3 Şubat
2020 Pazartesi / bilim ve siyaset
Türkiye geçmişte de çok
yolsuzluk, hukuk dışılık, kayırmacılık, yasadışılık, adrese ihaleler, ülkenin
kaynaklarını doğru yönetememeyi, har vurup harman savurmayı vb yaşadı. Bunların
hepsi iktidar kaynaklıydı, yönettikleri belediyeler kaynaklıydı.
Tamam. Buna kimse itiraz
edemez.
Ama 17 yıldır
yaşadıklarımız, tüm geçmişteki yaşadıklarımızın hepsini kucaklayacak özellik
taşıyor.
Yukarıda saydıklarımızın
17 yıllık mali toplamını birileri hesap edebilir mi bilmiyorum. Ama şunu
söyleyebilirim, parasal hacim olarak öncekileri katlayacak bir hacim ortaya
çıkar. Başlıca nedeni, Türkiye’nin milli gelirindeki artış.. Dolayısıyla har
vurup harman savrulacak meblağın payı çok yüksek.
Kızılay’ı ülkenin
vergisi kaçırmak için bir araç olarak kullanan şirket ve aynı yolu kullanan
diğer şirketlerin, Ensar adlı iktidarla iç içe vakıflara ve tıpkı FETÖ
örgütleri gibi öğrenci devşirmek, avlamak ve iktidarın adamı yapmak için
faaliyet gösteren diğer vakıflar aktarılan milyonlarca dolarlar havalarda
uçuşuyor. Paraların izini bile süremiyorsunuz.
“Hadi başka kapıyla”
İktidarın belediyeleri
Turgev ve benzerlerine milletin malını mülkünü parasını peşkeş çekiyor.
Bunların haddi hesabı yok.
Ankara’nın doğal gazı
iktidara yakın şirkete satılıyor. O ihalelere başka birilerinin sokulduğunu
düşünmeyin, el altından çoğuna girmeyeceksin talimatı verilmiştir ve ihale
adrese teslim edilmiştir. Ucuza!
Ama ihaleyi alan
şirketin nerelere ne dağıtacağı da belirlenmiştir. Ensar’a şu kadar, şuraya bu
kadar, oraya iki katı... bize şu kadar..
AKP belediyeleri bir
gayya kuyusudur.
Muhalefet tüm bunları
düzeltirken, yapılan savurganlıkları da durmadan açıklamak zorundadır. Çünkü
belediyelerin paraları babalarının parası değil, kentte yaşayanların
hazinesidir.
Bütün bu olan bitenleri
de utanmazsa ve alabildiğine savunanlara... Hiç birinin yüzü kızarmıyor!
Çünkü tüm bu olan biteni savunanlar da bugünkü
rejimin destekleri sayesinde ayak duruyorlar. İktidar değişince hepsi
tepetaklak gidecekler. Onlara destek veren şirketler de kendilerine “hadi
başka kapıya artık” diyecek.
“Erdoğan’ın Ülkesi” ve “Şahsım”
İçişleri Bakanı “Tayyip Erdoğan'ın
ülkesinde bugün herkes kendisini ifade ediyor. Kimse korkmuyor, kimse
çekinmiyor" dedi. Uzun açıklamaya girmiyorum, sadece “Erdoğan’ın ülkesi”
ne menem bir anlayışla ülkenin yönetildiğini, bu ülkenin kimin ülkesi
sayıldığını, bu alandaki totaliter anlayışı dışa vurması açısından çok ilginçtir.
“Erdoğan’ın ülkesi”....
Çok enteresan! Tüm imparatorluk da Padişahın malı mülkü sayılırdı, halkı da
Padişah’ın tebaası.
Bakan bey, geçen ay
Cumhurbaşkanı İngiltere’deki temaslarını anlatırken “İngiltere, Fransa, Almanya
ve Şahsım..” diye konuşmuş ve Türkiye adını söylemeyi gereksiz görmüştü. “Türkiye
= Şahsım yani ben..”
Bakan bey dersini
iyi çalışmış, “Şahsım”ı geliştirmiş ve “Erdoğan’ın ülkesi”ne net bir ifade ile
kastedileni doğru tercüme etmiş.
Şüphesiz gözüne
biraz daha girmiştir Cumhurbaşkanının. Parti içinde zaten kızgın bir rekabet ve
yarış vardır. Damat ve Soylu ayrı saflardadır. Soylu, Parti’yi devralabilecek
midir ileride, bilinmez. Ama Erdoğan’ın ailesinden asla vazgeçmeyeceğini
öğrenecektir. Yani göze girmek yetmez, ötede her şeyin üzerinde bir kan bağı
var.
Türkiye kimin ülkesi
Türkiye bir
Cumhuriyet, yani burada yaşayan milletin, yurttaşların tümünün ülkesidir.
Bunu biliyorlar, ama
yeniden öğrenmeye ihtiyaçları var.
Bu iktidar ve
çevresi gidecek. Türkiye kendine gelecek, toparlanacak, 17 yıl ve daha
öncesindeki tüm hata, yanlışlıklardan arınmış, ders çıkarmış, demokrasiyi hukuk
devletini bu kez çok sağlam olarak ayakları üzerinde yeniden kurmuş ve geleceği
gören ve planlayan bir ülke olarak ayakları üzerin kalkacaktır.
Bunu söylemek, olayların
böyle gelişeceğini öngörmek için kahin olmak gerekmiyor.
Bu ülkenin zorunlu
geleceğidir.
Asla kaçamayacağı ve
kaçınamaycağı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder