SAYFALAR

18 Ocak 2018 Perşembe

Gül RTE’nin yerine mi oynuyor.. “İttifak” çöker mi?

8 Ocak Pazartesi / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet

AKP’nin yakın geleceği üzerine şimdi bir spekülatif bir analizle üçlemeyi bitiriyorum ve 10 günlük bir izin rica ediyorum.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşınca ve Gül, kanun hükmündeki son kararnamenin gerçekten çok tehlikeli maddesi üzerine çekincelerini paylaşınca gündem değişti ve Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışması hız kazandı.
Bir yakıştırma var: CHP Gül’ün adaylığını destekleyebilir hatta adaylığını koymasını istiyor.
Bir spekülatif düşünce ve kulis haberi olarak birileri tartışmaya açmış olabilir. CHP’den de her yakıştırmaya yanıt vermesini beklemek doğru değil.
CHP’nin Cumhurbaşkanlığı adayını bilmiyoruz. Daha erken denebilir.

Program belli
Burada ülke ve gelecek için önemli olan, “sapına kadar CHP’li” bir aday değil, dayatılan şaibeli Referandum ile değişen rejimi yeniden yerli yerine oturtacak, parlamentonun iradesini yeniden güçlendirecek, güçler ayrılığına dayanan, adalet ve hukuk temelli, insan haklarını ve özgürlükleri Avrupa standartları çerçevesinde yerleştirecek ve koruyacak bir demokratik parlamenter düzeni yerleştirmektir.
Bunun için, yüzde 50+1’in çok daha üzerinde bir seçmen çoğunluğunu garantileyecek bir seçim tasarımını yapabilmeyi hedefe koymak gerek.
Anayasa Referandumunda beliren Hayır Cephesi hala bir mihenk taşıdır ve yol göstericidir.
Eğer, ben gösterdim oldu, tıpış tıpış oy vereceksiniz gibi bir dayatmayla değil; herkesin içine sinebileceği ve herkesin özveride bulunacağı, işbirliği ve uzlaşma kültürünü ön plana geçirecek biçimde konuya yaklaşım, birinci derecede önemlidir.

Gül neyin adayı?
Gül’ün Hayır Cephesi’nin adayı olmak isteyeceğini düşünmüyorum. Her ne kadar siyasetin her zaman belirsiz ve sürpriz gelişmelere açık olduğunu bilmeme rağmen.
Gül daha çok, bugün AKP içinde muhaliflerin geldikleri nokta olan “İslami muhafazakar demokrat” eğilim ve siyasi oluşum çerçevesinin lideri konumunda gözüküyor. Bu şu demek: Gül, esas AKP’yi istiyor. AKP’nin lideri olarak, partiyi bu çerçeveye, ilk doğduğu zamanki düşünceler ilkesine yerleştirmek istiyor.
Bu ilkelerden adım adım uzaklaşıldı, RTE parti üzerine inanılmaz bir tek adam egemenliği kurdu ve hemen hemen tüm kurucular tasfiye edildi. AKP demokratik bir parti hiç değil ve bu yapısıyla olamaz. AKP sadece bir liderin düşüncelerine, tek adamlığına ve ideolojik saplantılarını ülke içinde gerçekleştirmesine hizmet eden devasa bir araç niteliğindedir.
AKP’li muhalif kesim ve Gül, bugünkü yapıya tam bir alternatiftir.

İlk tökezleme gelirse
Bu açıdan bakıldığında, AKP içinde liderin ve kurduğu yapının ilk ciddi tökezlemesiyle, bu muhalif kesim en ciddi seçenek olarak gündeme gelecektir. Dahası, tökezlemenin ağırlığı ve ciddiliği doğrultusunda, parti yönetimini de devralabilirler.
Bunun için Türkiye tarihinin en kritik seçimin sürecindeyiz (Tabii bu sürecin normal ve yasalara uygun geçeceğini söylemiyoruz.)
Bu kritik süreç, hem Türkiye tarihi için, hem muhalefet ve geleceği için hem de Gül ve arkadaşları için hayati önemdedir.
 Hatta bu önem, belki de hepsinden fazla RTE için geçerlidir.
Çünkü kaybetti mi, “Yerli ve Milli” uydurma politikasıyla Türkiye’yi yeniden ikiye bölen ittifak çökecek, büyük bir tökezleme yaşanacak ve RTE’nin liderliğinin sona ereceği bir sürece girilecektir.

Ne pahasına olursa olsun
Bu nedenle, bir dönemin sona ermesi anlamına gelecek bu süreci, RTE seçimi her ne pahasına olursa olsun kazanmak için yönlendirecektir. Son KHK’nin tartışılan maddesini bu açıdan değerlendirmek gerekir. Bu madde, “her ne pahasına olursa olsun” kazanmak anlayışının bir parçasıdır.
Konu açık ve nettir. Gül’ün bu maddeye karşı çıkışına bu açıdan da bakmak gerekir. Bunu dünkü yazıda belirtmiştim.
Ülkemizde siyasal güçler nihai bir çarpışma süreci içindedir.
Muhalefet güçleri için de mesele bu kadar açık mı?              

--

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder