Baştan sorumu sorayım
ve bu hepimiz için düşünce antrenmanı olsun: Ülkemizde demokrasinin
yerleşememesi, hak ve özgürlüklerin çağdaş özelliklere sahip olamamasının temel
nedeni, sakın “sivil siyaset” sahipleri,
liderleri, partileri olmasın? Biz “düşmanı” hep askerde, gladyoda devlet
içindeki çetelerde bürokraside falan ararken?
Tamam, bu
saydıklarımızın hepsi “kurulu”, “tutucu” düzenin koruyucuları, pekiştiricileri,
iktidar odakları, iktidar odağı olmaktan nemalanan ve mevziisini asla kaybetmek
istemeyen, sözde bazı siyasi ve ideolojik saplantıları da olan “devlet”
sahiplendi.
Ama onların
işbirlikçileri hep iktidara gelen siyasetçiler oldu. Kimdi bu siyasetçiler?
1950’den itibaren hemen hepsinin aslında sağcı siyasi parti ve liderleri
olduğunu görürüz.
Hepsi, demokrasiye ve
özgürlüklere kapalı devlet içindeki ve dışındaki, kirli odaklarla işbirliği
yaptı.. Bu bir.. Kimi zaman onları kullandı, bu iki... Bazen de bu odakların ta
kendileri oldu, yani özdeşleştiler.. karşımıza siyasi parti mafyaları olarak
çıktılar.
Devlet
odaklarını ele geçirme
Sivil siyasetçilerle,
devlet içinde ve dışındaki bu saydığımız odaklar arasında uzlaşı, çatışma,
sürdü gitti.
Siyasetçi, devletteki
iktidar odaklarını ele geçirme çabası içinde oldu.. Dikkat: demokrasinin önünü
açmak amacıyla değil, bizzat kendisi bu iktidar alanlarını yönetmek,
yönlendirmek için..
Meleleye demokrasi,
insan hak ve özgürlükleri, basın özgürlüğü, bilim, eğitim, ekonomi, kültür ve
bütün bu alanların çağdaş olarak gelişmelerinin zorunluluğu açısından,
baktığımızda..
...1950’den itibaren
siyasi tarihimizin özü ve özeti budur; bu açıdan tarihimiz gerçek anlamıyla
yeniden yazılmalıdır...
Otoriterler,
özgürlük mü getirirmiş!
Ergenekon, Balyoz,
Odatv, Poyrazköy falan daha neler... Bunların üzerine çekilen diğer cilalar: 12
Eylül 1980 darbecileri, 28 Şubat 1997 askerin hukuki kılıflı hükümeti
değiştirme zorlaması...
Neymiş? Darbelerle,
askerle, karanlık devletle, Gladyo ile demokrasi ve özgürlükler adına
hesaplaşmaymış.
Bu hesaplaşmayı kim
yapacakmış?
Otoriter ve totaliter,
üstelik İslami referanslarla ülkeyi yöneten RTE, AKP iktidarı..
Niçin yapacakmış? Ülkede demokrasinin önünü açmak için..
Peki demokrasi ve
özgürlüklerin önünü açacak ve ülkenin çağdaşlaşmasına çalışacakmış gibi olan bu
adamlar kimler, arkalarındaki referanslar ne?
İslamcılık, dincilik,
siyasi ve dini biad, cemaatçilik, tarikatçılık falan..
Bunların geçmişte
siyasi olarak ne özelliği var?
Birincisi, toplumu
cemaatleştirmeleri, tarikatlaştırmaları yasaklanmış, engellenmiş.
Peki,
engellenebilmişler mi?
İslamcıların
yolları açıldı
Hayır, hep siyasi
olarak örgütlü varolmuşlar. Şu veya bu partinin içinde veya başlı başına kendi
partileri içinde.. Erbakan’la iktidara yürüdüler, iktidar da oldular, ülkeyi
yönettiler. Cumhuriyet Halk Partisi
1950’den sonra toplam 3 yıl, o da yarım yamalak iktidarda bulunurken, bunlar
yıllarca ya tek başların ya bir ayaklarıyla, ama devletin de bütün
imkanlarından yararlanarak iktidar oldular. Devlet ve bütün kurumları bunlar
arasında parsellenmiş durumda.
Solun yolları en kanlı
darbelerle kapatılırken, İslamcıların yolları açıldı. 12 Eylülün tamamen İslami
karakterli yönünü görmeyen bir siyasi analiz güvenilir ve doğru olabilir mi?
Tarihte
örneği yok
İslam referanslı bir
yönetimin ülkeye demokrasi ve özgürlükler getirebileceğini kim iddia edebilir?
Tarihte böyle bir örnek yok. Günümüzde de İslam coğrafyasında tam tersini
yaşıyoruz. Hepsinin yerlerde sürünmesinin ve batı egemenliğinin, kültürel,
ekonomik, piyasa, bilim ve siyasi sultası altında olmasının da temel nedeni
budur.
Arkasında demokrasi ve
özgürlükler konusunda zerre bir referans olmayan RTE ve partisi ve Gül,
demokrasi ve özgürlüklerin yolunu açacak, bunun amaçla da devlet içindeki anti
demokratik yapıları temizleyecek..
Öyle mi?
Onların
yapabilecekleri en iyi şey, bu yapıları kendi denetimleri altına almak ve
sürekli iktidarları için kullanmak olabilirdi. Ülke en büyük antidemokratik,
demokrasi düşmanı iktidarla karşı karşıya..
Ergenekonlar,
balyozlar neydi?
Ergenekon ve diğerleri,
demokratikleşme ve özgürlükler mücadelesi değildi, tam tersine, AKP’nin
totaliterliğinin önündeki bütün odakları temizleme süreciydi. Ergenekon
kararlarından demokrasi ve özgürlükler çıkabileceğini sananların hepsi, bu yeni
totaliter ve dinci faşist rejimin işbirlikleri, samimi veya değil,
kullandıkları aletlerdir...
Şimdi herkesin işi çok
daha zor.. Ama böyle rejimlerin günümüzde yıkılışları kaçınılmazdır da.. (Üç
yıl önce yazmışım! 8
Ağustos 2013 tarihli yazımdan özet)
26 Nisan 2016 Salı / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder