4 Şubat
2020 Salı / bilim ve siyaset
ABD ile Rusya arasında
sırat köprüsü üzerinde bir Suriye politikasının sürdürülebilir olduğuna ve
sonuç vereceğine, bu politikanın sahipleri dışında inanan kimse var mıydı?
Ankara, Rusya, S-400
savunma füzeleri alarak, gerekirse Rus savaş uçakları da satın alabileceğinin
işaretlerini vererek, ABD ve AB’nin Türkiye üzerindeki baskısını azaltmaya
çalıştı. Mesajı netti: Rusya ile ittifakı ilerletirim.
Ama Moskova’dan da isteği
vardı: “Suriye Ordusu İdlip’de dursun, ÖSO paralı askerlerinin Suriye’deki
konumuna ve 30 bin kişilik kadar silahlı külahlı uluslararası teröristin
İdlip’te varlığına göz yum..”
Yani Suriye’nin bölünmesini ve bu bölümlerinin
Ankara’nın kontrolünde, himayesinde, vesayeti altında kalmasını kabul et... bak
sana nükleer santral yapımını da verdim...
Şu Şam da ne yapıyor!?
Ankara’nın göz ardı
ettiği başka bir güç daha var: Şam, Suriye’nin esas sahipleri! Bir ülke,
topraklarının bölünmesini kabul eder mi? Türkiye neden PKK’ya karşı savaşıyor
ve Batı’nın PKK üzerindeki vesayetine karşı çıkıyor? ÖSO ve HTŞ çatısı altında
bin bir terör grubunun varlığı Şam için ne anlam ifade ediyorsa, PKK da Türkiye
için benzer anlamı ifade etmiyor mu?
Yani “sen beni
bölemezsin, ama ben seni bölerim” politikasının şu veya bu biçimde destek
bulacağına nasıl inanıyorlar? Hayret ki hayret!
Suriye, “bir veya iki
adım ileri, bir adım dur” politikasıyla HTŞ’nin elinden topraklarını kurtarıyor
mu kurtarmıyor mu, herkes şapkasının önüne koyup önce bunu düşünsün.
Kim onlara, bırak vatanın bölünsün, bundan ne çıkar,
diyebilir?
Ankara imkansızı ve
yanlışı zorladı. Gelinen nokta, ülkemiz için çok daha büyük tehlikelere gebe...
Saray politikacıları, şimdi
Rusya ve Suriye’ye karşı, ABD ve AB’yi Suriye’de adeta savaşa davet ediyor: Gel
İdlip’i vermeyelim! Yani yanı başımızda, daha büyük kıyametler kopartma riski
yüksek olan, küçük kıyamete çağrı! Saray’ın dış politika ahçıbaşıları
SETA’cılar mı vatansever.. Hepsi savaşsever?!
Suriye pahasına iyi ilişki!
Rusya’nın Ankara ile iyi
ilişkileri sürmesinden yana olacağı şüphesiz ki kesin.
Ama yanlış bir hesap
yapıyor Ankara, “benim dostluğum önemli” diyor.. Tamam da ne pahasına?
Dostluğuna karşı ne istiyorsun?
Ankara diyor ki “Suriye
pahasına!”
Görüyoruz ki dünyada
böyle bir alış veriş yok. Hele Suriye üzerinden?!
Rusya ve Şam hiç bir
zaman böyle bir alış vrişe yanaşmadı. İki adım ilerledi, bir adım durdu, sonra
yeniden bir adım daha ilerledi.
Aylar önce burada
sormuştum: Suriye Ordusu bizim sınırımıza doğru topraklarına sahip olarak
ilerledikçe ve sonuçta TSK ile karşı karşıya gelecek, peki o zaman ne olacak?
Erken sorulmuş bir
soruydu ama gelişmenin yönü açık ve seçikti. Hiç bir ülke toprakları üzerinden
pazarlığa açık değildir.
Bu soruyu niye ta o zaman sorduk?
Varılacak çıkmaza işaret
etmek için. Şam’sız, işgalci uluslararası terörist tugay karşısında bir çözüm
aramadan ve göz yumarak, çözümsüzlükte ısrar ederek, bir sonuca varamazsınız,
demekti bu. Gelin daha şimdiden Şam ile doğrudan ilişki ile “Suriye’nin kesin
toprak ve siyasi birliği çerçevesinde bu konu çözülsün.”
ABD, Suriye’yi böldü...
10 km geri giderek, PKK ile ülkenin en zengin petrol bölgelerini kuşattı. ABD
ile anlaşmanızın vardığı sonuç, ha sınırımızda ha ötemizde, ama bir PKK
yapısını ABD ile işbirliği içinde gayri - resmileştirmek oldu.
Şimdi aynı politikayı bu
kez Batı ile sürdürmek istiyorsunuz. Bedeli, ABD köleliğidir. Sonucu savaştır
ve faturası Türkiye’yedir.
Rusya’nın eli güçlüdür,
hayal görmesin SETA savaş örgütü. Tarım başta bir sürü ihracat, inşaat,
işçiler, Rus turistler, doğal gazlar, boru hatları Türk akım falan. Üstelik bir
de Libya var!
Bırakın boş, temelden
yanlış hayalleri..
Bütün bu yanlış
politikaların faturasının kesilmesi hızlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder