19 Şubat 2019 Salı / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Cumhurbaşkanı
doğrudan sahaya indi. Belediye Başkanı adayı kendisiymiş gibi alanlarda
propaganda yapıyor, verip veriştiriyor; ve paket çaylar dağıtıyor. 250 gramlık,
özel paket, Rize çayı. Seylan ve Hint çağı olacak değildi.
Görmediğim
için bilmiyorum kime hazırlattılar paket çayları, Çay-Kur’a mı, parasını
verdiler mi, Çay- Kur’u zarar mı soktular yoksa.. İhalecilerden bir- iki şirket
mi üstlendi çay dağıtımını.. Yoksa AKP’ye hazineden gelen seçim paralarıyla mı
kotarıldı bu iş..
Az buz
değil, milyonlarca paketten bahsediyoruz, miting alanları ve ayrıca seçmen
sandıklarında herkese! Milyonlarca lira! Bir bilgi gelse de öğrensek..
Haberciler!
Saydam olmayan harcamalar
Siyasi
partilerin seçim harcamalarındaki asla saydam olmayan, özellikle iktidar
partisinin gelen ve giden paralarının zerresinin bilinmediği, yasaların
çiğnenip bir kenara atıldığı bir ülkede, her şeye hakim bir lider ve iktidar
varken, verilebilir bir hesap olduğunu varsaymak boşuna çabadır.
Ama derdim bu
değil, Cumhurbaşkanı sanki belediye başkan adayı kendisiymiş gibi miting
alanlarında mevzi alıyor.
Binali bey mesela
İstanbul’da çarşı pazar dolaşıyor, barlar sokağında görüntü veriyor, ama
kürsüden konuşan Cumhurbaşkanı!
Bir taksi
şoförü, abi bu kadarı artık fazla,
deyince gözüm açıldı!
Kadıköy’de
Binali beyi gördüm, müthiş bir bıkkınlık vardı üzerinde..
Cumhurbaşkanı
“seçim” denince, hangisi olursa olsun kendini sahaya atıyor..
Bir başkan
adayı, kendi propagandası tanıtımıyla bileğinin hakkıyla bir seçimi kazanma
keyfini tadamayacak, yaşayamayacak.
Aday, arkasından
“Cumhurbaşkanı
olmasaydı seçimi kazanamazdı” dedirtecek!
İstanbul her şeyin merkezi
Ama tek adam
sisteminin zorunlu bir sonucu bu..
Cumhurbaşkanı
adaylar konusunda son kararı veren kişi..
Ayrıca
belediye başkanlığından geldiği için, kendisini tüm belediyelerin başkanı
hissediyor gibi.
İstanbul’u
fiilen yönettiğinden söz edenler var. İstanbul çok önemli, ülkenin ekonomi
merkezi, inşaat merkezi, değerli arsalar merkezi, her şeyin merkezi..
Tabii
seçimin de seçmenin de!
İstanbul bir
belediye başkanının alan konuşmalarına, çarşı pazar gezmelerine bırakılmaz.
İstanbul’un
üzerinde Başkanın gölgesi olması gerek, ve İstanbul seçmeninin de bunu bilmesi.
Ayrıca
seçilecek belediye başkanı da seçimi ona kimin kazandırdığını bilmeli.
Geçen sene
görevlerini bırakmaya zorladığı belediye başkanları örneklerini hepsi gördü.
Bunlar parti
ve hükümetin doğal iç işleri diyelim.
RTE’nin kazanmada etkisi
İkincisi ve
çok daha önemlisi ise, Cumhurbaşkanı sahalara çıkmadan pek çok belediye başkan
adayının kazanmasının tartışılır olduğudur..
Cumhurbaşkanının
oyu partisinden fazla, bunu Başkan seçiminde net gördük, partisi ile kendi
oyunun arasında bazen yüzde 10’e varan fark oluşuyor.
Gerçi, bu
seçimlerde doğrudan kendisine verilen oy ile belediye başkan adaylarına
verilecek oy arasında böylesine bir fark olacağını hayal etmeyin.
Bazılarında
fark sıfıra inecek veya bir iki puan farkla yetinecekler.. Bu bir bilgi değil
tabii, ama güçlü bir izlenim - değerlendirme deyin.
Fakat
Cumhurbaşkanı sahalara inerek, bu farkı garantilemek ve seçim sonuçlarını
etkilemek istiyor. Bu nedenle tüm ağırlığını sahalara yansıtıyor.
Böylece hem belediye
başkanlarının patronluğunu pekiştiriyor hem de seçimleri kaybetmeyi önlemek
istiyor.
Cumhurbaşkanı
aslında tüm ülkenin de tek toplam belediye başkanıdır derseniz, hayır diyemem.
Nedeni, tüm
belediyelerin bütçeleri mali kontrolü doğrudan kendisine, saraya bağlanmış
olmasıdır.
Belediyelerin
adeta tek patronu..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder