Bir karmaşa içindeyiz. Biz, tabii ki! Ama dünya da. Der misiniz, dünyadan
bize ne, bizi salt Türkiye ilgilendiriyor? Yanılırsınız.
Evet, ülkeyi kültürel olarak da adım adım din eksenli- İslami kültürün (ne
demekse, neyse o) esiri haline getireceğini, bu konuda iktidarlarının çok geri
kaldığını ilan eden bir liderin varlığı şüphesiz ki ortada. Yani kendi iç sorunumuz
dağları aşıyor.
Üstelik, iktidarın bir parçası gibi davrandığı İslam dünyasına
baktığınızda, gelecek için sadece “kölelik” vadeden bir kültürün, siyasal
anlayışın dışında, gördüğümüz bir şey var mı? Yoo, evet var: üstelik mezhepsel,
siyasal ayrılıklardan dolayı birbirini yiyen, dünya egemenlerinin ajanlığını
yapan ülke ve yöneticilerinin bu dünyayı birbirine kırdıran ve düşüren
faaliyetleri..
Kölelik tablosu
Bu tablo, şüphesiz ki kölelik tablosudur.
Doğan Kuban’a göre, yüzyılın
sonunda eğer dünya hala yerinde duruyorsa, bugünün yoksulları yarının köleleri
olacak. Tamamen katılıyorum, bugünkü ilişkiler değişmediği sürece bunu
öngörmemek mümkün değil. Düşünün ki Trump
gidiyor ve İslam ülkelerini kuyruğuna takıp başka İslam ülkelerine karşı kışkırtıyor!
İlk elde de 110 milyar dolarlık silah satıyor Suudilere..
Birbirlerini yemeleri için.
Keyfi biraz bozulsa da egemen bir Batı, debelenen bir Amerika, yükselen bir
Doğu ve 1,7 milyarlık köle- tüketici, boyunduruk altında, birbirini yiyip
bitiren bir İslami dünya: Kuban’ın tablosu.
***
2008’de yayımlanan “Bilgi toplumu
Sınıfı, Dünya ve İktidar Sorunu” kitapçığımdaki ana tezleri, geliştirerek
yenilemek durumundayım.
Ama bugünün tablosuna bir iki fırça darbesi vuracak olursak, esas olan,
dünyayı 500-300 yıllık bir sanayi toplumunun ekonomik, politik, kültürel,
sömürü müktesebatının yönettiğidir.
Şüphesiz değişen bir şeyler hep var.. bakın ne kadar modernleştik, dünyanın
her yerinde olan biteni anında öğreniyoruz, ama müktesebatın (500 yıllık birimi ve deneyim ve uygulamaların) özünde
ve ana politikalarında değişen bir şey yok. Savaş ve sömürü.
Bu müktesebat ister “muhafazakar” ister “ilerici” ister “sosyalist” veya
sosyal demokrat olsun, tüm geçmişin partilerince ayakta tutuluyor.
ABD’yi yöneten iki parti ne zaman kuruldu?
Demokrat Parti 1828..
Cumhuriyetçi Parti 1854.
İngiliz İşçi Partisi 1900
İngiliz Muhafazakar Parti: 1834!
Fransa’nın, Almanya’nın ve irili ufaklı diğer ana partilerin kuruluşlarının
hemen hep 1900’lü yılların, yani savaş, sömürge, sömürü, sınıf çatışmaları
dönemlerinin partileri..>
Bagajlarında taşıdıkları ana malzeme: geçmiş.
Bu geçmişi belirleyen sanayi toplumu dönemlerinin ihtiyaç, kültür ve
politikaları ve ideolojik anlayışları..
Arkalarındaki kitlenin taşıdığı da aslında geçmiş.
Bu geçmişte arkaik dönemler dahil her türlü geçmiş kültür var.
Toplumlar bir akan nehir gibi, çoook eskiden bugüne.
Hepimiz bu nehirde yıkanıyoruz.
Dolayısıyla her nesil bu nehrin- kültürün esirleri ve taşıyıcıları, artık
ne kadarıysa. Beynimizin zihnimizin önemli bölümleri bunlarla dolu.
Temel mesele şu: Bu geçmişle ülke ve dünyanın sorunlarının çözümü mümkün
değil.
Yeni bir gelişme şüphesiz ki var. Ama bunun politik yönetime yansıması zor
ve çok zaman alacak.
Belki keskin ve büyük dönüşümler, gelişime evrimsel büyük sıçramalar
yaptırabilir.
Ama sanayi çağı siyaseti, kafası zihniyeti, toplum ve ekonomi kültürü ve
yönetim tarzları iktidarlarda ve bunların oradan sökülüp atılması çok zaman
alacak.
Sorunumuz budur.
Bu çağ ve geçmiş iktidar anlayışı, sorunların altında boğuldu ama farkında
değil.
Acılı bir bekleyiş var.
6 Haziran 2017 Salı / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder