SAYFALAR

1 Mart 2013 Cuma

Baldıran İçmek Çözüm mü?


Doğrusu büyük bir düşünce terörü baskısı altında hissediyorum kendimi: Hükümetin önümüze koyduğu çözümü tartışacağına kabul et.. Konuşsam bir türlü sussam iki türlü.. Ne yapsam acaba?
AKP MK üyesi profesör oradan bağırıyor: Ben burada Başbakanımın Kürt meselesinde başlattığı çözümü, kişisel ikbali için, yeni anayasa ile başkanlık sistemini kabul ettirme ve başkan olma amacıyla yaptığını söyletmem.. yakından biliyorum ki bu düşüncede değil, iki tamamen ayrı iki ayrı süreç..
Demek ki bu konuda hassasiyetleri tavan yapmış durumda! Başbakan ikbali için böyle şey yapmaz! Evet iki ayrı süreç, ama birleştirilmiş süreç oldu.. Zamanlamaya diyecek yok. Başbakanın siyasi sonuçlarını ve kendi kariyerini hesapetmeden attığı tek adım görsem inaacağım ve “bu durum büyük bir raslantı” diyeceğim!!
Bir gazetecimiz, bir başka öneri yoksa herkes sussun, diyor. Başbakan hangi siyasi veya kişisel hesapla bu işe başlarsa başlasın.. Bir başka gazetecimiz “yoksa bölüneceğiz” diyor. Evet, başkanlık sistemi olasılığı var ama bu şimdinin sorunu değil..
Herkes, iktidarın ve Apo’nun önümüze koyduğundan farklı görüş dile getirenleri ve RTE'nin amacına işaret edenleri hızaya getirme telaşında! Déjà vu halindeyim! Hoşgeldin 2010 Referandumu..
Zaten bir şey yapamayız, burada ukalalık etmekten ve olayın başka yönlerine işaret etmekten.. Dur ne yapıyorsunuz, mu diyeceğim.. Ama insaf bırakın da konuşalım! Demirel zamanını aratmayın! Herkesin demek ki içindeki minik diktatörü dışavurma zamanı var. Yooo şaka şaka!
***
Başbakan bu süreci başlattık baldıran zehiri içsem bile.. Yani “siyasi intihar”dan bahsediyor. Aman, bu kadar iddialı olmasını istemem, eğer baldıran zehirini içebilmeyi gözönüne alıyorsa, aynı zehiri millete içiriyor, demektir. Ama Başbakanın önemli bir risk aldığı doğru. Başkanlık anayasasının, Apo-RTE ittifakına rağmen, milletten onay alacağının hiç bir garantisi yok. Hatta reddedilebilir! Belki de Ruşen buna güveniyordur! Ama Başbakanın kendine güveni son derece yüksek.
Fakat, daha şimdiden, Başkanlık anayasasına karşı, eski yetmez ama evetçilerden de, bir barikat oluşuyor. Kürt Meselesi’nin çözümünün Başkanlık sistemine bağlanmasını reddedenlerin sesi yükseliyor. Düşünsenize, Hasan Cemal bile!
Ama RTE’nin hesabı farklı: Kendine özel anayasa referandumda reddedilirse, Kürt meselesi çözümü de reddedilmiş olur. Türkiye yeniden 2010 referandumu gibi ikiye bölünecek.. Çözüm için diktaya evet, yaygaralarını dinleyeceğiz.. Şimdiden mızraklarını hazırlıyorlar görüyorum.. Hükümet, elindeki devlet aygıtı ve boğazlarından sıktığı bütün güçlerle, “evet’in üzerine yüklenecektir.. Bakalım bu “yol ayrımında” neler olacak! Başbakanın bal gibi iyi bir diktatör olabileceğine ilişkin yorumlar bile sökün eder mi eder!
***
Türkiye’nin bölünme tehlikesi şüphesiz ki var, ama bu o kadar kolay bir iş değil. PKK, umutsuzluk gördüğünde kentlerde terörü tırmandırabilir mesela, öyle ki illallah dersiniz, hadi herkes evli evine durumu yaratılabilir. Daha onyıllarca acılar için yoğurulacağına Türkiye, Türk-Kürt ayrılığı bir daha bütünleşemez bir noktaya geleceğine, kendi adıma söylüyorum, okurlar kızsa bile, Türkiye Cumhuriyeti’nin birleştirici bir şemsiye olmasını kabul ederim... Benim için bir sakıncası yok. Türkiye adı bana yeter!
Fakat bu meseleyi bir dikta anayasasına bağlamak niye?
Küçük akıllı kardeşim çözümün yoksa sus diyor. Dört yazı kadar öncesine bakabilir. Orada genel düşüncelerim var, egemenlerin çözümünü kabul etmek zorunda değiliz. Bizim çözümümüz şimdilik uygulanabilir değilse, RTE-Apo’nun çözümüne evet demek zorun mıyız? Benim kurmak istediğim dünya başka, onlarınki başka.. Şu an’ın “reel politik”in cenderesi içinde kalırsak sürekli, egemenlerin çözümünden çözüm beğenir dururuz..
İşte yeni bir öneri sunuyorum: Bırakın Başkanlık Sistemi Anayasasını.. Türkiye Cumhuriyeti’nin Türk-Kürt dahil herkesin ortak şemsiyesi olduğunu öngören bir değişikliği gündeme getirin tartışılsın. Millet katılsın, sonra değişikliği referanduma sunun.. En sonunda milletin buna karar vermesi gerekmiyor mu? Bir de isterseniz baraj koyun, birleştirici olması için, mesela yüzde 60 gibi..
Niye çözümü mutlaka RTE diktasına bağlı kılıyorlar, hadi ben anlamıyorum, sizler de mi anlamıyorsunuz?!
***
Ama sesler duyuyorum şimdiden: Peki Kürtlerin diğer ulusal, etnik isteklerini nasıl karşılayacağız? Evet, konunun aslına geliyorsunuz o zaman.. Ama Apo bile resmi dil türkçe diyorsa mesele ne? Yerel ayarlamalarla, bütünlük korunarak, tartışarak, ortak ülkümüz var mı yok mu anlarız.. yoklayarak gideriz..
Mehmet Bedri Gültekin, Silivri’de, İşçi Partisi Başkan Yardımcısı, Kürt Meselesine Çözüm başlıklı yazıma, kendi önerilerini gönderdi. Bu yazıyı ve görüşleri önemli buluyorum..
Gültekin özetle “Alternatif programın özeti, söz konusu ülkelerin toprak bütünlüğünün ve egemenliklerinin korunması, Kürtlerin demokratik hak ve özgürlüklerinin her bir ülkenin bütünlüğü içinde çözülmesi, ülkeler arasında ekonomik, siyasi, kültürel ve askeri alanlarda gerçekleşecek yakın işbirliğidir. Hedefi, Batı Asya Birliği olan bir işbirliği.” diyor.
Gültekin’in bu katkısını bloğuma koyuyorum, lütfen okuyunuz.. http://orhanbursali.blogspot.com
---28 Şubat 2013 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder