SAYFALAR

26 Ekim 2019 Cumartesi

Suriye’nin toprak bütünlüğü, Türkiye’nin toprak bütünlüğüdür


24 Ekim Perşembe 2019 / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı

Savaşın durması iyidir. Suriye meselesi şüphesiz ki yeni bir safhaya girdi. Bu safhayı belki en iyisi “nihayi çözüme, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve ülke birliğine doğru” ve “sınırlarımızda terör koridorunun bitmesine doğru” büyük bir eşik atlama olarak nitelendirmek doğru olur.
Cumhurbaşkanı, son konuşmalarında özellikle Suriye’nin toprak bütünlüğüne vurgu yaptı. Pazar ve Pazartesi yazılarımda dile gelen, iktidarın Suriye’ye yönelik “osmanlı fetihçiliği” kapsamında değerlendirilebilecek politika tarzının hiç bir karşılığı olamayacağına ilişkin uyarıcı değerlendirmelere, sanki yanıt veriyor gibiydi.
Soçi’deki anlaşma / uzlaşma, bu yönde atılmış güçlü bir adım oldu. Türkiye topraklarında gözü olan bir örgüt sınırlarımızdan uzaklaştırıldı; ABD askerlerinin boşalttığı sahaları Rus gözetiminde Suriye güçleri dolduruyor. En normali ve olması gerekenin bu olduğunu burada çok sık dile getirdik. PKK / PYD / YPG sınırlarımızdan çekilecek ve Şam sınır güvenliğinden sorumlu olacaktı. Hayat bu normali dayattı.
Sorunun sadece Fırat’ın doğusundaki kısmı şimdilik önemli ölçüde çözülmüş gözüküyor. Fırat’ın Batısı ise büyük bir problem olarak duruyor.

Sorunun adı İdlip eyaleti.
Suriye Ordusu yer yer İdlip eyletine girdi. TSK’nın bazı gözlem karakolları Rejimin kontrol ettiği topraklarda kaldı.
Bu eyalet önemli ölçüde El Kaide uzantısı HTŞ kimliği altında örgütlü terör örgütlerinin elinde. Ankara diyor ki “İdlip’te istikrar bozulmasın”. Yani Şam daha ilerlemesin İdlip içlerine doğru. İçinde uluslararası güçlerin de olduğu HTŞ, orada Suriye topraklarını işgal etmiş vaziyette dursun.
Bu statüko, bir “oldu bitti” durumu yaratmak, fiili olarak Suriye’nin bölünmüşlüğünü kabul etmek anlamına gelir.
TV’de tartıştığımız iktidar yanlıları da bu sinyalleri açıkça verdikçe, diyorum ki, Suriye meselesinin bir yanı karara bağlanırken, bu yanı ise daha büyük çatışma yaratma potansiyeliyle önümüzde duruyor.

Kendi ülkemiz işgale uğrasa
Empati yapıp kendimizi Suriyelilerin yerine koyalım. Topraklarımızın bir kısmı teröristlerce işgal edilmiş olsun. İşgalcilere omuz veren bir ülke diyor ki bize, olay yaratma, onlarla savaşma, bırak dursunlar, bu durumu kabul et.
Türkiye’de bu durumu içine sindirecek, kabul edecek ve savaşmayacak kimseyi bulabilir misiniz. Söz konusu büyük bir çoğunluk ise, hayır.
Şam’dan da bunu beklemeyemezsiniz. Zaten Şam, gördüğüm kadarıyla adım adım İdlip’te ilerleyişini sürdürecek gözüküyor. Esad, Ankara’yı topraklarını çalmakla, hırsızlıkla suçladı!
Buraları, sayıları konusunda rivayetin muhtalif olduğu HTŞ elemanları kontrolünde. Sorun, bunların ne olacağı. Önemli bir kısmı savaşarak ölmekte kararlı. Şam, güçlü bir af ilanı ile bu muhalif örgütlerin bir kısmını dağıtabilir. Dahası, iktidarın “Suriye milli ordusu” diye komik bir şekilde isimlendirdiği eski ÖSO askerleri bile bu sese kulak verebilir.
Bazı “keskin yorumcular”, “af ilan etse de Esad hepsini kurşuna dizer, elinde 3 milyonluk vatan haini saydığı liste var” biçiminde ortalığa üfürükler ve korkular salsa da, giderek güçlenen Şam, yurttaşlarını etrafında toplayacaktır. Suyun normal akışı böyle.
Burada mesele Esad değil, Şam merkezi hükümetidir.
Ama beyninin bir kısmında “Osmanlıcılık” olanlar, Esad gitse bile yine aynı düşünceleri savunacaktır. Esad ise sadece bir bahane olarak ileri sürülüyor. Sudan’da uluslararacı suçlu ve katliamcı Ömer el Beşir ile alt takke ver külah durumları, iktidarın hiç bir elemanını rahatsız etmemiştir. Ayrıca Suriye’de iç savaşı kışkırtanların kimler olduğunu bile sorgulamaya yanaşmıyorlar!
***
Evet Cumhurbaşkanı doğru söylüyor: Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmalıyız.
Yoksa kendi toprak bütünlüğümüzü savunamayız. Suriye sorunu uzadıkça, bize maliyeti giderek artar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder