13
Eylül 2018 Perşembe / Bilim ve Siyaset, Orhan Bursalı
Şüphesi ki işimize bakacağız ve burada Türkiye
ve dünyayı yorumlayacağız, ama bugün gazeteyi yapan arkadaşlarımla ilgili bazı
izlenimlerimi paylaşmadan edemiyorum, onlar bunu çoktan hakkettiler.
Yönetimden giden
arkadaşlar CBT’yi kapattıktan sonra, gazeteye seyrek gider olmuştum. Çünkü bir
işim yoktu orada ve yazılarımı her yerden gönderebiliyordum.
Geçen gün yazı
işlerine sonra da sayfa yapım merkezine çıktım, arkadaşlar ekranda hazırlanmış
birinci sayfa üzerinde son düzeltmeleri yapıyordu. Önceki yöneticiler döneminde
yazı işlerinden ayrılmak zorunda bırakılan Murat
Ataş, yeniden gazeteye dönmüştü; yazı işleri müdürleri Olcay Büyüktaş Akça ve Serkan
Ozan ile birlikte birinci sayfayı gözden geçiriyor ve sayfa sekreteri -
sorumlusu İlknur da düzeltmeleri
yapıyordu.
Murat işine
meraklı, çalışkan bir arkadaştı. Sevmediler, çünkü kul gibi çalışmaz ve fikrini
söylerdi. Tokalaştık, ne güzel burada
olman, hayırlı olsun dedim.. Gece sorumlusu Ayça Bilgin Demir de oradaydı.. Yılların düzeltmeni emektar Mustafa Çolak ile de ayakta sohbet
ediyorduk bir yandan da.
Hep dışarıdan ithal adamlar
Eski yönetim, yazı
işlerinin ve gazetenin yapım süreçlerinin başına, karar verici olarak, içeriden
değil, her zaman dışarıdan adamlarını getirdi.
Can Dündar
mesela çoğu eski Milliyet kadrosundan elemanlarını getirdi. Milliyet gibi
gazete yapmayı onlar biliyordu! Gazetede sevilmediler, bizimkiler yukarıdan
öyle hot-zota alışık değildi, gazeteye yabancı kaldılar, çalışanlarla
anlaşmazlığa düşmüşlerdi.
Sonra gazete
yönetimi ile de, getirdikleri bu yeni yazı işleri elemanları arasında gürültü
koptu, onları gönderdiler.
Fakat yerlerine
gazete içinden kimseyi yükseltmediler tabii ki. Dışarıdan iki başka yazı işleri
müdürü daha aldılar. Oysa yazı işleri görevini mükemmel yapacak arkadaşlarımız
hep vardı!
Olcay, ekonomi
şefiydi, şimdi kadın yazı işleri müdürümüz oldu, Serkan ile birlikte. Murat da
deneyimiyle onlara yardım ediyor.
Şüphesiz ki, hiç
sevmedikleri ama atamadıkları da, istihbarat şefliğinde, haber merkezinde,
haber koordinasyonunda çok deneyimli arkadaşımız Aykut Genel Yayın Müdürü olarak başlarındaydı.
Dışarıdan, yabancı
kimse yok. Hepsi yılların Cumhuriyet çalışanı.
Utku Çakırözer olayı
Can Dündar da
Cumhuriyet bünyesine tamamen yabancıydı.
Gazetede köşe
verildikten sonra, genel yayın müdürlüğüne geleceği konuşulur olmuştu. Fakat
ilk aşamada Vakıf Heyeti aralarında tam anlaşamadı, Dündar’ın doğrudan
getirilmesinin büyük tepki çekeceğini düşündüler ve bir ara çözüm olarak, hiç
istemedikleri halde, Utku Çakırözer’i
Genel Yayın Müdürü yaptılar.
Utku içimizden
biri, Ankara temsilciliği yapmıştı, Gazetenin kodlarını bilen saygılı ve
başarılı bir arkadaştı. Utku’ya hepimiz çok destek verdik. Fakat Utku’nun işini
yapmasına hiç fırsat vermediler. Engel engel engel... Harcama yok, değişiklik
yok..
Çünkü istedikleri
kişi değildi, Dündar’ı her pahasına getireceklerdi.. Üç ay kadar sürdü Utku
macerası ve Can gazetenin başına geldi. Tabii kadrosuyla birlikte. Yazarlarıyla...
T-24’ün bir kısım yazarı buraya taşındı. Nuray Mert davet edildi vb.
Ayrıntılara
girmeyeceğim.>
Kesenin ağzı açılıyor
Demek istediğim,
gazetenin tüm üst yönetimi işgal edilmişti. Utku’dan esirgenen Can’ın emrine
verildi, kesenin ağzı açıldı da açıldı. Bol sayfalı Cumhuriyet, bol sayfalı ve
sanırım her sayfası renkli Sokak isimli dergi. Hedefleri, renkli ve daha hafif
bir gazete ile Milliyet okurlarını çekmek (Cumhuriyet okurlarının gitmesi
umurlarında değildi) ve 70-80 bin satışlara ulaşmaktı. Bunun için tüm
harcamaları yaptılar, gazete ve dergilerin basıldığı Doğan Medya’ya 8 milyon
TL’ye kadar borç birikti, faizleriyle artan borç.
Bunları ödemek için
sonra Berin Nadi’nin bağışladığı
Vakfın Harbiye’deki katını ve Gazetenin Ankara’daki 4-5 katlı binasını
sattılar.
Bir vakfı
yoksullaştırmalı mı, yoksa başına gelenler onu daha da zenginleştirmeli mi..
Nedir Vakıf özüne göre etik olan, doğru olan?!
***
Önceki gün yazı
işlerini gezerken arkadaşların yüzleri gülüyordu, gazetelerinin başında artık
kendileri vardı.
Bizde de sanki
evine yeniden dönmüş ve kavuşmuş insanların huzuru.. Şüphasiz ki aramızda
olması gereken bazı yazarlarımızın yokluğu da hüzündü.
Hayırlısıyla,
etrafta dolaştırılan Saray gazeteciliği ve iktidarla işbirliği yaparlar
dedikodularına karşı, ülkenin sorunlarını, hak, hukuk, adalet, insan hak ve
özgürlüklerini, çalışan haklarını sonuna kadar savunan, halkın örgütsüz
kılınmasını sürekli gündeme getiren; Türkiye’ye geleceğe, demokratik topluma
taşıyacak gazeteciliğe ve yayıncılığa tam gaz...
Hepsine başarılar
diliyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder