Biliyorsunuz, Suriye Kürtleri, parçalanmış bir
Suriye’den bir “Kürt Federasyonu” ilan ettiler. Burasının bir “PKK devlet
yapısı” olmadığını iddia edecek kimse var mı?
Bu yapı, 4 yıldır Suriye’yi parçalama
siyasetinin ürünüdür. Aksini söyleyecek kimse?
Suriye’yi parçalama siyasetinin baş aktörleri
arasında AKP iktidarı bulunuyor! (*) Ankara bugün “Suriye bütünlüğünü korumalı” lafıgüzafına sarıldı. Ama daha baştan
Suriye iç savaşına müdahil olarak, bugün sınırımızın öte yanındaki yeni
oluşumda epey yüklü payı var. Burnunun ötesini göremeyen “sratejik derinlikçi”
adamlar, bugün “eyvah sınırımızda PKK
devlet kuruyor” korkusu içindeler.
PKK lideri ne diyordu? “6-8 Ekim 2014 ayaklanmasıyla Kobani savaşı evrensel desteğe sahip oldu.”
Doğrudur. Tüm Batı, ABD ve AB dahil, IŞİD’e karşı Kobani’yi savundu. O zaman
tabii ki savunulacaktı! Ama bu aynı zamanda bugünkü “Suriye Kürt Federasyonu”nun da temelini attı. Cemil Bayık çok haklı.
IŞİD ve
Kürt Federasyonu kalıcıdır
Bu “federasyonun” arkasında, şüphesiz ABD de
var, Rusya da, AB de. Onların Suriye’de bir “Kürt oluşumu”na hayır demeleri
için hiç bir neden yok. Bakmayın siz “desteklemiyoruz” demeçlerine! Bu şimdilik
“yatıştırma” amacını taşıyor! Suriye parçalanmış, içinden bir IŞİD’ten sonra
bir de PKK Devleti çıkmıştır.
ABD kuşkunuz olmasın, yarın da IŞİD devletiyle
hemhal olacak. Şimdiki politikası IŞİD’i belirli
sınırlar içinde kalmaya zorlamaya yöneliktir. Orada uslu uslu dururlarsa,
sorun çözülecektir. IŞİD’in temeli, Irak’ın parçalanmasıyla atıldı. Irak ve
Suriye Sünnilerinin oluşumudur IŞİD.
ABD ve Batı’nın izlediği parçala ve yönet politikasının sonucunu yaşıyoruz. Ankara da 4 yıl
bu oyunun bir aleti olarak çalıştıktan sonra, şimdi ne yapacağız diyor. Söyleyeyim, sular durulunca, IŞİD’i ilk
tanıyacak ülkeler arasında olacaksınız.
PKK’nın
Gücü
PKK, Güneydoğu’da tahkimatını boşuna yapmadı,
özyönetimini, silah yığınağını ve bir “halk ayaklanması”nı boşuna kurmadı..
Güneydoğu’yu, Suriye’deki yapılarının bir uzantısı, parçası, “işgal altındaki
vatanları” olarak görüyorlar. Suriye’deki güçleri “40-50 bin kişilik ordu” olarak tahmin ediliyor.
Türkiye’de şimdi katliam boyutlarına taşıdıkları
“iç savaş” veya iç savaş “provaları”nın arkadaki sağlam dayanağı “Suriye Kürt
Federasyonu”dur.
Kılıçdaroğlu’nun önceki gün elinde gösterdiği
panolar, AKP’nin Güneydoğu’da PKK yığınağına karşı harekete geçilmesini isteyen
devletin resmi güçlerini, iktidarın ve valilerinin nasıl durdurduğunun
belgeleriydi. Zaten Silahlı Kuvvetler de, yüzlerce müdahale edelim başvurularına hayır yanıtı aldıklarını
açıklamıştı.
Bugün Güneydoğu’yu tanklarla yerle bir eden,
Kürt yurttaşlara ve çocuklarına akıllarından
asla silemeyecekleri bir iç savaş yaşatan AKP iktidarı, neden bu yığınağa o
zaman göz yumdu? Tankların PKK’ya karşı müdahalede ne işi var?
Hedef yine
sandık
Kürt Sorunu, hep yazdığımız gibi, yıllardır
AKP’nin elinde bir oyuncak oldu. Kürt meselesine yaklaşımlarını “sandıkta oy”lar belirledi. Bugün
yıllarca PKK hakimiyetine göz yummaları sonucu (nasıl olsa haklarız!) ortaya çıkan manzarayı, bu kez tank
politikasıyla ortadan kaldırmaya yöneldiler. Kahramanlık çıkartıyorlar, dünkü
sefil politikalarından.
Ölenler ise bizleriz!
Ve savaş politikasının hedefi de yine Sandık
olacak. Yeni Anayasa ve Otoriten kişi rejimi kurmak olacak.
Bekleyin ve görün..
(*)
Çok yetkili bir Amerikalı kalemden, CİA’nın
Suriye’de sünni isyanı başlatmasının ve ABD’nin Suriye’yi karşı 50
yıllık savaşının öyküsü şurada: odatv.com/esad-o-projeyi-imzalamayacagini-soyledigi-dakikalarda-cia-ayaklanmanin-fitilini-atesledi-2802161200.html “Amerika'nın gizli raporlarına göre Suudi ve İsrail'in gizli servisleri
Esad'ın Katar boru hattı projesini imzalamayacağını söylediği dakikalarda,
askeri ve gizli servis planlayıcıları hızlı bir şekilde ortak bir fikir
üzerinde anlaşmaya vararak Suriye'de bir Sünni ayaklanmasının fitilini
ateşlediler. Ortak düşünceleri, Esad'ın devrilmesi durumunda Katar/Türkiye boru
hattı projesinin gerçekleşmesinin önünde bir engel kalmayacağı yönündeydi. CIA
bu vesile ile Suriye'de bulunan isyancıları desteklemeye başladı. Belirtmekte
fayda var, tüm bunlar Arap Baharı ile halkın bir kesiminde başlayan Esad
karşıtlığından önce gerçekleşmişti.”
21 Mart 2016 Pazartesi / Bilim ve Siyaset- Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder