SAYFALAR

30 Haziran 2016 Perşembe

Muhafazakar bloğun yükselişi: Başımıza ne çorap örülecek?

Derin belirsizliklerde, bilgiçlik taslamaktan çok sorularla ilerlemek daha hayırlıdır.
İngiltere’de referandum sonucu muhafazakârlığın yükselişinin güçlü işaretlerinden biri deniyor. Kanıt çok. Macaristan, Polonya Avusturya! Fransa!
Tabii ki ABD’de katilliği üst politika düzeyine yükseltmeye soyunmuş, iş adamı kılıklı çirkinlik abidesi bir de adam var.

İngiltere- Trump örtüşmesi

İngiltere’de referandumun sonucu ile ABD’de karanlık adamın yükselişinin zamanlama örtüşmesi raslantısal mı? Olabilir.
İngiltere eğer “çıkış”ı gerçekleştirirse, sadece AB’nde değil, aynı zamanda dünyada da yeni durum yaratacak.
ABD, eğer bu çirkin adam başkanlığa oturursa, şüphesiz ki benzer yeni bir durum yaratacak.
Bu “yeni durum”da, ikisi arasında bir ortaklık olur mu? İngiltere Trump’a mı hazırlanıyor?
Trump, eğer bunca melun açıklamalarını salt başkanlığa gelmek için sarfettiyse.. ve Amerika’nın temsili sistemi onun elini kolunu bağlamakta aciz kalırsa..
Dünyanın başına nasıl yeni bir kumpas örülür? İkili, dünyada hangi gelişmenin motoru olur?
İngiltere ile ABD genellikle eşgüdümlü davranır. Ada’nın bir ayağı Avrupa’da, ama diğer uzun ve ağır ayağı ise ABD’dedir. Ada, ABD’nin tüm küresel politikalarının tam ve baş destekçisi olmuştur. İster muhafazakarlar iktidarda olsun ister “işçi” partisi.

Corbyn’nin önü kesilir mi?

Bir soru daha: İngiltere’de İşçi Partisi’nin başına, iktidarların bugüne kadarki poitikalarını ağır eleştiren, reddeden, herşeyi alt üst etmeye hazır tam alternatif bir başkan seçildiğini unutmayın: Jeremy Corbyn!
Öyle ki, İngiltere’nin yozlaşmış ve kaşarlanmış siyasal-ekonomik ve hatta askeri eliti, Corbyn için, iktidara gelse bile hangi araçla olursa olsun onu alaşağı etmek gerekir, bile demektedir.
İngiltere’de muhafazakârların bu atağı ile, işleri karıştırıcı Corbyn’nin yükselişi ve iktidar seçeneği oluşturması arasında bir ilişki kurabilir miyiz?
Muhafazakarlar, seçmen nezdinde, Corbyn ve İşçi Partisinden, rol çalıyor (öncelikle, seçmeni kütlesel olarak çalmak bağlamında) olabilirler mi?
Özetle, dünya yeni ve büyük bir muhafazakar blok ve yönetimi ile mi karşı karşıya?
Eğer İngiltere ayrılırsa, AB içinde yeni bir yapılanma-saflaşma olacaktır.
AB halkı henüz AB’liği içselleştirebilmiş değildir. AB ülkeleri arasında milli çıkarları uzlaştırma politikaları, henüz ülkelerin milli çıkarlarını koruma ve çoklaştırma politikasını aşamamıştır.

İlginç kamuoyu sonuçları

Önümdeki AB çekirdek ülkelerinde yapılan bir kamuoyu araştırmasının (PEW) sonuçlarına bakıyorum:
1- Brüksel’e verilen bazı yetkiler milli hükümetlere geri verilmeli: Yüzde olarak: Yunanistan 66, İngiltere 65, İsveç 47, Hollanda 44, Almanya 43, Macaristan 40, İtalya 39, Fransa 39, Polonya 38, İspanya 35.
2- Ulusal hükümetlerin bir kısım yetkileri daha Brüksel’e geçmeli: Yüzde olarak: Yunanistan 8, İngiltere 6, İsveç 13, Hollanda 24, Almanya 26, Macaristan 17, İtalya 21, Fransa 34, Polonya 9, İspanya 30.
İki sorunun sonuçları da çok önemli. Ulusal hükümetlere bazı yetkilerin geri verilmesini İngiltere ötedenberi istiyor. Ama tüm ülkelerde bu talebe destek veren ülkelerde, en düşük oran yüzde 35, yani aslında güçlü bir talebi görüyoruz.
Brüksel’in çuvalladığı nokta burası. Brüksel çok eleştirildi. Ama bu sonuçlara poposunu döndü. Ulusal hükümetlerin bazı yetkilerinin neden Brüksel’in elinde olması gerektiği konusunda, AB’nin inandırıcı olamadığı görülüyor. İngiltere’nin uyarısı çok sert oldu!
İlginç bir şekilde, Brüksel’e daha çok yetki verilmesini isteyen halk yüzdelerine, kesin ve tartışmasız Avrupa Birliği yurttaşları gözüyle bakılabilir.
Ama bu oranlar AB için yeterli hiç değil. Bir başarısızlık ortada.
Şimdi yaşamakta olduğumuz muhafazakâr dalga, AB içinde nasıl yeni bir yapılanma yaratır? 
Bu dalganın halk üzerinde etkileri konusunda neler söylenebilir?

Daha savaşan bir dünyaya mı yelken açıyoruz?
28 Haziran 2016  Salı/ Bilim ve Siyaset Cumhuriyet, 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder