SAYFALAR

17 Eylül 2012 Pazartesi

Hakikatlere Dayanılamaz! Meraklı Asker Konusu Eğitim Cehalet Üretecek


Bugün 3 konuya özleriyle değineceğim.

Afyon’daki Katliam ve Mantıksızlık
Kılıçdaroğlu Afyon’da cephanelik patlamasında sabotaj olasılığında israrlı. Çok güçlü bir nedeni var: Bir asker pimi meraktan pimi çekmiş olamaz. Meraktan pim çekmek bence de yüzde 99’luk değil sadece yüzde 0,1’lik bir olasılık olabilir. 
Kimse meraktan pim çekmez, bir çocuk bunu yapabilir, ama hele hele asker! Bunu meraktan yapabilecek asker sadece aptalın aptalı olabilir. Orduda en basit bir zeka testi de mi yapılmaz veya aptalın asker olduğu mu anlaşılmaz?
TSK ve iktidar başka bir neden bulmalı, bu tutmadı. Unutmayalım ki, şahitsiz bir durum var, elde bilginin sıfır olduğu bir olayda, kimse, meraktan pim çekti gibi bir olasılığa %100 sarılırsa komik duruma düşer. 
Eğer güçlü ve mantıki bir neden bulunamıyorsa, yapılacak tek şey, benzer olayların olup olmayacağına bakmaktır. Bu tür irili ufaklı olaylar gerçekleşirse, bugün akla gelen sabotaj savı büyük güç kazanır. 
O zaman da, PKK bu kez Kürt asıllı askerlerin askere alınmaması, onlara şüphe ile bakılması gibi rezil bir ayrılıkçı süreci tetikliyor demektir.

Silivri’yi Kabul Edemeyiz
Silivrideki esareti, bütün haksız davaları, Balbayların, bilim insanlarının, subayların orada haksız yere tutulmaları, üstelik 5 yıla varan tutuklamaları, insan hak ve özgürlüklerinin bu şekilde ayaklar altına alınmasını kabul edemeyiz.. Sanki herşey normal seyrediyor gibi, oysa insan, hukuk, yargı, özgürlükler hergün her saat katlediliyor..
Esaretten yükselen sesleri duyuyor muyuz vicdanlarımızda ve yüreklerimizde? Buradaki yargılamaların elle tutulur hiç bir yanı yönü yoktur. Bunu kabul edemeyiz, sanki herşey hukuki imiş gibi görünen aslında illegal böyle bir durumu ülkemizde reddetmeliyiz. Elden ne gelir mi? Ulusal ve uluslararası güçlü bir muhalefet nasıl yükseltilir?
Bütün bu davaların son zinciri olan Odatv davasında Barışların tahliyesi, aslında bütün davaların üzerinde kurulu olduğu zemini çökertmiştir..
Mahkemelerin giderek hakikatlar karşısında dayanacak güçleri kalmamaktadır! Bu davalarda verilecek cezalar, aslında yargıçların kendilerine verdikleri cezaya kısa sürede dönüşebilecektir.
Zindanların kapısı açılmalı, bütün bu haksızlıklara son verilmelidir.. 
Hukuk, adalet, yargı, insanlar, toplum... neredesiniz?

Eğitime Reddiye
İktidarın acele ile kendi eğitim sistemini bütün ülkeye dayatması, ülkenin geleceği açısından karamsar ve karanlık bir dönemi yeniden tetiklemiştir. Eğitim, kalitesi açısından zaten yerlerde sürükleniyor. 
Eğitim derken, bilimsel eğitimden bahsediyoruz! Bilimsel bilgiden.. Yani bu dünyaya ilişkin bilgiden.. Dünyada yarış, rekabet, üstünlük tamamen bu çerçevede sürerken, Türkiye şimdi yeni eğitim sistemi ile bu yarıştan iyice kopacaktır. 
Bir ülkenin en büyük zenginliği yurttaşlarının kalitesidir, bilgisidir, üretkenliğidir, yaratıcılğıdır.. Ekonomiye, topluma büyük katkısıdır.. Dikkat edin bu saydıklarımın hepsi bu dünyaya ilişkindir. Refah, zenginlik, üretim.. bunların hepsi somut ve dünyevi konulardır.
Batı ülkelerinde, Kore’de Çin’de Rusya’da.. “ülkeyi nasıl daha çok dincileştirebiliriz” biçiminde bir yarış mı var? Yoksa her alanda üretkenliği arttıracak insan kalitesini durmadan geliştirme yarışı mı var?
Türkiye zaten eğitimin kalitesinde en geri ülkelerden biriydi, şimdi ise yarıştan tamamen çekiliyoruz! İslam dünyası zaten batının istediği gibi sürüklediği, parçaladığı, yönettiği, kafasına vurduğu bir dünya.. Biz de şimdi hızla onlara daha çok benzeyeceğiz.. Dini eğitimle hiç bir uygarlığı yakalayamazsınız..
Türkiye eğitim sistemi şimdi kaliteli bir azınlığın mezun edecek, ama yüzde eğitimde 80-90 kalitesiz kitle üretecektir.. 
Siyaset, siyaset adamı, esas olarak bir büyük çoğunluğun içinden çıkacak ve bu kitleye dayanarak ülkeyi yönetecektir.. 
Bu sarmal iyi bir şey üretmez.. İktidar yeni eğitim sistemiyle kendini, kendi düşüncesini, kendi ikitdarını üretecek kitleler istiyor. Savaş bu mihverde sürüyor.
Burada soru: Bu açmazdan hiç mi çıkış yoktur? Bu kalıbın içine girmek istemeyen aileler ne yapabilir? Diğer aileler nasıl etkilenebilir? Bu konu tartışılmalıdır, yoksa koyun gibi dayatılan bu sistemi kabul edeceğiz..
--17 Eylül 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder