SAYFALAR

10 Mayıs 2015 Pazar

Burhan Kuzu Neden Başkanlık Sistemi’ne Aşık?

Evet bu soruyu merak edip duruyordum uzun zamandır. Bu derin aşkının kaynağı nedir Kuzu’nun!? Siyasi geleceğini RTE’ye bağlamış yakın çevresinin dışında, Başkanlık Anayasası’nı televizyonlarda, kitaplarında hatta hemen her fırsatta ve yerde savunan tek kişi Burhan Kuzu! Partisi’nin bugün neredeyse tüm önde gelenleri, Davutoğlu, Arınç dahil, yakında “eski tüfek oldunuz” kategorisinden siyaset dışına çıkartılacak AKP’nin tüm “baba adamları”, Başkanlık sistemi istemiyor. Ama Kuzu, hep istiyor! 
Kuzu, Başkanlık Anayasasına kesin karşıyım diyenleri “gırtlaklamak istiyorum” diyecek kadar asabileşen -köpüren.. Ama, AKP’ye sırt çeviren seçmenlere “bize kızgınlığınız olabilir, ama gelin bunları kendi aramızda konuşalım” gibi twitler atacak kadar da naif bir kişi!
***
Nihayet bir fırsat çıktı ve Habertürk’te Didem Arslan’ın Gündem programında bir araya geldik. Kuzu Anayasa profesörü, ama o bir siyasetçi de. Anayasaları kendi siyasi görüşüne indirgiyor.
Kuzu, iki dönemdir Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı. Üç dönem milletvekilliği yaptığı için bu yıl yasaklılar listesinde! Meclisteki anayasa uzlaşma komisyonunda 80 küsur madde üzerinde anlaşma sağlanmışken, AKP, parlamenter sistemin yerine başkanlık sistemi önerisini dayatınca, komisyon dağıldı.
Kuzu 1990’lı yıllarda Başkanlık Sistemi diktatörlüğe dönüşebilir düşüncesini savunurken, bugün sadece Türkiye’ye değil neredeyse tüm dünyaya Başkanlık Sistemine geçin önerisinde bulunacak duruma geldi. Koalisyonla yönetilen ülkeleri kötülüyor.

Koalisyonları kötüleme başladı
Kuzu, son zamanlarda başkanlık sistemini savunma yöntemi olarak, koalisyon hükümetleri düşmanlığı geliştirdi. Bu kötüleme, AKP’nin tek başına iktidar olamama olasılığı gündeme gelince gemi azıya aldı!
Koalisyon hükümetleri zamanında ülkenin ne kadar kötüye gittiğini anlatmaya çalıştı. Yüzde 2,5 bile ülkeyi büyütemediler gibi rakamlar okudu. Baktım dersine çalışmamış. Çeşitli araştırmalar var, hemen elimin altındaki İlhan Kesici’nin sayılarını naklediyorum:
1946-2002 ortalaması: yüzde 5.1
2003-2014 ortalaması: yüzde 4.7
AKP son 8 yıl ortalama yüzde 3.3
Bize benzer ülkeler grubuyla büyümemizi karşılaştırırsak:
2002-2006:
Türkiye 7.2;
Gelişen ve yükselen ülkeler: 6.9
Gelişen Asya ülkeleri            8.0
2007-2014 döeminde aynı sırayla büyümeleri: 3.3; 6.0; 7.0
Türkiye, borç durumu, cari açık, faiz, dış ticaret, kişi başına milli gelirde de bize benzer ülkelerde bir iki kat kötü durumda. Yani, 13 yıldır ülke tek liderle yönetiliyor, ama benzeri tek iktidar veya koalisyonla yönetilen ülkelerde göre kötü mü kötü..
Kuzu, gerçek durumu, “kötü emellerine” alet ediyor!

Halka, partinize bile kabul ettiremediniz
Kuzu’ya soruyorum: Bırakın halka, Partinize bile başkanlık sistemini kabul ettirebilmiş değilsiniz. Çoğunluğun reddettiği bu sistemi savunmanızın ve dayatmanızın anlamı nedir.. Kuzu diyor ki, “geleceği düşünelim”.  Geleceği bu kadar derinden ve önceden düşünmek göz yaşartıcı!
Soru: Peki 13 yıldır tek başına bir iktidar var, yapamadığı, gerçekleştiremediği hiç bir şey yok. Durum böyleyken, parlamenter sistemin ne zararını gördünüz ki rejimi değiştirmek istiyorsunuz.. Sadece Cumhurbaşkanı hukuksal garantiler istiyor ve tüm Türkiye’ye salt tek kişiyle göre bir yönetim biçimi dayatıyorsunuz.. Bu mümkün mü?
Ali Çarkoğlu ve arkadaşlarının son yayınlanan “Haziran 2015 Seçimlerine Giderken Kamuoyu Dinamikleri” başlıklı araştırmasına göre, AKP’lilerin sadece yüzde 43’ü başkanlık sistemini daha iyi buluyor. Tüm seçmenlerin yüzde 65’i, ülkeyi tek kişinin yönetmesini desteklemiyor.
Madem bu konuyu yeni açtık, ayrıntılarına gireceğiz.
***
Ama başlıktaki sorunun yanıtını vermeliyim:
Burhan Kuzu, ne RTE’yi kıyak olsun diye, ne çok daha iyi bir sistem olduğu için başkanlık rejimini dayatıp duruyor. Peki ne için?
Türkiye siyaset ve anayasa tarihine ismiyle damga vurmak istiyor. Kendi adıyla anılacak bir süreç Kuzu’nun adıyla anılacak. 
Bunun için de ülkede en güçlü destekçi siyasetçiyi, RTE’yi arkasında buldu, yoksa RTE mi Kuzu’yu buldu amacı için, demeliyim?
 --10 Mayıs 2015 Pazar / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder