SAYFALAR

17 Ocak 2012 Salı

Demokrasi, Erdoğan’ın Başını Yer!


Mustafa’nın anımsatmasıyla Silivri’deki Brecht tiyatrosunu Başbakan, saygın bir hukuk, adalet ve yargılama, diyerek sahipleniyor. Bu davaların gerçekten öyle olduğunu kabul ettirebilmesi için, Erdoğan’ın sürü sepet ve durmadan nutuk atması gerekir.
Çünkü bu mahkemeler yerel ve evrensel hakkettikleri damgayı yediler..
Bunlar siyasi mahkemelerdir. En azından siyasi yargılamalardaki işlevleri tamamen öyledir.
Ve etraflarındaki demokrasi çemberi artık giderek daralıyor!
Avrupalı etkin insan hakları kurumları ve liderleri, Türkiye’ye akın etmeye, mahkemeleri gözlemlemeye ve yargılarını vermeye başladılar..
Özel yetkili mahkemelere demokrasilerde yer yoktur!
Bunlar demokrasi, insan hak ve özgürlüklerinin kara kutularıdır.
İlk kez dünya doğru dürüst bilgileniyor ve insan hakları temsilcileri de Türkiye’ye gözetim altına alıyorlar.. Bu bilgilendirmede aslında çok geç kalındı! Cemaatin ve liboş yazarların Avrupanın gerçek demokratik güç ve örgütleriyle Türkiye arasında kurdukları kara propaganda perdesi nihayet yırtılmış gözüküyor.. Şüphesiz CHP’nin burada önemli rolü olduğunu belirtmeliyiz..
Bir de, devletlerinin planları ve yararları doğrultusunda yazı yazan, haber veren satılmış gazeteciler değil, Jenkins gibi gerçeği arayan gazetecilerin olayları izlemesi de, burada yardımcı oldu..
O nedenle diyorum ki, Erdoğan’ın günlerce nutuk atması gerek.. Bir tane, iki tane yetmez.. Bir de Avrupa turuna çıkmalı!!!
Bu yargılamalar ve mahkemeler üzerinde giderek büyüyen kıyamet, aslında, demokrasi çemberinin Erdoğan ve adamlarını da sarmaya başlıyor...
***
Haksız tutuklamalar ayyuka çıkınca, Arınç, Erdoğan ve hatta Gül, “tutuksuz yargılanmalılar..” demek zorunda kalıyor. Düne kadar “bu düşüncelerinde samimiler” diyordum.. Ama samimiyetlerini kanıtlayacak hiç bir şey de yok ortada! Cemaatin etkilediği yargının onları da artık rahatsız edici boyutlara vardırdığını yazıyordum.
Bu büyük olasılıktır! Ama buna karşılık yargının adaletli işlemesini sağlayacak hiç bir girişimde de bulunmuyorlar!
Toplum vicdanı kanayınca, onlar da sureti haktan görünme pozisyonuna yatıyorlar, diyorum!
Artık diyorum ki, B. Arınç palavra atmasın, Balbay serbest kalmalı ve Meclis’e gelmeli, derken! Topluma şirin görünmesin, bak onun da vicdanı sızlıyor, dedirtmesin!
Bu konuda samimiyse, palavra atmıyorsa: Meclis’e, özel yetkili mahkemelerin kaldırılması için öneri yapsın.. Hadi bunu yapmaz diyelim, öyleyse yap;acağının asgarisini yapsın: Özel etkili mahkemelerin keyfi davranmasına olanak veren yasa maddelerini, değiştirme önerisinde bulunsun.. Yoksa sussun artık...
***
Dönelim Erdoğan konusuna:
Başbakan o kadar güvenmesin inşa ettiği hukuk kulesine! Bunlar göreceli ve “iktidara ilişkin” dönemsel şeylerdir!
Önemli ve kalıcı olan ise, Silivri çadır tiyatrosunda, veya özel yetkili “hukuk” kuruluşlarında oynanan siyasi oyunun, insan haklarına, adalete, hukuka, evrensel vicdana, imza attığın uluslararası sözleşmelere, içinde bulunduğun siyasi ve ekonomik dünyanın değerlerine uygun olup olmadığıdır!
Belirleyecek olan budur.
***
Ancak, Çadır tiyatrosunu yıkacak olan, belki de daha önemli ikinci belirleyici etken de, ülkenin sahip olduğu ve içselleştirdiği “demokratik” potansiyeldir.
Hayır hayır, tabii ki Türkiye “melez rejim” ülkesidir! Yani demokrasiden oldukça uzaktır. Ama bu olgu şunu anlatır:
Demokrasi, insan hak ve özgürlükleri sürekli olarak siyasi iktidarların, yani tam ismini koyarsak 60 yıldır ülkeyi yöneten sağcı iktidarların baskısı altındadır.
Melez demokrasi, yönetimlerin başvurdukları bir tercihtir.. Şüphesiz belli bir toplumsal tabanı vardır bu tercihin. Ancak, melez rejim yönetimi, mutlaka seçmenin, toplumun bir tercihi değildir..
Türkiye’de demokrasinin ana unsurları ülkemizde yapısal olarak her zaman iktidarlarca ayaklar altına alınsa bile, hep vardır, varolmuştur ve yaşamaktadır.
Askeri darbeler dahil, bütün bu sağ iktidarlara rağmen, demokrasi insan hak ve zgürlükleri talebi bastırılamamıştır, öldürülememiştir, yokedilememiştir.... her zaman yeniden boy vermiştir!
Ülkede hüküm süren cehennemi siyasi yönetime için şunu söyleyebilirim:
Ya ülkemizdeki demokrasi varlığı , güçleri, isteği Erdoğan’ı “adam” edecektir..
Ya da, Erdoğan ve anlayışı, kurduğu ve yöneldiği otoriter rejimin içinde yıkılıp gidecektir.
 ---16 Ocak 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder