SAYFALAR

29 Ekim 2019 Salı

“Emperyalizm” ve Türkiye, bir alt emperyalist miyiz, bizim yerimiz nerede?


27 Ekim Pazar 2019 / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı

Bu başlı başına önemli bir konudur, ülkemizide de yaygın bir taraftarı vaardır, o nedenle gündeme getiriyorum: Ülkeler komşu ve dünyadaki diğer ülkelerle ilişkilerinde, genişleyici (tabii özellikle toprak, sonra himayeci- ülkeyi güdüleyici) bir politika izlerlerse ne olur?
Uç noktada milliyetçi, işgalci, genişleyici, fetihçi anlayıştaki kesimden bir kısmı bayağı bayağı işgalci bir kafa yapısına sahipler. Bunlar mesela Suriye’ye bu kez ileride daha güçlü bir dönüşten söz edebiliyorlar şu sıralarda. AKP’nin Afrin vb operasyonlarından sonra “orada posta sistemimizi bile kurduk artık geri dönüş yok” diyen AKP’liler bile gördüm. Bu Batı Suriye’ye yönelik operasyonlardan sonra AKP saflarında yaygın bir kanaatti!

Her şey 2012’de başladı

Nasıl olmasın ki!
Emevi Camiisinde namaz kılacağız diyen bir anlayışın (2012, RTE) yaydığı cehalet sayılabilecek, olanaksız ve açmaz düşünce, geniş bir taraftar kitlesi bulmuştu! 2012, Suriye’deki rejimi çökertmek, Suriye’ye parçalamak ve şu veya bu şekilde bir etki sahası elde etmek için iktidarın tüm gücünü harekete geçirdiği, Şam’a karşı ne kadar örgüt varsa (kafa kesicilerden tutun daha ılımlılara kadar) desteklenmeye başlandığı zamanın başlangıcıydı!
Bu kez, geçen gün TV’de gündüz yapılan bir değerlendirme programında, AKP iktidarıyla iç içe, şimdi de bir araştırma şirketi kurmuş şahsiyetin sözleri, aslında kurumsallaşmış bir iktidar anlayışıyla, yönetim tarzıyla karşı karşı olduğumuzu gördüm. Bu, 2012’de başlayan politikayı ve bugüne kadar ki süreci de, bizim analizimiz olmaktan çıkartıyor.
Özetle: Ülkeler dünyada çıkarlarını ençoklaştırmaya çalışır. ABD ve Rusya gibi.. Türkiye de çıkarlarını Suriye’de en çoklaştırmak istedi ve istiyor, bu normaldir..
-Peki bu emperyalist yayılma ideolojisi değil mi..
-Sizin düşünceniz böyle olabilir…

Ulus devletler çağı

Evet benim düşüncem böyle. Ayrıca dünyada işgal, sömürgecilik dönemi biteli çok oldu. Ulus devletler çağıyla birlikte esas olarak sona erdi ve “yeni sömürgecilik” denen, bu kez ticaret, sermaye ihracı ve ekonomik üstünlüklerle ve en önemlisi, vasal yönetimler kurarak madde ve manevi onları destekleyerek  ülkeleri çıkarları doğrultusunda gütme dönemine geçildi.
Cumhurbaşkanının Birleşmiş Milletlerde konuşmasınıda gösterdiği israil’in yayılmacılığı haritası örneği ise bir anomalidir. Emperyalist özel askeri vb himaye ile gerçekleşmektedir.
Rusya ile yapılan anlaşma “Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği” kıonusunda bağlayıcı maddeleri ve açıklamaları, iktidarı akıl ve gerçekler kulvarına geri çekmiştir. Fakat henüz konunun başlangıcındayız.

Davutoğlu fiyaskosu
2012 Şam’a girme politikasının teorik mimarı Davutoğlu’dur. “Ulus “Yıkıcılığı Zamanları - Davutoğlu Hesaplaşması” (2010- ikinci baskı) kitabım, ulus devletleri çağını ıska geçer ve eski imparatorluk döneminin politikaları ve bakışı içinde hapsolan bu yayılmacı ve çıkmaz anlayışı eleştirir.
Sonrası gelişen olaylar tüm bunları doğrulamıştır, Rusya ile yapılan anlaşma da, aslında 2012- 2019 politikasını noktalamıştır. 2012 anlayışının gerçekçe olmadığını, imkansızlığını göstermiştir.
Bu anlayışı tam noktalamış mıdır, söyleyemem..
İşgal, toprak edinme biçiminde değil, ama güdüleme, himayeci bir bölge yaratma konusunda politikaların, anlayışların sahneye çıkmasını seyredebiliriz.
***
Bu konuyu bir başka bağlamda sürdüreceğim. Çünkü başa döndük, aslında bir iflas politikası yaşadık ve bunun bedeli, maliyeti ülkeye çok büyük oldu..

Alman emperyalizmi
NOT: Alman Savunma Bakanı bayanın “bölgeye uluslararası bir güç yerleştirelim” önerisi, bölgeye tam bir başka empeyalist müdahalenin dışavurumudur. Bayan, Suriye’nin parçalanmışlığını süreklileştirmek ve aradan bir destekledikleri bir devlet üretmek için çırpınıyor. Bir askeri birlik bile hazırlamış. Bu birliği uzaya göndrebilir. Neyse ki Alman Dış İşleri Bakanı bu görüşü savunmadı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder