Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet, 19 Nisan Pazartesi, 2021
Türkiye’yi COVID vakaları konusunda dünyanın bir numarası yapmayı başaran bir iktidarla birlikte yaşamak, kelle koltukta dolaştırma anlamına geliyor. Her gün adeta bir insan dolu Jumbo uçak düşüyor. Arkadaşının 56 yaşındaki anası, dostunun babası, eşi, kardeşi aramızdan ayrılıyor.
Hastaneler can pazarı meydanlarına dönüşmüş durumda.
Günde resmi 65 binlere dayanan vaka sayısı, çarp yakalayamadıklarını sayarak 2 veya 3 ile, her gün yüz bini aşan kişide can bulan virüs, oradan yeni insanlara atlayarak çoğalarak koşuyor da koşuyor. Bulaştırma oranı iki mi oldu, üç mü beş mi?
Bütün bunlar bir ay içinde oldu, Marttan Nisana.
İnsan ne şey, ekonomi her şey
İpin ucunu bıraktılar “ekonomi canlansın” diye. Kongrelerini yaptılar, lebalep dolu diye siyasi güç gösterileri yaptılar. Ne pahasına? İnsanların canları pahasına!
İnsanlar yaşamlarını sürdürebilmek, iş yapabilmek için tabii ki sosyal iletişime girecekler, açacaklar alıp verecekler. Ekmek parası hiç bir zaman bu kadar büyük bir çoğunluk için anlam kazanmamıştı.
Adeta hayat memat meselesi. Bir ucunda evi geçindirebilmek, diğer ucunda COVID belası ve ölümün ucu.
Devlet bugünler için var, yurttaşlarını hayatta tutabilmenin tüm koşullarını zorlayarak yaratmak için.
Paraları istedikleri gibi harcamayı biliyorlar. Kasaları sıfırlamayı da biliyorlar. Büyük bir kitlesine ekonomiyi peşkeş çekmeyi de.. Adamlarına en az iki – üç – beş maaş almalarını sağlayabiliyorlar.
Sarayın harcamaları itibar meselesi. Durmadan katlanan örtülü ödenek nerelere harcanıyor, bilemeyiz.
Şirketler dolar bazında yollardan köprülerden geçiş garantilerini tıkır tıkır alıyorlar. Gerekli gereksiz, iktidar şirketlerine ihalelere berdevam. Hız kesmek yok.
Tüm bunlara para var, ama
Tüm harcamaları minimuma, halkın geçim düzeyine indirerek, elde edilecek muazzam bir havuz para ile 3 haftalık tam kapanma ile halkın sağlığını korumaya sıra gelince, para yok.. iktidarın itibarı ile halkın sağlığı çarpışınca, halk yenik düşüyor. Günde bir uçak dolusu can veriyoruz.
Ne toplu çalışılan yerlerde virüsün yayılmasını engelleyecek önlemleri dayatabiliyorlar ve bunu kontrol edebiliyorlar..
Ne de insanların işe gidip gelirken en az tehlikeye maruz kalabilecekleri yolculuk ortamını sağlamak için kafa yoruyor çözüm üretebiliyorlar.
Hastanelerde yer kalmadı, artık neredeyse her eve sıçradı virüs.. Düne kadar en iyi korunan insanlar, virüsten epey uzaktılar, şimdi ise virüs bu insanların sosyal çemberinin en yakınına, ilk çemberde ortaya çıkmaya başladı.
Bildirilen rakamlar masal
Tanınmış bir hastaneden bir profesörün mektubundan alıntı yapıyorum:
“Sevgili dostlar, yüreğim ağırlaşarak sizlere yazıyorum. Niyetim korkutmak değil, ama gerçekten şu anda Covid açısından çok tehlikeli durumdayız. Hastaneler artık sadece evde kortizon da kullandığı halde ateşi düşmeyen ve oksijeni düşen hastaları alabiliyor. Hastane 4. Servisi açtı ve yoğun bakım dolu. Ben ateşlensem yatamayacak durumdayız.
“Serviste 26, 35, 37 yaşında hastalar var, herkes nefes almaya çalışıyor. Aşılı olup yoğun bakımlık olanlar var, hafif hastalananları geçtim.. evde ani ölen var (ani damar tıkanmaları ile). Bildirilen rakamlar masal, gerçek ölümleri yansıtmıyor. Bu yeni varyant sadece çok bulaşıcı değil, sanki daha çok damar olayı yapıyor ve bayağı da öldürücü, ayrıca gençleri de hastalandırıyor.
“Üstelik sağlıkçılar çok yorgun. Çift maske gözlük giyinmeye başladık. Normal yatış yapan hasta eşleri vs covid çıkıp duruyor...
“Üstelik ortalık, covid pozitifken gezen manyak dolu.
“Lütfen önlemlerinizi alın. Devlet kapatmasa da siz kapanın. Kapalı ortama çift maske ve siperlikle girin, uzun kalmayın. Aşılılar da kendini korumayı sürdürsün... Salgını kıramazsak yaza biraz dahi nefes alamayız. Ölmek değil, telef olmamak durumundayız.. ne yapayım, birilerinin de masallardan geçip doğruyu söylemesi lazım.”
***
Sosyal medya entübe olması gereken ama yoğun bakımda yer arayan hasta yakınlarının çığlıklarıyla dolu.
İktidarın tek derdi, ayda ihracatı ne kadar artırdığının propagandasını yapmak..
Ne pahasına? Can pahasına!
Yaşamak çalışmak adeta bir zulme acıya korkuya yazgıya dönüştü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder