Cumhurbaşkanı’nın
“milli birlik” derken “herkes, tüm muhalefet, Beştepe etrafında
toplanacak, tek başına aldığı tüm kararları kabul edecek; müzakere-ortak karar yok,
beni desteklemek var” anlayışında olduğu çabuk ortaya çıktı.
Uymazsan,
kabul etmezsen, eleştirirsen, “Cumhurbaşkanlağı sarayında yargı toplantısı
olmaz” ve biçimindeki ve keyfi ve ilgisiz tutuklamalara itirazlar edersen,
“birlik beraberliği bozuyorsun” propagandası da arkadan sökün ediyor.
Bakıyorum
da bazı yazarlar “evet, Kılıçdaroğlu sen
haklısın, ama ne olur beraberliği bozup köprüleri atma” yazıyorlar. Yani
iktidardır ne yaparsa haklıdır! “İktidara
ilan ettiğin birliği sen bozuyorsun diyemem, ama sana diyorum… adam otoriter,
sen ona uyma!”
Böylece,
darbe girişiminden sonra Cumhurbaşkanı’ndan tutun Başbakan, bakanlar ve parti
ileri gelenlerine kadar, hepsinin dilinden eksik olmayan, “artık hiç bir şey 15 Temmuz’dan
önceki gibi olmayacak” sözleri, muhalefetle işbirliği işaretleri, ülkenin
darbe girişiminden sonra artık yeni bir politika izleneceği gibi, keskin
kamplaşma politikasının bir kenara itileceği gibi ortalığa serpilen
varsayımlar, iki üç pratikle berhava oldu.
Kuvvetler uyumu
Cumhurbaşkanı
ne demişti hemen darbe gerişiminden sonra, mealen, gönülden AKP’ye bağlıyım ama Anayasal konumumu kabul ediyorum..
Cumhurbaşkanı,
ruhen de icrada da Anayasa’ya bağlı olmadığını en temel konularda sık sık
sergilemekten kaçınmıyor.
Anayasanın
ruhu kuvvetler ayrılığını barındırırken, Cumhurbaşkanı bizzat net dile
getirdiği “kuvvetlerin uyumu”
düşüncesinin insanıdır.
Bu
düşünceyi, fiiliyatta da hiç terketmemiştir.
Yasama
zaten fiili olarak ona bağlı.. Hükümete bile değil.
Anayasal
düzenin en temel diğer direği olan yargı da resmen kendisine bağlı gözüküyor.
Geride
ne kaldı, diğer ana kurum ve kuvvetler, TSK, MİT de ona bağlı..
Ülkenin
iç güvenliğinden bir numaralı sorumlu emniyetin, vali kaymakam vb’nin üst
kurumu İçişleri Bakanlığı da ona bağlı.
Herkes “milletin evine”
Başbakanı
çağırdı ve İçişleri Bakanının istifası açıklandı.
Bunu
bizzat resmi bir gösteri olarak yapıyor üstelik. Şekle bağlı kalayım die bir
şey yok. Başbakana ertesi günkü topantıda da söyleyebilirdi. Hayır, istifayı
Beştepe’nin istediği, Kabinenin tamamen kendisine bağlı olduğunu vurgulayan bir
işlemle.
Resmen,
başkanlık sisteminin de çok ötesinde tek adam rejimi yürürlükte. Zaten Başbakan
bunu peşinen kabul ettiğini de açıklıyor. Bir sorun yok.
Cumhurbaşkanı,
burası milletin evi, tabii ki herkes
burada toplanabilir, diyerek, ne hukuki ne yasal ne şekli karşılığı olan
bir oldu bitti yaratıyor.
Milletin
evi ise Meclis kimin evi? Dün bir yazar arkadaşımız belirtti: Sıra Meclis’in
Beştepe’de toplantısına geldi!
Bir
sakıncası yok.. Çünkü fiili durum neyse, bari onu yaşayalım.
MHP
lideri tıpış tıpış gider de, Kılıçdaroğlu büyük bir uyumsuzluk gösterirse,
artık kendi bileceği bir iş!
Silivri’nin karbon kopyası yargı
FETÖ’yü
temizleme mücadelesi adı altında, sol ve demokrat ne varsa, devlette ve
kurumlarında, hiç bir suç isnadı olmadan, laf cambazlıklarıyla atılıyor. Bu
kadar toptan “temizlikte” önemli bir, işinde gücünde kesimin de fırsat bu
fırsat atıldığına dair hem işaretler var hem de ciddi kuşkular.
Şunu desinler:
Kardeşim bunların hepsini biz
yerleştirdik devlet ve kurumlarına, FETÖ’cü olduklarını bile bile. Listeleri
elimizde, şimdi de atıyoruz.
FETÖ’cü
olmadıkları bilinen, ama gazetelerinde üç beş yazı yazdı diye, insanları
tutukluyorlar. Murat Aksoy, Atilla Taş
gibi.
Gerekçeye
bakın: "Örgüt hiyerarşisine dahil olmaksızın örgüte
bilerek isteyerek yardım etmek" suçu oluşturuldu. Peki kanıt: yok,
sıfır. İki yazar Necmiye Alpay ve Aslı Erdoğan için de benzer gerekçeler
vardır. Danışma Kurulu üyeliği, henüz yasal yayınlanmakta olan bir gazete için
peşinen suç mu oluştururmuş?!
Hukukta endaze yok
“Örgüt hiyerarşisine dahil olmaksızın örgüte bilerek isteyerek yardım
etmek” suçu varsa, bu suçu tepeden tırnağa yıllardır bu iktidar işledi”,
çok güçlü bir savunmadır. Ama ortada gerçek bir yargı ve hukuk olmalı ki,
savunma da tüm kanıtlarıyla işlesin.
Silivri makkemelerini, yargıçlarını, savcılarını daha eni yaşadık. Bir
karbon kopyası uygulamada.
Demiştim ki: Erdoğan’ın önünde bir kapı aralandı, bu kapıdan nereye
bakıyor.. Dün nereye bakıyorduysa,
diyeceğiz.
KARTALDA
DEMOKRASİ MİTİNGİ
Bugün Kartal’da “Boyun Eğme” mitingi var. “Gericiliğe, emperyalizme, darbecilere
boyun eğmeyiz” sloganı ile Cumhuriyetçi, laiklikten yana, sosyalist güçler bir
araya geliyor. Enver Aysever’in
içinde olduğu çağrıcılar, mitinge herhangi bir siyasi parti, örgüt bayrak ve
pankartları olmaksızın katılınmasını isteniyor. Çağrı metni şu adreste:
http://haber.sol.org.tr/toplum/istanbulda-gericilige-emperyalizme-ve-darbecilere-karsi-buyuk-miting-cagrisi-165345
4 Eylül 2016 Pazar / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder