CBT Sayı 1470, 22 Mayıs 20015
Türkiye
gibi bilim geleneği zayıf bir toplumda bilimsel üretimin önünde onlarca
engelden söz etmek mümkün. Ancak niyetimiz bu değil. Bilim ve teknolojide
önemli açmazlarla karşı karşıya bulunan bir ülkede, tüm bu olumsuzluklara
rağmen, son 28 yıldır ilkelerinden taviz vermeden, Türkiye’de bilim ve
teknolojiyi halka taşıyan Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji (CBT) ekinden söz
edeceğiz bu yazıda.
CBT’de
yer alan yazılar bilim ve teknolojiyi halkla buluşturması nedeniyle bilim
dergileri arasında özel bir yere sahip. CBT ile birlikte, bilim ve teknoloji
halka indi, geniş kitlelerle buluştu ve bu satırın yazarının da içerisinde
bulunduğu bir kuşağın yetişmesinde önemli bir işlev gördü. Bu nedenle CBT bir
derginin çok ötesinde, adeta bilim ve teknoloji
akademisi işlevi görmektedir.
Cumhuriyet’in
kültür pınarlarından, her yazısı ile okuyucuyu aydınlatan Doğan Kuban
çözümlemeleri... Müfit Akyos, Aykut Göker, Osman Bahadır, Baha Kuban, Ali
Akurgal, Hayrettin Ökçesiz, Tanol Türkoğlu ile birlikte birçok akademisyen ve
aydın CBT’ye katkıda bulunmaktadır. Bu nedenle CBT’yi Türkiye’nin bilim ve
teknolojideki en temel bilgi kaynaklarından biri olarak nitelendirmek abartı
olmaz.
Türkiye
gibi bilim geleneği zayıf bir toplumda bir dergi bu kadar çok sevilip,
benimsenmeseydi 28 yıldır yayında kalması mümkün olamazdı. CBT o kadar çok
benimsendi ki CBT’nin yayında olduğu Cuma günleri Cumhuriyet gazetesi daha
fazla talep ediliyor.
CBT’nin
bilim ve teknolojiye ilişkin yaklaşımını (tezini) şu şekilde özetlemek mümkün:
Türkiye bilim ve teknolojide sıçrama gerçekleştirmeden azgelişmişlik kısır
döngüsünü aşamaz. Ekonomik büyümenin asıl kaynağı teknoloji ve teknolojik
yeniliklerdir. Bu nedenle ulusal yenilik sistemin oluşturulması kaçınılmazdır.
Türkiye’nin mevcut üretim yapısıyla azgelişmişlikten kurtulmasını beklemek ham
hayaldir. Bu nedenle üretim yapısının yüksek teknolojiler temelinde
dönüştürülmesi gerekmektedir. Aksi halde düşük teknoloji ihracatçısı bir ülke
olmaktan kurtulmamız mümkün değildir.
Bilim
ve teknolojinin gelişmesi ise eğitimle yakından ilintilidir. Teknolojideki
gelişmeleri temel bilimlerdeki gelişmeler öncelemektedir. Bu nedenle fizik,
kimya, matematik ve biyoloji gibi temel bilimler stratejik olarak öncellikle ele
alınmalıdır. Büyük kurtarıcının söylediği gibi “fikri hür, vicdanı hür, irfanı
hür” kuşaklar yetiştirmeden Türkiye’nin bilim ve teknolojide söz sahibi olması
imkansızdır. Kısaca, bilim ve teknolojide yeni bir paradigmaya ihtiyaç
bulunmaktadır...
Bursalı
1450. sayısında ve birçok sayısında amaçlarının ne olduğunu açıkça ortaya
koyar: “Bilimi, doğruyu, bilimsel düşünmeyi, gerçeği, ülkemize katkıyı, ARGE ve
bilim üretmeyi yaymak ve hak edenin hak ettiği yerlere gelmesi için çaba
sarfetmek...”
CBT salt pratik teknolojik gelişmeleri değil,
bilginin doğası ve kaynağını ilgilendiren epistemolojiye (bilgi felsefesi) ve ontolojiye (varlık bilim) ilişkin kuramsal
çözümlemeleri de okuyucuyla buluşturur. CBT felsefe geleneği son yıllarda daha
da aşınan bir toplumda bilimsel araştırmanın zorluklarından hareket etmekte,
bilimsel düşünmeyi teşvik etmektedir.
Bursalı
da ekonomi ve teknoloji konusunda yazdığı yazılarla bilim hayatımıza önemli
katkılarda bulunmaktadır. Bursalı, CBT’de ve yazdığı kitaplarda bıkıp
usanmadan, şu soruların yanıtını arar: Neden teknolojiden geriyiz?, neden bilim
üretemiyoruz?, mevcut eğitim sistemiyle bilim ve teknolojide sıçrama
gerçekleştirmemiz mümkün mü?, insanı merkezine alan bir ekonomik sistem inşa
edilemez mi?, sosyal gelişme olmadan ekonomik kalkınmanın anlamı nedir?, ARGE’ye
gerekli önemi vermeden teknolojide dönüşüm mümkün mü? Bursalı bu ve benzeri
sorularla okuyucuyu düşünmeye teşvik
eder… okuyucuyu uyarır… Ülke sevgisini içi boş, kof kavramlarla değil, bilim ve
teknoloji çözümlemeleri ile ortaya koyan, bilim ve teknolojideki gelişmeleri
her hafta CBT sayfalarına taşıması nedeniyle Türkiye CBT yazarlarına çok şey
borçludur…bu katıksız bir yurt sevgisidir...
Sonuç
olarak, “Katı olan her şeyin buharlaştığı”, giderek magazinleşen ve tüketime
dayalı Amerikan yaşam tarzının bilinçlerimizi teslim aldığı post-modern
zamanlarda, CBT’nin anlam ve önemi daha da artıyor. CBT bu anlamda modern
zamanlara ait büyük anlatıların mümkün
olduğunun adıdır da.
Eğitimin
giderek piyasalaşıp metalaştığı günümüz piyasa ekonomilerinde CBT bilginin
kamusal niteliğini okuyucuya sunarak da önemli bir işlevi yerine getirmekte.
Başka bir ifadeyle, günümüz kapitalist toplumlarında teknolojik gelişmenin
kapitalizme özgü bir mantık içerisinde gelişmesi ve yanlılığı kaçınılmazdır. Bu nedenledir ki, kapitalist toplumlarda
teknoloji insanlığın temel ihtiyaçları için değil, kapitalist sınıfın kar
arayışlarına göre şekillenmektedir. Ancak bilimin sadece bir sınıfa özgü bir
edinim olmadığı, insanlığın ortak ürünü olduğu gerçeği göz önüne alındığında
bilimsel bilgi piyasanın dar/kar mantığına teslim edilemez. Bu noktada CBT’nin
önemi daha da artmakta bilginin kamusal niteliğini öne çıkararak önemli bir
işlevi yerine getirmektedir.
Bir
kuşağın yetişmesinde bir okul işlevi gören CBT’nin daha adil ve eşitlikçi bir dünya ütopyasını
yitirmeden, bundan sonraki yıllarda da bilim ve teknolojiyi kamu yararı çerçevesinde
halka, taşıyacağına olan inancımız tamdır…iyi ki varsın CBT.
Bayram Ali Eşiyok’un bu yazısı, İktisat ve Toplum dergisinden kısaltılarak alındı (www.iktisatvetoplum.com)