Bir süredir bu köşeye taşımak istediğim ama fırsat bulamadığım bir gündem, Cumartesi ve Pazar günü yeniden bizi sarmaladı. Bahçeşehir Üniversitesi’nde bu dönemin son İki Bilge toplantımızda (Ekim’de yeniden başlayacak) Doğan Kuban hocamız bu kez günümüzle, siyasi gündemle bağını radikal koparan konu içine derinlemesine daldı.
Dünya ve parçası olarak Türkiye siyasal bakımdan yönetilemez bir tarihi
döneme girdi bir süredir.. Yönetim anlayışı, sorunları çözemediği gibi, dünyayı
bir bataklığın içine sürüklemiş durumda. Bu bataklıktan kurtulmak mümkün değil.
Nüfus büyüklüğü, gelirler arasındaki 1’e 350’ye varan uçurumlar, ekonomik
sıkıntıların ve işsizliğin artması, bataklığa saplandıkça politik iktidar
söyleminin daha büyük yalan üzerine inşa edilmesi, savaş politikası...
Ve üstüne üstlük iklimin dünya üzerinde giderek tüm sistemi çökertici
etkisinin yıl be yıl artıyor olması...
Yaşanmaz ve yönetilemez bir dünya fotoğrafını netleştiriyor.
O halde bugünkü siyasal söylem ve düşünceyle tam bir kopuş yaşamalı ve
geleceği nasıl ve hangi temel üzerinde yeniden kurulacağını tartışmalıyız.
Yeni şeyler söylemeliyiz
Uzun süredir şunu düşünüyorum: Bizi 300 yıllık bir siyasal ve ekonomik
kültür ve bunun iktidarı yönetiyor. Yani bizler 300-500 yıllık kültürün
esirleri durumundayız. Mevlana’ya
atfedilen bir söz dizisini anımsayalım:
Dünle beraber
Gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa
Düne ait
Şimdi yeni şeyler
Söylemek lazım
Yeni söz nedir? Dünyada yaşayan milyarlarca insan var, yeni sözleri dile
getirebilecek.
Ama önce bir olguyu saptamadan ve aydınlığa kavuşturmadan, yeni sözü
bulamayız.
Bu da, bugünkü tüm politik söylemin kofluğu, boşluğu ve sorunları çözemez
noktasında yeteneksizliği ve yetersizliği.. Bu konuyu zaman içinde açacağım.
Yılmaz’ın heykeli
Şimdi gelelim aynı konuyu bir “heykel” ile dile getiren büyük tasarımcı
dostum Yılmaz Zenger’in önceki gün
harika 70 yaş hediyesine..
İşte siyah beyaz ve bir açıdan görüntüsünü yukarıda seyredin..
Neyi cisimleştirmişsin bu heykelle diye sordum. Yılmaz
olguları ve düşünceleri soyut kavramsallaştırmanın müthiş ustasıdır.
“Siyasal söylemin hiçliğini, boşluğunu ve tükenmişliğini anlatmaya
çalıştım,” demez mi!?
Burada gördüğünüz içi boş bir biçim. Çevresi, ne olduğu belirsiz politik
söylemlerin bir şey anlatmayan düzensiz, anlamsız ve bir şey dile getirmeyen
biçimleri ile sarılı. Bir anlam veremiyorsunuz, yandan, alttan, üstten
bakıyorsunuz, bir anlam ve bütünlük yükleyemiyorsunuz.
Yılmaz şu sıralarda bu tür heykelimsi anlatımlarla uğraşıyor.
“Bana umut veren hiç bir politik
görüş, ideoloji, söylem görmüyorum çevremde, bu beni müthiş karamsarlığa
sürüklüyor” diyor.
Ama Cumartesi günü harika bir gece geçirdik. Yeni bir nefesle heykellerine
uğurladık Yılmaz’ı.
***
Geldiğimiz nokta aslında yeni umutların filizlendiği dönem ve başlangıcı.
Referandum sonucu, önümüzdeki zaman içinde, var olan siyasal kültürün
dayattıklarının dışında yeni bir olay yaratma olasılığını gündeme getirdi.
Ne yazık ki bu aşamayı, eski siyasal kültürle ve onun parçalanmışlığı
üzerinden yapacağız.
Sonrasına bakacağız..
5 Haziran 2017 Pazartesi / Bilim
ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder