21
Ocak 2019 Pazartesi / Bilim ve Siyaset Cumhuriyet
Türkiye’nin
gerçek nüfusu ve seçmen sayısı ne, bunu saptamak için
yeniden eskiye dönüp bir kereliğine hane nüfus sayımının yapılmasının şart
olduğunu düşünüyorum epey bir süredir. Çünkü yıllardır şaibeli bir durum var.
Bu şunun için gerekli: Ülkenin yarısından fazlası yani büyük çoğunluğu, seçmen
sayısının abartılı, yanlışlarla dolu olduğu düşüncesinde. Ben de.. Bu durum,
sisteme olan güveni yerle bir ediyor...
Bu konuda
okurlarla yazışıp duruyorum. İnsanların “seçim sistemine” güvenini kurmak
birinci derecede önemli.
Yüksek
Seçim Kurulu yetersiz, vurdumduymaz ve umarsız. Kendisine gelen, siyasetin
güdümündeki Adrese Dayalı seçmen listelerini olduğu gibi yayımlıyor. Oysa nüfus
müdürlüklerinden başlayan, kim bilir devletin başka hangi kontrol noktalarından
elden geçirilerek, eklenerek çıkartılarak YSK’nın kullanımına hazır hale
getirilen bir süreç. İlçe seçim kurulları bile kanıtlı sahte seçmenlerin
silinmesine direniyor, ve bunlar da hukukçu..
Diyeceksiniz
ki, Cumhurbaşkanlığı Meclis Başkanlığı katında anayasa maddelerinin keyfe keder
çiğnenmesi ayan beyan ortadayken sen nereden bahsediyorsun... dükkanı kapatıp gidemeyiz!
Kimlik bildirme kanunu
Emekli
Vali Yardımcısı Ertuğrul Taylan “Yüzer gezer oylar meselesinin kökten çözümü
için, nüfusu 10 000'in üzerindeki mahalleleri, asgari kontrolü mümkün bu
büyüklüğe getirip, ikametgah kaydının tekrar mahalle muhtarlıklarına verilmeli
ve asayiş yönünden de gerekli olan Kimlik
Bildirme Kanunu'nun uygulanmasının sağlanmalı. Bunun için Kimlik Bildirme
Kanunu ile 1943 tarihli mahalle muhtarlığı kanunları, günün şartlarına göre,
yeniden düzenlenmeli..” diyor haklı olarak.
Bir başka akademisyen okurum, “sahte
seçmenlerle ilgili olarak parmak boyasının bu seçimden başlayarak kullanılması
için CHP ve İyi Parti ortak bir kampanya başlatamaz mı..”
diye soruyor ve böylece seçmende geniş bir farkındalık yaratılacağını
anımsatıyor.
Evet iki parti böyle bir kampanya başlatabilir ve
konuyu sürekli gündemlerinde tutabilirler..
Şuna şüphesiz ki katılmıyorum: Tüm seçimleri hileyle
kazanıyorlar. Ama seçimlerde pek çok eşitsizlik ve keyfi uygulamaya paralel
hilenin karıştığını yadsıyacak kimse yok. Burada kamu oyu yoklamalarıyla seçim
sonuçlarının ne kadar örtüştüğü bir kontrol mekanizması olabilir. Ama az bir
farklı kazanılan ve kaybedilen seçimlerde kontrol mekanizması işlemez.
Gerçek olan şu: İktidar seçimlerin hilesiz hurdasız
gerçekleşmesi için bir şey yapmıyor. Pardon, tersini yapıyor..
Yine de elde sandık sonuçlarının ıslak imzalı
tutanakları en önemli kontrol mekanizması.. Buradan hilenin büyüklüğünü anlamak
mümkün.
“DİPLOMATİK VAHŞET”
“Cemal’in boyu uzun, 1.80 civarında.
Kurbanlığın eklemleri kolayca ayrılır ancak parçalamak yine de zaman alacaktır.
Normalde kesilen hayvan asılarak parçalanır. Daha önce yerde yapmamıştım. Ben
parçaladıktan sonra siz de poşete sarıp bavullara koyar ve çıkarırsınız..”
Cemal Kaşıkçı vahşice öldürülmeden önce, 15 kişilik
Suudi Arabistan Krallığına ait üst düzey katiller çetesinin, cinayeti
planlarken yaptıkları konuşmalardan bir bölüm yukarıdaki paragraf. Bunu
söyleyen katil, Krallığın Adli Tıp Kurumu Başkanı Tubeyki.
“Cemal Kaşıkçı Cinayetinin Karanlık Sırları –
Diplomatik Vahşet” kitabı, Ferhat Ünlü,
Abdurrahman Şimşek ve Nazif Karaman’ın başarılı araştırması.
Bir 5N1K gazetecilik ölçülerine göre düzenlemişler
kitabı. Cinayet öncesi ve cinayet sırasındaki ses dinleme kayıtları tüm
çıplaklığıyla cinayeti aydınlatıyor. Şüphesiz MİT ve Emniyet’in yoğun bilgi
paylaşımları var. Ama kitap bunun ötesinde bir değer taşıyor. Cinayeti bir
krallığın anatomisi olarak da okuyabilirsiniz. Canlı ve gerçek olayların
işlendiği bir polisiye roman adeta. (Turkuvaz Kitap)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder