4 Ağustos 2019 Pazar / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
ABD baskısını bu kez S- 400’leri al ama kullanma üzerinde yoğunlaştıracak
gibi. Çok yönlü olarak ülkeyi mengeneye almaya çalışıyor Pentagon ve Beyaz
Saray. Suriye’de PKK hamiliği, Doğu Akdeniz’de ülkemize karşı uluslararası
hukuka uymayan haksız politik ve askeri tavır. Şüphesiz ki FETÖ hamiliği..
Türkiye’yi zor durumda bırakacak ne kadar konu varsa, hepsinin ardında bu
büyük gücü görüyoruz.
ABD, ülkemizdeki neredeyse tüm askeri darbe ve darbe girişimlerinin
ardındaki güçtür. Ülke yönetimlerini, kontrol altında tuttuğu askeri mekanizma
ile belirlemiştir, tasarlamıştır ve kendi yörüngesinde tutma gayreti içinde
olmuştur. FETÖ’nün darbe girişimini de selamlamıştır.
Türkiye adeta ABD’nin çok yönlü sıkıştırmasına karşı bir “savunma mücadelesi”
içindedir. ABD FETÖ silahını tüketmiş,
ancak PKK silahını hâlâ elinde tutmakta ve Doğu Akdeniz’de yeni bir cephe
açmaktadır..
Türkiye’ye, “ulusal bütünlüğüne” ve ülke iradesine tehdit nereden geliyor,
sorusunu sormak gereksizleşmiştir.
S-400 füze savunma sistemini alma kararlılığı belirlediğinde, siyasal ve
askeri manzaraya baktığınızda bu savunma sisteminin, şüphesiz ki çok yönlü
olmakla birlikte, ABD’den ve Orta Doğu
üzerinden gelebilecek bir saldırı tehdidinin öncelikli düşünüldüğünü yazdım.
ABD böyle bir saldırı yapar mı, hayır derim. Bekler miyim, yine hayır. Bu
başka bir konu.
Ama ülkelerin kendini savunma politika ve stratejileri “hayır”lar üzerinde
kurulmaz. Caydırıcılığınızı güçlendirmek zorundasınız.
S-400’lerin alınması savunma ihtiyacının ötesinde, Türkiye’nin şu aşamada
ihtiyacı olan bir politik güç
takviyesidir ve ittifaklar meselesini tartışmaya açma iradesidir..
Rusya ile yakınlaşma
Politik güç derken şüphesiz ki arka planda hissedilen bir Rusya ile
yakınlaşmadır.
ABD’nin çok yönlü sıkıştırma politikası karşısında, S-400 gibi güçlü bir
savunma aracıyla sağlanan bu siyasi ve ekonomik temas, ülkenin ihtiyacı olan
bir desteği gündeme getirmektedir.
Zaten S-400 alımıyla kopan kıyameti seyredince bunu görüyoruz.
ABD’nin “al ama depoya kaldır, kurma” önerisini kabul ettirmek istiyor,
buradan koparmak istediği de, kaybettiği bir oyundan son anda kendisi için
siyasi faydadır.
Böyle bir isteği kabul eder mi Ankara? Hiç sanmıyorum.
Derseniz ki karşılıklı al vere girmez mi bu konu, şüphesiz ki girer: PKK’nı
çek, Dahası Suriye’den çekil, Doğu Akdeniz’de adil davran!
Bunu kabul etmesi zaten mümkün değil.
Avrupa, Mısır ve Şam ile
dostluk dengeleri bozar
Fakat Ankara baştan beri yanlış inşa ettiği dış politikasında şu an
ihtiyacı olan en büyük siyasi desteği Avrupa’dan alabilirdi. AB ile ABD
arasında bağlar, göründüğünden de kopuktur. ABD en son Almanya’yı Suriye’deki
kirli savaşına alet etmek isteğine ret yanıtı aldı.
Ankara’nın AB ile derdi, insan hak ve özgürlükleri, hukuk, adalet, yargının
tarafsızlığı ve bağımsızlığı konularıdır. Bu talepler hepimizin ihtiyacıdır.
Ankara’daki otoriter ve tek adam yönetim anlayışı, demokrasiden uzak olduğu
ve keyfilikle iç içe olduğu için, bu taleplerle ilişkisi adeta sıfırdır.
Dolayısıyla, AB ile bir siyasi destek ilişkisi kurulamıyor.
Sadece bu mu... Müslüman Kardeşler dış politikası da ülkemizin büyük bir
ayak bağıdır. Mesela Mısır... Mesela Libya..
Tek adamın ruhunun “ihvansız” rahat edemeyeceği ve ihvansız bir politika
izleyemeyeceği görüntüsü egemendir ülke dış politikasına.
Şam ile ciddi bir karşılıklı tanıma politikasına girişememe de büyük bir
ayak bağıdır. Şam ile doğrudan bir kardeşlik bağı, Suriye ve Orta Doğu’da ve
dahası Doğu Akdeniz petrol sahaları konusunda dengeleri değiştirecek büyük bir
etki yaratacağını görmekten aciz bir dış politika var.
Bu politika değişiklikleri olsa, ekonomik krizin etkileri de hafifleşir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder