Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet, 20 Nisan Salı, 2021
Saray iktidarının ülkemizde Anayasa Mahkemesi’ne, kararlarına hatta yasalara çok da saygılı olmadığını geçmişteki örneklerinden biliyoruz. Tek adam, Anayasa Mahkemesi’ne “kararını tanımıyorum” bile demişti. Hukuk Profesörü Ersan Şen, 50 Anayasa maddesine ülkemizde uyulmadığını açıklamıştı. İktidarın küçük ortağı, Anayasa Mahkemesinin ortada kaldırılması gerektiğini bile bir kampanya biçiminde gündeme getiriyor.
Anayasa Mahkemesi, toplumsal sözleşmenin atardamarı olan Anayasa aykırılıklarını, başvuru halinde, inceler ve karar verir. Aslında Anayasa Mahkemesi, bence kendisine başvuru olmadan iktidarların anayasaya uygunluğunu araştırabilmeli ve her yıl bir rapor yayınlayabilmelidir. Kimse, hiç bir iktidar ve kişi Anayasa’dan üstün değildir. Bu açıdan, Anayasa Mahkemesi her şeyin üstündedir, ama ne yazık ki Mahkeme böyle bir yetkisi olmadığı gibi, siyasetin baskısı ve güdümündedir.
Söze buradan girdik, ama konumuz Kıbrıs Türklerinin Anayasa Mahkemesi, Saray ve adamlarının en kaba bir şekilde ve adeta tehdit kokan açıklamaları...
Bu açıklamalar, Kıbrıs bağımsız bir devlet midir, haklı sorusunu gündeme taşır. Bu açıklamalar, Kıbrıs’ın devlet ol(a)madığının somut kanıtı olarak dünya başkentlerinde, kendilerini haklı çıkaracak şekilde değerlendirmeye alınmıştır. Yarın bir şekilde Ankara’nın önüne konacaktır.
Bu açıklamalarla Kıbrıs’taki Türk devleti ve Türkiye’nin politikası ağır bir yara almıştır.
Peki ne oldu?
Olan şu: Kıbrıs Anayasa Mahkemesi, iki yıl kadar önce bir başvuruyu görüştü ve her türlü eğitimin Milli Eğitimin denetiminde yapılması gerektiğini belirtti. Birden kuran kursları yasaklanıyor diye Saray ve adamları kıyameti koparttı. İlkel ve ideolojik laiklik anlayışı, bu karar değişmeli, Anayasa Mahkemesi Başkanı laikliği öğrenmeli, Türkiye’de neyse orada da aynısı olmalı, karar değişti değişti asla müsamaha edemeyiz..
Başvuruyu yapan ve Hizmet Sendikası ise “Laiklik çatışması yok. Kuran kursları ile ilgili açılan bir dava da değil. Hizmet Sendikası üyelerinin özlük haklarının alınmasıyla ilgili açılan bir dava ve bu davada Anayasa Mahkemesi bizi haklı görmüş ve bu dava kararında üyelerimizin özlük haklarının iade edilmesi konusunda karar veriyor..” diye açıkladı.
Birileri Ankara’yı dolduruşa getirmiş anlaşılan.
Rum tarafının neler yazdığını tahmin edebilirsiniz.
Bir kaç noktayı öne çıkartalım:
1) Türkiye’yi yöneten iktidar ve adamlarının “bağımız” Kuzey Kıbrıs Türk Devleti’nin Anayasa Mahkemesinin kararlarına karşı çıkması, ders vermesi, karar değişti değişti yoksa müsamaha etmeyiz, biçiminde açıklama yapması mümkün olabilir mi?
2) Akla, yani “karar değişmezse” ne yapar Ankara sorusu geliyor. Müdahale mi eder? KKTC Anayasa Mahkemesi’nin feshedildiğini mi duyurur? Yaptınız yaptınız yoksa size bundan sonra metelik vermeyiz mi der? Bunu demez de, başka araç ve gereçleri devreye sokup hadlerini bildirir her halde.
3) Kıbrıs üzerine Cenevre’de yapılacak görüşmeler önce bu kaba siyasi saldırı ve kırılan büyük diplomatik potun tamiri mümkün değil. Kıbrıs – Türkiye ilişkilerinin ne olduğu konusu dosyalara girmiştir. Zaten bilinen bir gerçeğin belgesi verilmiştir.
Aman da Kuran kursları
4) Ankara için en önemli konu “kuran kursları”... Türkiye’nin dört bir yanını, Diyanet kurslarının ötesinde cemaatler tarikatlar sarmıştır. Nerede bir bebe fark etseler hemen “ele geçirilecek beyin” olarak görüyorlar.
5) Kuran kurslarına bir düzenleme getirilmesini, veya kursların kaldırılmasını ima edecek herhangi bir olay duydular mı, ortalığı nasıl yaktıkları Kıbrıs’a ilişkin örnekte görüldü.. Kıbrıs’ın görünüşteki “bağımsızlığını” da yaktılar!
İktidar tüm Kuran kurslarına ve cemaatlere alabildiğine destek veriyor. Biliyor ki, tüm bu tür tekkeler tarikatlar eninde sonunda kendi siyasal ideolojilerini destekleyecek elemanlar yetiştirmektedir.
***
Anayasa Mahkemesi mi, çek kuyruğunu gitsin, ne demek ki o!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder