11 Haziran 2018 Pazartesi
/ Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet
Cumhurbaşkanı son bir
haftaki performansına “bunlar gerici yaa” lafını da
sıkıştırdı. Muharrem İnce gerici,
CHP vb. İktidarın medyatörleri açıklama getiriyor: Tutucu, statükocu CHP. Acaba,
yahu bunlar ilerici – komünist
diyecekken sözler mi karıştı, diye şüphe ettim birden. Öyle ya, Boğaziçi
Köprüsü’ne satmaya kalkışanla (Özal), hayır sattırmam diyeni (Necdet Calp)
karıştıran, açılmış havaalanlarını ve üniversiteleri kendisinin açtığını
söyleyen Cumhurbaşkanı metal yorgunluğundan aşırı sıkıntılı
görüntü veriyor.
“İlerici” Erdoğan?
İlericiliğin emareleri olarak sayılan dökülenlere bakın: Köprü, yol, havaalanı,
kent hastaneleri.
Menderes de müthiş
ilericiydi bu konuda, yoldan başka bir şey bilmezdi ve ülkeyi getirdiği nokta,
ABD’den devlet memurlarının maaşlarının ödenmesi için ricada bulunulmasıydı.
Türkiye’nin 1938’e kadarki büyük ekonomik – sanayi atılımını boşa çıkartan bir
10 yıl.
Şimdi oto yollara,
köprülere güzelleme düzülüyor, bu alt yapılar Türkiye’nin ekonomisinin büyük
sıçrama yapması için zorunluymuş. Görün
bak ülke nasıl uçacak... Teşbihte hata olmaz: Ayının kırk türküsü var kırkı
da ahlat – armut üzerine..
Yol yap ilerici ol
Deniz altına tünel
yaptınsa ilericisin. Köprü yol yapıp gidiş dönüş 250 TL’ye yakın trink para
aldın mı, hele ilericinin de ilericisisin.
Kent içinde tüm yeşil
alanlar üzerinde AVM’ler, Mecidiyeköy gibi kentin kalbine devasa gökdelenler
diktin mi, sadece ilerici olmakla kalmazsın, en ileri modernliğin
temsilcisisin.
Sağın “ilericiliği’nde
insan yoktur. Bu “ilerici” iktidar, unutmadan yazalım, dünyada “ileri demokrasi”nin de en ileri
örneklerini veriyoruz bu ülkede deme cesaretini bile göstermiştir.
Eski Türkiye – Yeni Türkiye diye de bir masal sürülüyor ortalığa.
Özellikle de ekonomiyi tartışma masasına sürüyorlar.
Nereden nereye geldik,
diyerek. Tek sözcük ile anlatmak yeter: Batı finans dünyasından ülkeye giren çıkan trilyonlarca dolarla, bir
çöktüntüye geldik. İki yıl içinde doları 3 TL’ten 4,5 TL’ye fırlattınız ve
ancak dünyanın en yüksek faizlerinden birini vererek, füze gibi yükselmeyi
durdurabildiniz.
Nereden nereye mi geldik?
“Eski” Türkiye’de ekonomi ithalatla dönüyordu: ekonominin ihtiyacı
olan başta sermaye olmak üzere, makine teçhizat, ara mallar, ileri teknoloji
ürünler, elektronik girdiler ithal edilmezse çarklar çalışmıyordu. Yaklaşık 5
yıllık döngülerle kriz patlıyor; yoksullaşma, İMF paraları ve, kemer sıkma ve
ikinci bir krize kadar süreç tekrarlanıyordu.
“Yeni” Türkiye’de değişen bir şey mi var? İthalata dayalı bir
ekonominin yapısı aynıyla sürüyor. Ve dolar, Türkiye tarihinde görülmemiş
rekorlara imza atıyor üstelik. Krizin içindeyiz, İMF’nin kapısını eminim
çalmayacaklar, bunun yerine, bütün bedeli yeni vergilerle ve zamlarla halka
ödetecekler.
BİR OKUR MEKTUBU DURUMU ANLATIYOR:
“Yıllık
köy gezimizdeyiz (Yusufeli-Artvin). Nüfus azalmaya devam ediyor. Dış kaynak,
baraj ve HES yapımları nedeniyle geniş bir coğrafyada yapılan kamulaştırmaların
bedelleri “zenginlik” yaratmış gibi. İlçe ağzına kadar araba ile dolmuş. Geniş
bir kesim altına dört çeker kamyonetler veya binek otomobiller çekmiş. Yeni bir
"gazino" açılmış! Bir kısım vatandaş "kahrolasıca
topraklarından" kurtulduğu için memnun. Üretimden çekilen topraklar ve bir
tasarruf modeli sunulmaksızın "alın harcayın" diyerek verilen
paralar..
Oy
kazanma yöntemlerinde değişen bir şey yok. Dağ köyüne yaklaşırken yeni dökülmüş
asfalt kokusu geldi burnumuza. Köyün yakınına kadar üzerinde gittiğimiz kaba
toprak yol, bir yerden sonra yeni dökülmüş asfalta döndü. Sorduk, kalan
kısmı seçimden sonra tamamlanacakmış.
Bizim
köyün içinde arka camında Erdoğan ve "ampul" resmi ile dolaşan genç
adamın kim olduğunu sorduğumuzda, "evine dört maaş giriyor. Biri yaşlı
ninesi için, diğeri bir biçimde annesine bağlanan emekli maaşı, evde sakat
raporu alınan kardeşe ödenen sakatlık maaşı ve ona baktıkları için aileye
yapılan ödeme. Yetmedi bir de ona İşKur'dan geçici iş verdiler" dediler.
Artvin
civarı coğrafya hâlâ büyük bir şantiye görünümünde. Yusufeli- Artvin arasında
44 tünel var. Birkaç yıla sular altında kalacak Yusufeli yerine daha
yukarılarda "TokiKent"in inşası sürüyor. Görünen o ki en az beş altı
yıl daha bölge inşaatın nimetlerinden yararlanacak. Sonrası, kaybedilmiş tarım
toprakları ve nüfusu, özel bir ekosistem.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder