11
Eylül 2018 Salı / Bilim ve Siyaset,
Orhan Bursalı
Cumhuriyet’ten ayrılanlar arasında çok değerli
insanlar var. Çoğunun gazetede yazmaması için hiç bir neden yok. Onlara karşı çıkanlara
öncelikle ben de karşı çıkarım. Yokluklarını kayıp olarak değerlendiririm.
Ama zaten
Cumhuriyet ve değerleriyle 180 derece uyuşmazlığı olduğu halde, kendi ruhlarına
nasıl bir eziyet olduğunu göremeden gazetede yazmayı kabul etme yanlışlığına
düşen, ve şimdi yeni koşullarda bu çelişkiyi gidererek ayrılanlar var. Bu
doğal.
Cumhuriyet bir
“süper market gazetesi” olmadı. Ama kendi yayın politikası içinde kabul
edilebilir veya o marjları biraz esneterek yine de kabul edilir görüşler oldu
gazetede. İlhan Selçuk buna izin
verdi. Fikir ayrılığına iyice düştüğü yazarlara ses çıkarmadığı zamanlar çok
oldu. Çünkü hayatın akışı, büyük kalıplar içine sıkıştırılabilir değil. Ama
olaylar öyle geldi ki, bağlar koptu, yollar ayrıldı.
Büyük kopuş
1990 yılında Cumhuriyet’te büyük
kopuşta yaşanan buydu; Cumhuriyet’i ve ülkeyi neo liberal politika ve iktisat
anlayışı mı esir alacaktı, yoksa Türkiye, kendi değer ve deneyimlerini
geliştirerek, yarattıklarından vazgeçmeyerek, şüphesiz ki dünyaya da açılarak
ve evrensel gelişmelerin kendisini ezmesine izin vermeyerek, bir yol mu
izleyecekti.
Tartışmanın
göbeğinde Özal ve politikaları vardı. Selçuk ve arkadaşları gazeteden ayrıldılar,
sonra da geri döndüler.
Bugün yaşanan çok farklı
Bir toplu ayrılma
olayı var...
Bir kısmına
bakıyorum, zaten önceki yönetimin getirdiği kadrolar. Bir dayanışma duygusu
içinde davrandılar ve istifalarını verdiler.
Ayrılmaların ikinci özelliği, bir hapishane arkadaşlığı dayanışmasının
gereği olarak toplu hareket var. Bu da anlaşılabilir bir durumdur.
Üçüncü önemli
nokta, liberal baskıdır.
Bu baskının bir
ayağında etnik milliyetçilik çevrelerinin ve bu çevrelerle dayanışmanın
yarattığı sosyal hava- baskı vardır.. ikinci ayağında ise taa yetmez ama evet
kampanyasıyla kurulan, Cemaat + İktidar ile oluşturulan Ergenekon ve Balyoz operasyonlarına destekle bütünleşen sosyal ağ vardır.
Hiç yanlış
yapmayan, attıkları her adımın doğruluğuna inanan ve bunun için de gerekçeler
sunan bir siyasal- sosyal ağ yapısıdır bu.
Bu yapıdan
ayrılanlar derhal aforoz edilir, yalnız bırakılır ve dışlanır.
Bunu göze
alamayanlar kendileri değildir artık, o yapının bir parçası olarak hareket
ederler.
Modern tarikat davranışı
İşte modern tarikat davranışı budur.
İnsanın birey
olarak karar verememe, yanının kanaat önderlerinin davranışına uyma durumu.
Ayrılanlardan bir
sevdiğim arkadaş demiş ki “liberal
baskıya dayanmak zor”.
Bu, durumu çok iyi
anlatıyor.
Bu yapının
liderleri, Cumhuriyet’ten ayrılacaklarını bir süre önce anlamışlardı ve
aralarında toplantılar yapıyorlardı.
Yapıyı sıkıca bir
arada tutmak ve toplu güç gösterisi ve toplu saldırı için ortamı yaratmak.
Sosyal medya bunlar için en kullanışlı ortamdı.
Bir nokta daha var:
Avrupa Birliği Türkiye Raportörü gibi aklıevveller ile sıkı ilişkilerini
hareket geçirerek, Cumhuriyet aleyhine tvit bile attırabiliyorlar.
Ve bu uluslararası
aynı zamanda medya çevrelerin kıskacı da, bazı istifalarda rol oynamaktadır.
Satış arttı
Fakat şu kadarını
söyleyeyim.
Sanıyorlar ki bu
baskı ortamıyla Cumhuriyeti çökertecekler: Bu çevreleri zaten gazeteyi satın
alan ve okuyanlar değildi. Okuru ise gazeteye sahip çıkmaya başladı, karşı
kampanyanın ilk iki gününde Cumhuriyet’in satışı 2500 kadar artış gösterdi.
Ellerindeki en
önemli aracı kaybetmenin hıncıdır bu.
Bu saldırı geri
tepecektir.
Ve giden bazı
arkadaşlarımız da gazetecilik yapmak için geri dönecekler, buna inanıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder