“Kürt uzmanı”
bazı gazeteci-yazarlar, PKK saldırısının “arkasında” İran ve Suriye olduğunu
ilan etti! Bunu da Başbakan Erdoğan’a dayandırıyorlar; Başbakan ilk açıklamasında
“bazı ülkelerin maşası” sözünü
etmişti. Bizim Kürt uzmanları bu sözlerle, Suriye
ve İran’ı işaret ettiğini söylüyor!
Bir Amerikancının, ABD’nin yeni hedefleri İran ve Suriye’ye
gündemine alması uygundur. Peki, Başbakan da İran ve Suriye’yi kastetmiş olamaz
mı? Olabilir! Çünkü, Türkiye kendi “sıfır sorun” ve “dostluk ve işbirliği”
politikasını ABD’ye ezdirdi ve ABD’nin Orta Doğu politikasını izlemeye başladı.
PKK saldırısının ardında, Suriye ve İran’ın olup olmadığı hiç
önemli değil. AKP iktidara geleli, 950’den fazla asker ve subay şehit edildi...
Geçen yıl bu zamanlar, aramızdaki ilişkiler güllük gülistanlık iken de, PKK
Orduya saldırıyordu. Kimse kalkıp da PKK’nın arkasında Suriye ve İran var
demiyordu!
Nedeni, başlarına “Amerikan
taşı” düşmesidir! Zaten TRT,
İran’ı hemen gündeme getirdi, Tahran Karayılan’ı yakalamış da serbest
bırakmış.. Tahran, bunun yalan olduğunu açıkladı.. TRT şimdi, kimlerin
ketenperesine geldiğini soruşturmalı!
TRT, hangi karanlık güçler
bu haberi yayınlamamızı istiyor, Türkiye kamuoyuna İran’ı düşman olarak hedef
gösteriyor, diye sormalıydı.. İşte o zaman iyi bir gazetecilik yapmış
olurdu! Anlaşılan TRT, önümüzdeki sıcak günlerde epey önemli görevler üstlenecek!
***
Ankara’nın “sıfır sorun”dan keskin bir U dönüşü yapması yakın zamanda oldu! Henüz Libya
bombalanmaya başlamamıştı!
Libya’ya NATO müdahalesini duyduğunda, Erdoğan’ın yaptığı
açıklamayı yeniden okudum. Altına imzayı siz atmazsanız ben atarım! Anadolu Ajansı, tarih 28 Şubat 2011, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın
“NATO’nun
Libya’da ne işi var? dediğini duyuruyor:
“NATO Libya'ya müdahale etmeli mi? Böyle bir
saçmalık olur mu yahu? NATO'nun ne işi var Libya'da? NATO, mensubu olan
ülkelerden birine herhangi bir müdahale yapılması halinde böyle bir şeyi
gündeme getirebilir. Bunun dışında Libya'ya nasıl müdahale edilebilir? Bakın
Türkiye olarak biz bunun karşısındayız, böyle bir şey konuşulamaz, böyle bir
şey düşünülemez’ dedi. 'Türkiye, son derece ilkeli, tutarlı ve cesur
şekilde, demokrasi ve insan haklarından yana tavır alırken, üzülerek ifade
etmeliyim ki, Avrupa'dan bu noktada güçlü ve tek ses duyulmadı.. Libya'daki
olaylar karşısında müdahale ya da yaptırımların gündeme alınmasını Libya halkı
adına, Libya'daki yabancılar adına kaygı verici buluyoruz. Yönetimlerin yanlışlarının
faturası, halklara ödetilmemeli.
“Libya halkının cezalandırılması anlamına gelecek her
türlü yaptırım ve müdahale büyük ve kabul edilemez sıkıntılara sebep olabilir…
Şunu bilmeliyiz; biz Tunus'u Tunus halkının görüyoruz. Mısır Mısırlılarındır,
Bahreyn Bahreynlilerindir, Yemen Yemenlilerindir, Libya Libyalılarındır, Fas
Faslılarındır.. Kendi mukadderatlarını o ülkelerin halkları belirlemelidir.
Kimse değil. Kimse kalkıp da o ülkelerdeki petrol kuyularının hesabını yapmasın..
Biz meselelere çıkar odaklı bakamayız. Bizim bakış açımız insan odaklı, adalet,
hak, hukuk odaklı olmalı…”
***
Kısa sürede, bu doğru görüşler çöpe atıldı ve Türkiye
Pentagon’un savaş rayına girdi. Baktılar ki, Libya bombalanacak, Kaddafi
gidecek, “reel- çıkar pholitikası”na döndüler! Amerikalı dostları kulaklarına
fısıldadı:
“Hey ne yapıyorsunuz!
ABD ve Batı desteklerini çekerlerse zor durumda kalırsınız.. Zaten içeride
yargıyı gütme sorunlarınız var; muhaliflerinizi, Ordu’yu sahte belgelerle
yargılıyorsunuz, adalet yok... Basın özgürlüğünü çiğniyorsunuz.. Orta Doğu’da bizim
ana politikalarımızı zayıflatacak bir politika izleyemezsiniz..”
Amerikalılar şüphesiz bunu hissetttirdi. İktidar yukarıdaki
mesajı rahatça alabilecek yüksek zekâya sahiptir..
Libya’dan U dönüşü,
Suriye’den U dönüşü izledi! Çünkü ABD, Suriye’nin de tarumar
edilmesinde kararlıydı.. Ankara hemen pozisyonunu aldı! İran’la tam U dönüşü
henüz gerçekleşmedi! Ona zaman var, hele şu Suriye’nin işi bitirilsin!
Pardon, PKK’nın yerleştiği yer, ABD denetimindeki Irak değil
de, Çin-maçin de miydi? Yoksa Irak aslında bir İran ve Suriye’midir?
Fırdöndülükten insanın aklı karışıyor!
-- 24 Ekim 2011 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
--
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder