Bugün Ankara’daki AKP Kongresi’nin önemini
vurgulamak gereksiz. Başbakan 3-4 gündür televizyon programlarında pek çoğu
kendi seçkin gazetecilerinin sorularını yanıtlıyor. Bugüne kadar ancak seçim
dönemlerinde rastlayabileceğimiz bir halkla ilişkiler hazırlığı ile bu
programlara çıktığını görüyoruz (propaganda, şirin gözükme, giyim-kuşam-makyaj,
görünüm, konuşma biçimi, gülme, rahatlık, sinirli görünmeme gibi..)
Neden
diye sormayın.. Bu, önümüzdeki en az iki – en çok üç yıllık bir kısa gelecek
tasarımının ilk adımı, ilk halktan beklenti girişimiydi..
Başbakan Cumhurbaşkanlığına hazırlanıyor, bu
bir.. Başbakan, sanki başkanlık- yarı başkanlık sistemi kurulmuş da, bu
sistemin Çankaya’ya çıkacak ilk sahibi gibi davranıyor, bu iki.. Üçüncüsü:
Başbakan, Çankaya’dan Başbakanlığı (Hükümeti) yönetebileceği bir parti
tasarımını gerçekleştiriyor..
Başbakan, Tüzüğe
dayanarak, aslında partinin önde
gelenlerinin hepsini (Mesela Arınç gibi) bir seçim adı altında safdışı bırakıyor.. Bu ona parti ve hükümeti
yeniden tasarlama ve Çankaya’dan yönetim için en elverişli ortamı yaratıyor..
Bunu, şimdi, en güçlü olduğu zamanda yapıyor..
***
Üç yıllık zamanlamaya bakalım: Başbakan ve Parti
Lideri 2014’de Çankaya’ya çıkacak. Başbakanlık ve parti liderliğinden
ayrılacak.. 2015’de genel seçimler var.. Bu seçimlere partinin en önemli
kişileri seçimlere katılamayacak.. Bu iki yıllık süre içinde, Çankaya’dan
partiyi, genel seçimleri kazanıp AKP iktidarını yönetmek için herşeyi
hazırlaması gerekiyor.
RTE, Başkanlık
Sistemi için Anayasa’da değişiklik yapılmasını şart görür mü? Hayır, bu bugünkü
Meclis aritmetiğinde en zor işlerden biri.. Meclis’de beş- on kişi daha
bularak, Anayasa değişikliğini referanduma götürecek bir oy sayısı (333-367)
elde etse bile, Referandumun kabulunu sağlamak için yeniden yollara düşmesi
gerekiyor.. Ki, bu kez bir hüsranla karşılaşma olasılığı güçlüdür.. Bunu
yapmayacaktır..
Ama sanki Anayasa’da Başkanlık sistemine
geçilmiş gibi, Çankaya- Başbakanlık- Parti üçgenini yönetecek bir “organik”
siyasi düzen kurma peşinde ve bunu da saklamıyor. Tabii, bu yeni düzenin
anayasayı pratikte ruhen rafa kaldırmak
olduğunu da söylemeliyiz.
RTE, hükümete ve
partiye, bu sistemin tıkır tıkır çalışmasını sağlayacak yeni insanlar vitrine
koyacak. Kurtulmuş da bunlardan
biri. Yeni isimlere itiraz edebilecek
güçlü konumdaki eski arkadaşları, tüzük gereği önemli mevkilerden tasfiye
edilecekleri için, şimdiden “topal ördek” konumuna düşmüşlerdir ve fazla
itiraz edecekleri bir durum yoktur!
Yani Başbakan’ın
takvimi sanki pürüzsüz işleyecek!..
***
En önemli pürüz, Cumhurbaşkanı Gül’dür. Bu konuyu
Başbakan nasıl çözecektir?
Gül, daha 7-8 ay
önce “Üç Koltuk Boşalıyor” yazı
dizisinde belirttiğim gibi, kendisini Erdoğan’la tam eşit görüyor. İsteği şu: Sen, varolan Cumhurbaşkanlığı yetkileriyle
Çankaya’ya çıkarsın, ben de Başbakanlığa.. Başbakanlık da Çankaya’dan değil,
Başbakanlıktan yönetilir..
Burada işin içine Cemaat ayağı ve yeni ittifak girişimleri
bile gündeme girer. RTE’nin kafasında bu sorunun çözümü için neler dolaşıyor?..
Tabii, bütün bu
takvim, bugünkü koşullar içir sözkonusudur. Mesela Davutoğlu, ilk kez Suriye
ile savaşa tutulmanın faziletlerinden dem vurdu! Savaş, bütün planları çöpe
atacak bir sonuç doğurabilir.
Cumhurbaşkanlığı
seçimi garanti midir? İki yıl
sonraki koşulların RTE için ne üreteceği bilinmez. İki yıl, önümüzdeki önemli
istikrarsızlık unsurları göz önüne getirildiğinde, muhalefetin de bir aday
üzerinde birleşmesi durumunda, Çankaya hayalleri suya düşebilir.. Ayrıca 2015
genel seçimlerinin sonuçlarını şimdiden kestirmek de, bu nedenle mümkün
değildir. Bütün denklemleri bozacak gelişmeler yaşanabilir. Bu nedenle, 2013’e
kadar bir RTE- AKP yönetimi hayallari kuran siyaset yorumculara şaşıyorum.
ABD’li Neocon’lar da 1990’larda “Dünyada
100 yıllık Amerikan Rüyası” kurmuşlardı.. ABD bugün tepetaklak gidiyor!
***
Başbakan’dan bugün “ön balkon konuşması” bekliyorum. “ÖN”
diyorum, çünkü bugüne kadarki balkon konuşmaları seçimleri kazandıktan sonra
yapılmıştı.. Şimdi, üç yıllık yüklü takvim öncesi, RTE bütün bu yönetim
planlarının/tasarımlarının gerçekleşmesine yönelik olarak bir konuşma yapacak.
Üç yıla “yatırım konuşması” diyebiliriz!
En önemli vurgu, Kürt Meselesi üzerine olacak gibi.
RTE’nin Kürt Meselesi çözümü-programı bilinmiyor. İktidar sadece bazı “kültürel
adımlar” attı. Ama Kürtlerin gündeminde, seçmeli değil anadilde eğitim ve
federatif yapılar var. Bir ay kadar önce hükümetten gazetelere yansıyan yerelde
tek büyük belediye ve daha çok-güçlü yetkiler projesi, Kürtlerin federasyon
dayatmasına karşı RTE’nin ilk yanıtı olacak gibi duruyor.
İmralı ile
görüşmeleri başlatabiliriz, sözünü, PKK’nın giderek yaygınlaşan ve RTE
iktidarını köşeye sıkıştıran terör ve katliam saldırılarını durdurmaya yönelik
olarak değerlendiriyorum. RTE, üç yıllık programı boyunca Kürt meselesini
çözdük çözüyoruz, böyle işler bir günde olmaz, “uyutma politikası”
uygulayabilir mi? PKK da burada bir umut görürse, niye olmasın? 2010 genel
seçimleri öncesinde, terörü durdurmak için sağladığı ateş kes gibi, RTE’nin şiddetli bir sessiz döneme ihtiyacı
var! BDP’lileri, PKK’lılarla arazide kucaklaştı diye yargıya talimat veren
RTE’nin, bizzat PKK lideri ile kucaklaşmasındaki garabeti anlayan varsa beri
gelsin!
Burada Kürt
meselesini çözeceğiz diye, buna yatan bir CHP’yi
iyice ufalayabilir! Bu konuda CHP’ye ihtiyacı var, ama bütün diğer
konularda CHP’yi boğan bir kişidir! Burada mesele Kılıçdaroğlu değil, CHP’dir!
Başka? “demokratik”
görünüme önem verecektir. Üç yılın ruhu bunu gerektiriyor. Ancak unutmayalım
ki, RTE ve adamlarının önceki balkon konuşmalarındaki sözde hoşgörü dilekleri,
demokrasi anlayışı, demokrasiyi budama anlayışı olarak gerçekleşmiştir. RTE’den
asla hoşgörü ve demokrasi çıkmaz.. Bir genel
affı resmen dile getirmese de (erken) bu konuda umut verebilir..
--- 30 Eylül 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet