Yukarıda bir kayıt cihazının depremin öncesi- deprem anı - sonrası kayıt
örneğini görüyorsunuz. Cihaz yer hareketlerini izler ve kaydeder.
Depremde ancak fay kırıldığında kayıt çalışmaya başlıyor ve depremin ana
resmi ortaya çıkıyor. Zaten bu kaydı depremden 10-15 dakika, 1-2 saat, bir kaç
gün önce önceleyebilme uğraşı içinde bilimciler, ama iş zor.
Peki darbe için böyle bir alarm sistemi yok mu? Askeri darbe gibi büyük
olayları üstelik bir öncelemek şüphesiz ki mümkün.
Bu öncelikle istihbarat ağı, bilgisi, verilerinden oluşuyor. Ülke çapında
bu ağın sahibi MİT’tir. Şüphesiz ki bu bir deprem kayıt sisteminden farklıdır.
Gelen verilerin girileceği bir bilgisayar programı düşünün. Sonuçta deprem
kayıtları gibi sonuç elde etmelisiniz. Üstelik bu sistem depreme kıyasla darbeyi
önceden alarm verebilir.
MİT’e, Ordu’ya, siyasilere, gazetecilere vb ihbarlar, bilgiler, veriler
duyumlar gelir. Bunları dosyaları bir kenara atmak yerine bir programa
işlerseniz, yoğunluğun giderek arttığı bir grafik bilgisi elde edersiniz. (Bu
da MİT’e kıyağım olsun!)
Eğer MİT’e FETÖ darbe girişimi konusunda programa girecek veriler
gelmemişse, MİT uyuyor demektir. Eğer bol veri gelmiş de bunlar dikkate
alınmamış ve alarm verilmemişse, MİT neden var sorusunu sordurur. Hangisi?
Neden Hakan Fidan?
Başından beri darbe girişimiyle ilgili çoğu şeyi okuyorum. Ve başından beri
sahnede tek isim var: MİT Müsteşarı Hakan
Fidan. Dolaylı veya dolaysız darbeyi 5 saat kadar önce ihbar eden binbaşı
O.K., bir Albay’ın kendisine helikopterle
Hakan Fidan alınacak dediğini iletiyor. İhbarın bel kemiğinde bu var.
Buradan yola çıkılarak, “darbe
geliyor, gerekli tüm önleyici önlemleri alalım” boyutunda değil, 1-2
basamak daha düşük bir alarm devreye sokuluyor.
Öyle ki Hulusi Akar, tüm Orduya
“kimse kışlaları terk etmeyecek”
gibi sıradan emri bile vermiyor. Eğer gerçekten bir darbe olasılığını güçlü
görseydiler, bence böyle bir emre ek olarak “kışlalardan çıkanı, tankları,
topları, uçakları, helikopterleri, ikinci bir emre kadar
çalıştıracak-uçuracakları vurun” emri gelmeliydi!
Öyle bir şey yok. Hulusi Akar yazılı açıklamasında, aldıkları önlemlerle
darbecilerin sabaha karşı planladıkları harekatı akşam 9’a aldıklarını ve
böylece darbeyi başarısız kıldıklarını söylüyor! Peki 250 kişinin katledilmesi
ve yüzlerce insanın yaralanması? Hangi önlemlerle başarısız kıldılar,
bilmiyoruz!
Bildiklerimiz değil bilmediklerimiz, açıklananlar değil açıklanmayanlar
önemli. Acaba açıklanmayan hangi önemli noktalar var; bizim acaba sadece
sunulanlara mı inanmamız isteniyor?
Hulusi Akar’ın “başarı” açıklamasından iki sonuç çıkarmak gerek: Ya darbeyi kontrol edebiliriz diyorlar
(Karargahının basılacağını ve esir alınacaklarını hesaba katmadan..).. Ve bu
kararı da Cumhurbaşkanı ile paylaşarak yapıyorlar..
(RTE’yi neden darbe olasılığı
bildirilmedi, soruları yerine, acaba RTE’ye darbe girişimi daha ilk baştan
bildirilmedi mi, RTE ile hiç mi konuşulmadı, konuşulduysa ne konuşuldu,
sorularını sormamız gerekir. Bu karanlık bir nokta.)
Ya da Hulusi Akar ve MİT, darbenin ciddiyetini gerçekten atladılar; düşük
önlemle alarak, kendilerinden kaynaklanmayan nedenlerle başarısız kılınan darbe
üzerine şimdi başarı hikayeleri yazıyorlar!
Evet benim sorum baki: Darbeciler neden Hakan Fidan’a odaklandı? Müsteşarın
alınıp alınmamasının darbenin başarısı/başarısızlığı üzerine etkisi ne
olabilirdi?
Cumhurbaşkanı’nın da “alınması” gündemde değil miydi, gibi bir soru, konuya
açıklık getirmiyor.
İKİ BİLGE TOPLANTISI
Bu Cumartesi, 3 Haziran 2017’de Bahçeşehir
Üniversitesi Beşiktaş yerleşkesinde, saat 17.00’de İki Bilge Doğan Kuban ve
Bozkurt Güvenç hocalar Türkiye dahil, insanlığı çıkmaza sokan sistemlere bir
çözüm- seçenek arayışında olacaklar.
1 Haziran Mayıs 2017 Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder