Başbakan itiraf
ediyor, evet Habertürk’e telefon ettim ve onlar da gereğini yaptılar... Adeta
“mahkeme” önünde, dinlemelerde “suç üstü” yakalanmış da, suçunu hafifletmek
için savunmaya geçen sanıklar gibi adeta. Fas’tayken gerçeklerle ilgili olmayan
sözler söylenmiş.. neymiş onlar? Bahçeli’nin Cumhurbaşkanını göreve çağırması..
Bu çağrı, Başbakana bir hakaretmiş.. O da müdahale ederek “düzeltmiş”.. Ne var
bunda? “Doğal hak”kı.
Acaba kendisinin
bugüne kadar örneğin CHP’ye yaptığı polemikler içinde bir tane doğru var mı? Ama CHP’den teevizyonlara müdahale edilip de
RTE’nin sözlerini “sildiren” veya “ortadan kaldıran” bir girişim mi olmuş?
Kimin haddine!
Ama Başbakanın haddi
hududu yok. Bir telefonla, nedir o kaldırın o bantardan akan sözleri
diyebiliyor. Medyaya müdahale mi? Asla! RTE’nin “doğal hakkı”.
Yaptığının, “basın hürdür sansür edilemez” diyen
Anayasa’yı çiğnemek olduğunun farkında değil mi? Otoriter, neyin suç neyin suç
olmadığına ancak kendisi karar verir. Bunun için kendisine Anayasa gerekmez,
mahkeme gerekmez, yasa gerekmez.. O ne diyorsa o! Tabii iktidarda olduğu
sürece.. Tersini hiç düşünüyor mu? Hayır.. Çünkü Başbakan için “iktidardan düşmek” olabilecek bir olay
değil. Böyle bir olay, doğal olamaz. Kendisini iktidardan düşürebilecek herşey,
ancak ve ancak “darbe” olabilir..
Zaten, kendine yönelik
herşey “darbe”, herşey “milli irade hınrsızlığı”, herşey “karanlık güçlerin” girişimi, herşey “fazi lobisi”, herşey “dış güçlerin tertibi”..
Tabii iktidarının
karıştığı yolsuzluk ve rüşvet delilleri ve savları da “darbe girişimi”.. “Oğlum
evde ne kadar para var” “Çok az baba, 1 trilyon”, “tamam onlara de ki gayri
resmi danışmanık yapıyorum, falan filan...”
Ben diyorum ki, istifa
eden, ancak Başbakanını koruyucu kanatları altına aldığı bakanlar, RTE’yi kurulan “cemaat komplosu”nun birer aletleriydi.
Onların hepsi esasında Cemaatçi.. RTE ve iktidarını yerle bir etmek için, reel
rüşvet ve yolsuzluk olayları gerçekleştirdiler, yani kendilerini feda ettiler!
Cemaat, herhalde Ordu’ya karşı kurduğu sahte CD’ler tezgahını Başbakan’a karşı
kuramazdı. Başbakan olayında, “canlı, belgeli, rüşvet ve yolsuzluk” olaylarını
sahnelediler.. Başbakan ve akil adamlarının olaya bir de bu açıdan bakmalarında
yarar var! Hiç düşünemediniz bunu, değil mi!?
Bakın, Bahçeli bunu
yine yapıyor ve Gül’ü, RTE’nin İnternet sansürü yasasını veto etmeye
çağırıyor..
***
Sınır Tanımayan
Gazeteciler Örgütü’nün son “Basın
Özgürlüğü Raporu” yayımlandı. Türkiye 180 ülke arasında 154’ncü. Hey
Türkiye Nasılsın kitabımdaki bilgilere bakıyorum: Geçen yılla aynıyız.
Ama medya üzerindeki yeni yaşadığmız ve İnternet yasasıyla yaşayacağımız son
sansürleme girişimleriyle, 2014 raporunu daha da olumsuz olacağını şimdiden
görüyoruz. İşte AKP’nin “İleri Demokrasi”
düzeninde, medya özgürlüğünün nasıl adım adım gerilediğinin resmi kanıtı:
2005’te
98.
2006’da
100.
2007’de 101.
2008’de 103.
2009’da 123.
2010’da 138.
2011’de 148.
2012’de 154.
2013’te 154.
Ayrıca Türkiye, İnternet özgürlüğünde de zaten ötedenberi yarı
özgür ülke, kategorisinde. Freedom House’un Ekim 2013’te yayımladığı rapor,
60 ülkeyi inceliyordu ve Türkiye puanını kötüleştirerek 38. sıraya düşmüştü..
Şimdi yeni yasa ile bakalım hangi çukura ineceğiz!? Cumhurbaşkanı Gül,
ya ülkenin diktatörlüğe gidişi yönünde davranacak, ya da özgürlüklerden yana..
***
Haluk
Şahin: Hodri Medya
Gazete, yazar, şair
dostum Haluk Şahin “Türkiye’de
medyanın yükselişi, çöküşü ve geleceği”ni incelediği yazılarını “Hodri Medya”
isimi yeni kitabında bir araya getirdi (ka-kitap). Halük Şahin, bir kitle
iletişimi profesörüdür. Biz “gazetecilik damarı”ndan yazarız, o ayrıca hem
gazetecilik hem de buna ek olarak “akademik damar”dan yazar! Kitabını
imzalarken demiş ki “Haklı çıktığımız o
malum hikayenin kilometre taşları.”
Haluk kitabının
önsözünde bir saptama yapıyor: “Önce
sessizlik vardı.. Sonra gazeteler, dergiler, sinema, tiyatro, televziyon sökün
etti. Medya dendi adına, kitlelerle mesaj üreticileri arasında, ‘ortada’ yer aldığı
için.”
Hodri Medya,
kaleminin ucunu medyaya yöneltecek kadar da dengeli yazılarla dolu. Aynı
zamanda, sosyal medyanın ortaya çıkışı ile, medyanın eski tekel havasının
kırıldığını, medyanın bu kez hitap ettiği kitle ile karılıklı iletişime de
geçtiğini anlatıyor.
Medya’nın çöküşü ve
geleceği peki? Şahin’in kitabını okumalısınız.
Medya artık salt
gazetecilerin, televizyoncuların işi değil.. Sadece Twitter’da boy göstererek,
düşünce gücü ve görüşleriyle olayları etkileme yarışına giren herkesin!
Herkes “medya elemanı”
ise, buyurun kitaba..
--- 13 Şubat 2014 Perşembe / Bilim ve Siyaset – cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder