SAYFALAR

15 Eylül 2018 Cumartesi

Gazete çalışanları, emekçileri nihayet iş başında!


13 Eylül 2018 Perşembe    / Bilim ve Siyaset, Orhan Bursalı

 Şüphesi ki işimize bakacağız ve burada Türkiye ve dünyayı yorumlayacağız, ama bugün gazeteyi yapan arkadaşlarımla ilgili bazı izlenimlerimi paylaşmadan edemiyorum, onlar bunu çoktan hakkettiler.
Yönetimden giden arkadaşlar CBT’yi kapattıktan sonra, gazeteye seyrek gider olmuştum. Çünkü bir işim yoktu orada ve yazılarımı her yerden gönderebiliyordum.
Geçen gün yazı işlerine sonra da sayfa yapım merkezine çıktım, arkadaşlar ekranda hazırlanmış birinci sayfa üzerinde son düzeltmeleri yapıyordu. Önceki yöneticiler döneminde yazı işlerinden ayrılmak zorunda bırakılan Murat Ataş, yeniden gazeteye dönmüştü; yazı işleri müdürleri Olcay Büyüktaş Akça ve Serkan Ozan ile birlikte birinci sayfayı gözden geçiriyor ve sayfa sekreteri - sorumlusu İlknur da düzeltmeleri yapıyordu.
Murat işine meraklı, çalışkan bir arkadaştı. Sevmediler, çünkü kul gibi çalışmaz ve fikrini söylerdi. Tokalaştık, ne güzel burada olman, hayırlı olsun dedim.. Gece sorumlusu Ayça Bilgin Demir de oradaydı.. Yılların düzeltmeni emektar Mustafa Çolak ile de ayakta sohbet ediyorduk bir yandan da.

Hep dışarıdan ithal adamlar

Eski yönetim, yazı işlerinin ve gazetenin yapım süreçlerinin başına, karar verici olarak, içeriden değil, her zaman dışarıdan adamlarını getirdi.
Can Dündar mesela çoğu eski Milliyet kadrosundan elemanlarını getirdi. Milliyet gibi gazete yapmayı onlar biliyordu! Gazetede sevilmediler, bizimkiler yukarıdan öyle hot-zota alışık değildi, gazeteye yabancı kaldılar, çalışanlarla anlaşmazlığa düşmüşlerdi.
Sonra gazete yönetimi ile de, getirdikleri bu yeni yazı işleri elemanları arasında gürültü koptu, onları gönderdiler.
Fakat yerlerine gazete içinden kimseyi yükseltmediler tabii ki. Dışarıdan iki başka yazı işleri müdürü daha aldılar. Oysa yazı işleri görevini mükemmel yapacak arkadaşlarımız hep vardı!
Olcay, ekonomi şefiydi, şimdi kadın yazı işleri müdürümüz oldu, Serkan ile birlikte. Murat da deneyimiyle onlara yardım ediyor.
Şüphesiz ki, hiç sevmedikleri ama atamadıkları da, istihbarat şefliğinde, haber merkezinde, haber koordinasyonunda çok deneyimli arkadaşımız Aykut Genel Yayın Müdürü olarak başlarındaydı.
Dışarıdan, yabancı kimse yok. Hepsi yılların Cumhuriyet çalışanı.

Utku Çakırözer olayı

Can Dündar da Cumhuriyet bünyesine tamamen yabancıydı.
Gazetede köşe verildikten sonra, genel yayın müdürlüğüne geleceği konuşulur olmuştu. Fakat ilk aşamada Vakıf Heyeti aralarında tam anlaşamadı, Dündar’ın doğrudan getirilmesinin büyük tepki çekeceğini düşündüler ve bir ara çözüm olarak, hiç istemedikleri halde, Utku Çakırözer’i Genel Yayın Müdürü yaptılar.
Utku içimizden biri, Ankara temsilciliği yapmıştı, Gazetenin kodlarını bilen saygılı ve başarılı bir arkadaştı. Utku’ya hepimiz çok destek verdik. Fakat Utku’nun işini yapmasına hiç fırsat vermediler. Engel engel engel... Harcama yok, değişiklik yok..
Çünkü istedikleri kişi değildi, Dündar’ı her pahasına getireceklerdi.. Üç ay kadar sürdü Utku macerası ve Can gazetenin başına geldi. Tabii kadrosuyla birlikte. Yazarlarıyla... T-24’ün bir kısım yazarı buraya taşındı. Nuray Mert davet edildi vb.
Ayrıntılara girmeyeceğim.>

Kesenin ağzı açılıyor

Demek istediğim, gazetenin tüm üst yönetimi işgal edilmişti. Utku’dan esirgenen Can’ın emrine verildi, kesenin ağzı açıldı da açıldı. Bol sayfalı Cumhuriyet, bol sayfalı ve sanırım her sayfası renkli Sokak isimli dergi. Hedefleri, renkli ve daha hafif bir gazete ile Milliyet okurlarını çekmek (Cumhuriyet okurlarının gitmesi umurlarında değildi) ve 70-80 bin satışlara ulaşmaktı. Bunun için tüm harcamaları yaptılar, gazete ve dergilerin basıldığı Doğan Medya’ya 8 milyon TL’ye kadar borç birikti, faizleriyle artan borç.
Bunları ödemek için sonra Berin Nadi’nin bağışladığı Vakfın Harbiye’deki katını ve Gazetenin Ankara’daki 4-5 katlı binasını sattılar.
Bir vakfı yoksullaştırmalı mı, yoksa başına gelenler onu daha da zenginleştirmeli mi.. Nedir Vakıf özüne göre etik olan, doğru olan?!
***
Önceki gün yazı işlerini gezerken arkadaşların yüzleri gülüyordu, gazetelerinin başında artık kendileri vardı.
Bizde de sanki evine yeniden dönmüş ve kavuşmuş insanların huzuru.. Şüphasiz ki aramızda olması gereken bazı yazarlarımızın yokluğu da hüzündü.
Hayırlısıyla, etrafta dolaştırılan Saray gazeteciliği ve iktidarla işbirliği yaparlar dedikodularına karşı, ülkenin sorunlarını, hak, hukuk, adalet, insan hak ve özgürlüklerini, çalışan haklarını sonuna kadar savunan, halkın örgütsüz kılınmasını sürekli gündeme getiren; Türkiye’ye geleceğe, demokratik topluma taşıyacak gazeteciliğe ve yayıncılığa tam gaz...
Hepsine başarılar diliyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder