SAYFALAR

27 Aralık 2017 Çarşamba

Anayasa dışına kayma: Asla iktidarı vermem


İktidarın son yayımladığı KHK ile, tabii ki iktidar yandaşlarının, 15 Temmuz kalkışması çerçevesinde değerlendirilecek ve terör suçu olarak görülecek gösterilere saldırmaları halinde, suçlu görünmeyeceklerine ilişkin kararı nasıl yorumlamalı?
Adına gerçekten hukukçu diyebileceğimiz kim varsa şaşkın, ve bir hukuk devletinde böyle bir şey olamayacağını söylüyor. Düşünün, katil adayları, iktidar aleyhine bazı gösterilere- göstericileri tüfek, tabanca, satır, bıçakla saldırıp suç işledikleri, yaraladıkları veya cinayet işledikleri taktirde   bunlar 15 Temmuz isyanı gibiydi” diyecek ve yargılanamayacaklar.

Seçimlere OHAL ile

Bunun anlamı, özetle: İktidar milis kuvvetleri hazırlıyor. Devletin resmi polisi, jandarması, ordusu var mı var. Peki bu KHK ile yaratılacak çetelerin Anayasa’da yasada yeri var mı, yok.
Şunu varsayabiliriz, KHK’lar ve onlara işlerlik kazandıran OHAL kalkmayacak... En azından, eğer zamanında yapılacaksa, 2019 Kasımı Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine kadar, OHAL ve KHK ile yönetecekler ülkeyi.. İktidar, savcı ve mahkemelerinin “evet bu terör suçudur” diyecekleri her şeyi kapsayacaktır bu madde.
Ve bu süre içinde örneğin hukuksuzluklar protesto mi edilecek, gösteriler mi yapılacak yoksa yürüyüşler mi.. İktidarın milisleri, üyeleri veya kendisini onlardan sananlar “vay, tıpkı 15 Temmuz Fetöcüleri, darbeciler gibi hükümetim aleyhine kalkışma ha...” diyerek öldüresiye saldırabilecekler. Ve KHK gereği hiç bir suçlamaya maruz kalmayacaklar.

Yurttaş güvenliği sıfırlandı

Dikkat edin, yukarıda milis üyeleri falan dedim aynı zamanda. Bu şu demek: Bu “milis” kuvvetler, durumdan vazife çıkartacaklar olabileceği gibi, iktidarın yandaşlarının da örgütleyeceği, kışkırtıcılık yapabilecek veya bizzat maaşlı katil adaylarından da oluşabilecek.
Bunun da ötesinde, bu milislerin / katil çetelerinin saldırılarına uğrayanlar da hiç bir hak talep edemeyecekler, yurttaş olma ve hak arama anayasal hakları, şüphesiz ki en başta yaşama hakkı fiilen ortadan kaldırılıyor..
Aslında ortadan kaldırılan Anayasa’nın ta kendisidir. Ve, yasaları kendi koyan kendi kaldıran keyfi bir rejime geçtiğimiz anlamına geliyor..
Hukukçular, bunu, seçilmiş iktidarın meşruluğunu ortadan kaldırabilecek bir gelişme olarak da rahatça görebilir. Yani şöyle:

İktidarın meşruluğu

AKP iktidarı ülkemizde geçerli anayasa sisteminin tüm yasal çerçevesi içinde ve gereğince seçildi. Partiler, adaylar, seçim süreci, seçim sandığı vb tamamen bu anayasal sistem çerçevesinde gerçekleşiyor. Başbakanın, bakanların, cumhurbaşkanının atanması ve bütün diğer atamalar vb Anayasamız doğrultusunda, direktifinde yerine getiriliyor.
İktidar, şimdi Anayasa’da bulunmayan, Anayasa ile 180 derece çelişen bir yasa maddesini yürürlüğe soktu.
Böylece Anayasa’yı geçersiz ilan etti. Bunu yaparken, Anayasa çerçevesinde seçilmiş bir iktidar olma vasfını da en azından tartışmaya açtı, bazılarına göre de kaldırdı ve meşru olmayan bir duruma düştü.

Anayasa mahkemesi sorumlu

Anayasa Mahkemesi de, en azından OHAL süresince kendi kendini neredeyse geçersiz kıldığı için de, Anayasa tamamen korumasız kaldı, Anayasa’nın sahibi yok. İktidar da madem Anayasa Mahkemesi anayasayı denetleyemem dedi, o halde Anayasa yok demektir anlamına gelen keyfi yasal icraate başladı.
En büyük garabet, Anayasa Mahkemesi’nin, OHAL KHK’larının denetlemem demesidir. Bir mahkeme, daha önce aldığı “OHAL koşullarında alınan kararların anayasaya uygunluğunu denetlerim” kararını rafa kaldırıp, yerine “OHAL koşullarında Anayasa’ya uygunluğu denetlemem” kararını almışsa..
OHAL koşullarında Anayasa’nın ortadan kaldırılmasına izin verdi demektir. Niye şaşırıyorsunuz milis çetelerinin yasa dışılıklarının meşrulaştırılmasına?
Anayasa Mahkemesi büyük bir anayasal – yasal sorumluluk altındadır. Bu ileride mutlaka sorgulanacaktır. Kararı ile, Anayasa’nın ortadan kaldırılmasına yol açtığı içindir bu sorumluluğu... Anayasa hiç bir meşru yönetim altında rafa kaldırılamaz.

Tabii, bu işin altında, iktidarın seçimlerle bile olsa iktidarı asla bırakmamak düşüncesi yatıyor. Gelecek yazıda...
26 Ağustos 2017 Salı / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder