. Açtırdığı soruşturmanın salt kendisini kurtarmaya yönelik olduğunu belirtelim...
Ağustos’ta adaylığını koşacak (*) ve halka “soruşturma açtırdım, daha ne yapabilirdim” diyecek.. Ama ikinci Cumhurbaşkanlığı rüyası, bu iktidarın çöküşü ile birlikte bitmiştir..
Ülkenin, devletin tepesindeki yasadışı işleri, Anayasayı ve yasayı çiğneyen bütün karanlık olayları, konuşmaları açıklayan herşey, meşrudur, yasaldır ve hukukidir..
Devletin, Anayasanın, yasaların varlıklarının korunması, birinci derecede en üst yasadır.. Bütün bunları çiğneyip yok sayan insanları ortaya çıkartıyorsa, felaketi haber veriyorsa, devletin-ülkenin çöküşünü bildiriyorsa, diktatörlüğü açıklıyorsa, yasaldır ve meşrudur.
Bütün bunların soruşturulmayacağını sananların vay haline.. Bütün suç ortaklarıyla birlikte...
Türkiye, küllerinden yeniden doğmak zorundadır, yoksa varlığını sürdüremez.. Çöken, çöktürülen herşeyi yeniden ayakları üzerine kaldırmak gibi ağır bir görev var milletin önünde...
Bunu yaptı yaptı.. yoksa önünde onlarca yıl sürünmek seçeneği var sadece.
--
(*) RTE Cumhurbaşkanlığı adaylığının sözkonusu olmadığını belirtti ve  Cuumhurbaşkanı devam edebilir, dedi. İki hafta önce, 23 Şubat tarihli “Bu Dikta Yasalarının Anlamı Ne?” başlıklı yazımda, bunu öngörmüştüm! http://orhanbursali.blogspot.com.tr/2014/02/bu-dikta-yasalarnn-anlam-ne.html
--
OKUR NOTU.

Rıfkı Yeşilbaş: Biz Nerede hata yaptık: Bu günlerde Taner Timur hocamızın  "TÜRK DEVRİMİ VE SONRASI" isimli kitabını okuyorum. Bugün yaşamakta olduğumuz ve de yaşayacağımız "sonuçların" en temel "sebeplerinin" neler olduğunu çok sade bir dille yazmış. Bir seminerde de sayın Tınaz Titiz şöyle demişti: “Bu ülkede ortaya çıkan siyasal, sosyal ve ekonomik sorunların çözümünü hep sorunları yaratanlardan çözmelerini bekliyoruz!” Doğru söze ne denilebilir? Hata yapanlar ise, bilerek ve isteyerek yaptıkları içindir ki, biz hata yapmadık demeye devam ediyorlar. Bizler de "kurtarıcıyı" hala ve ısrarla onların içinde arıyoruz.
--6 Mart Perşembe 2014 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder