SAYFALAR

2 Eylül 2016 Cuma

Cemaatler, devlete.. “Yeniden Kurtuluş Savaşı”.. nedir bu?

İktidar mensupları FETÖ’ye karşı mücadelelerini sık sık “Yeniden Kurtuluş Savaşı” olarak nitelendiriyor. Üstelik ciddi ciddi. Sanki ülke işgal edilmiş ve dört bir yönden kuvayi milliye, silah elde düşmanı denize dökmek için savaşıyor.
FETÖ’nün tüm elemanlarına devletin en önemli görevlerini teslim ettiler. F.G’nin 40 yıldır yetiştirdiği müridleri, valiler, kaymakamlar, müsteşarlar, TÜBİTAK yöneticileri ve elemanları, istihbarat elemanları, emniyet müdürleri, Profesörler, rektörler, generaller, belki de bakanlar, milletvekilleri, partinin il ve ilçe örgütü yöneticileri, yüksek yargı-savacı ilh. olarak her yeri işgal etti.
Öyle ki işgal tamamlanınca sıra darbeye gelmişti!

Otoban olan devlet kapıları
Devletin her kapısı, bir otoban gibi, 200 km hızla FETÖ’ye açıldı...
Bu durum özellikle son 14 yılda gerçekleşti.Yüzde 80 böyle. Şimdi AKP’liler “bizden önce de vardı” diyerek, her zamanki gibi suçlardan kendilerini arındırmaya ve olan biteni önceki iktidarlara yıkmaya yelteniyorlar.
FG çok akıllı strateji izledi, ve bugüne kadar hiç bir cemaatin veya terör örgütünün yapamadığını başardı ve devleti “insan kaynakları” ordusu ile işgale girişti.
Devleti her hücresine kadar o kadar işgal ettirdiler ki, kendilerine barınacak yer kalmadı. En son, RTE’nin altından koltuğunu çekip almak için lanet bir kanlı darbe girişiminde bulundular.
Bunun bir milli kurtuluş savaşıyla ne ilgisi var? Öncelikle, iktidar politikalarını ve iktidarlarını korumak için bir savaş veriyorlar.

FETÖ totalitarizmi
Şüphesiz ki bizi ve ülkeyi ilgilendiren çok ciddi yönü var olayın: FG gibi üstelik CİA ile içli dışlı bir örgütün tam bir totaliter yönetimi altına girecektik. Evet tam bir totaliter diyorum, çünkü devletin ve toplumun tüm önemli kan damarlarında dolaşıyorlardı. Ekonominin, şirketlerin dahil!
Bir işgal varsa budur. Ülkenin kurumlarının bu anlamda hukuk çerçevesinde Cemaat işgalindan arındırılması gereklidir.
Şüphesiz ki devlet bu anlamda yeniden yapılandırılmalı. Ama nasıl?
Numan Kurtulmuş, bu yapılanmada liyakata önem verileceğini söylediğinde, acaba ile birlikte çok doğru olur dedik! Bir de laikliğin önemini vurgulamıştı. Bu Cemaat gibi köktenci dini kuruluşların devlet içinde yapılanmalarına izin verilmeyeceği konusunda da bir sözdü. Yeni siyaset diyorlardı buna.
Ama anlaşılan Kurtulmuş Hükümet ve devlet adına değil de kendi adına konuşmuş.

Cemaatin biri gitti bini geldi!
Sonra öğreniyonuz ki, FETÖ yerine diğer Cemaatler doldurulmaya başlanmış devlet postlarına. Kırkıncı Cemaat’ten tutun Nurculuk, Süleymancılık, Menzilcilik, Mahmut Efendicilik, İsmail ağacılık, mealcilik, Hakçılık-makçılık artık nerede ne varsa, Sağlık bakanlığından tutun hemen yer yere yerleştirilmeye başlanmış.
Liyakat mı, hayır biatçılı ve islamcılık ve cemaat üzerinden siyaset. Bu cemaatlerin hepsi kökten inanç kökenli. En büyük onlar, İslamı temsil eden onlar, en iyi müslüman kendileri.
Tarikat-Cemaat- Siyaset ve Ticaret.. Bunlara devleti de kattınız mı, bu dörtgen-beşgen içinde, birer ticaret örgütüne dönüşen Cemaat başlarının koltukları daha da güçlendirilir, bunların ağlarındaki insan kitleleri de artar.. Çünkü orada onlarca yeni saadet zinciri kurulmuştur. İşler halledilecek ve yeni postlar açılacaktır.
Derken Külliye’deki Camiide bir zikir töreni de zuhur etmez mi?!

Devlet gücü ve Cemaatler

Birer sözde sivil dini kuruluşlar olarak pompalanan tarikatlerin-cemaatlerin devlet yapılanmasında işi ne? Neden hepsi devlete kapılanıyor, makamları ele geçirmeye çalışıyorlar?
Devlet büyük bir icra gücüdür.
Her şey oradan kotarılır, parası, ticareti, rantı, arsası, borsası, hazinesi..
Cemaatin, siyaset, ticaret, devlet, kayırma ile tüm ilişkilerini kestiğinizde acaba o anlı şanlı liderlerinin şatafatlı güçlerine ne olur?
AKP ve Külliye’nin, FG Cemaati (şimdilerde terör örgütü) üzerine düşüncesini biliyorduk: Alnı secdeye varanlar.
Ne zamanki Türkiye’yi devralmaya çalıştılar, temizlik başladı..
İktidar şimdi “alnı secdeye varan” diğer cemaatlere kapıları açtı. Liyakat çöpe, her zamanki gibi.
Anlaşılıyor ki, baş din tüccarları hâlâ en gözdeleri.

Ne zamana kadar?!
30 Ağustos 2016 Salı / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder