SAYFALAR

4 Nisan 2015 Cumartesi

Siyasal Vahşet Dönemi; Balyoz Beraati Üzerine; A İnsel: Anti-Kemalistim


Evet AKP iktidarı zamanlarını kastediyorum: Adeta bir Karanlıklar Çağı, siyasal vahşet dönemini yaşıyoruz adeta. Henüz nedeni bile tam olarak saptanamamış elektrik sisteminin devre dışı kalması ve ülkenin “karanlığa” gömülmesi, tartışılması gereken en büyük olayken, Adliye Baskını karanlığı katmerleştirdi.
Bunca yaşamak olduklarımızın üzerine, Adliye baskını eklendi.. Berkin Elvan davası savcısı Mehmet Selim Kiraz’ın başına dayalı o alçak tabanca, sadece Kiraz’ın değil, hepimizin, ülkenin içine düştüğü çaresizliğin dışavurumu gibi.. Yürekler acısı bir siyasal vahşi durum...
Güçlerin yıllardır sürekli doğrudan çatışması, büyük kırılmalarla sonuçlanıyor. Çatışmaları yumuşatacak dengeleyici “ara unsurlar” olmayınca, sonuçta sürekli bir “siyasal yıkıntı” ile karşılaşıyoruz. Bu RTE Türkiyesi.
Adliye Baskınına, yaşadığımız “adaletsizlik” ortamının ürünü olarak da bakmazsak, yüzeysel görüntülerin esiri oluruz.. Terör, hem kışkırtılır, ama hem de adil olmayan zeminlerden beslenir. Sürekli adaletsizlikler, hak ve özgürlüklerin siyasal iktidarca baskılanması, bu baskının cinayetlerle sonuçlanması umutsuzluğu biriktirir. Adalet mekanizmasının yasalara uygun çalışmadığı kanaati de umutsuzluğu sürekli besler.
Gezi Protestosu’nda polisçe öldürülenlerin davaları, kamuoyunun vicdanını isyan ettirdi. Davalı konumunda devlet ve emniyet olunca, iktidarın koruma refleksleri devreye giriyor; savcı ve mahkemeler hem emniyet teşkilatını hem iktidarın büyük baskısını omuzlarında hissediyor. Adalet terazisinin devlet kefesi, üzerine binen ağırlıklardan dolayı başlangıçta dip yapıyor. Bunu diğer davalarda yaşadığımız gibi, Berkin Elvan davasında da yaşıyoruz.
Terör böyle bir zeminde gözükara ortaya çıkabiliyor. Veya böyle bir zeminde siyasal amaçlar için beslenip kışkırtılıyor. Sonuç, vahşet ve yıkıntı.
Terörle ile hak ve adalet, imkansıza yakın zordur. O an terör, yandaşlarının öfkesine ilaç gibi gelebilir, ama mesela Berkin davasına zarar verir. Bugüne kadar davalarda büyük bir kitlesel dayanışma, toplumu aydınlatma, örtbas edilen delilleri ve olguları ortaya çıkarma, mahkemeyi adalete ve hukuka çağırma, gerçekleri kabul ettirme biçiminde sürdürülen büyük toplumsal dayanışma, terörün baskısı ve gölgesi altında kalacak. Üstüne üstlük bu iktidar fıtratına uygun olarak baskısını arttıracak.
Adliye Cinayeti, baskıyı tırmandırmasının güçlü bir bahane olarak yaratılmış görünüyor.

Tuncay Mollaveisoğlu
Meclis’e CHP’den gazeteciler milletvekili olarak giriyor. Meslektaşlarımın orada olması şüphesiz mesleğe ve bize güç katar  (inşallah). Bir meslektaşımız da, Tuncay Mollaveisoğlu, kontenjan adayı olarak başvurdu. İlke olarak adaylar üzerine bir şey yazmadım. Amla bu konuda bir hakkım varsa, Tuncay’ı desteklemek için kullanıyorum (Melda hanım’ın seçilmesi zor sırada kalmasına üzüldüm.)
Kılıçdaroğlu Tuncay’ın farkındadır şüphesiz. Tuncay büyük yolsuzluk dosyalarıyla ekranlarda iyi gazeteciliğiyle, kamu hakkını savunan denetçiliği, genel yayın müdürlüğü ve televizyon kuruculuklarıyla genç yaşta parlamış meslektaşım. Yaşı 40 yaşa ulaşmamış ama siyasal bilinci 50’yi geçmiş! O “temiz siyaset” için şimdi “sorun çözücü tarafta” olmak istiyor.

Balyoz Beraati
Benim için kaç yıl önce biten bir dava, hukuken de sonuçlandı. Daha önce hep yazdığım gibi, darbe soytarılığı çöktü. Bunca insanın hayatı altüst oldu. İnsan hak ve özgürlüklerinin, hukukun, adaletin içine edildi. Sonuçta alınları pak insanlar sevinç yaşıyor. Başından beri, sahtekarlığını gördüğüm davada onların yanındaydım. Şimdi adalet sahtekarlığı tezgahlayanların yakasına yapışmalı. Haksızlıkların hepsi telafi edilmeli. Düzgün bir mahkeme ileri sürülen iddiaların karşılıklarını görmeyince, beraatten başka karar veremezdi. Özgürlük, adalet dağıtıcıdır!

Ahmet İnsel: Anti kemalistim!
Gazetemizin bol görüşlü vitrinine Ahmet İnsel de çıktı. İnsel 2010 Referandumuna destek verdi. Fakat, bunun sonuçlarını erken görenlerden oldu. Balyoz davasında da hukuksuzlukları gördü. 2012’de Balyoz’un bir siyasal yargılama ve usulsüzlükler olduğunu, davanın “demokratik dönüşümün miladı” olmadığını yazdı.
Ama davanın sahtekarlığını görmedi, mesela şöyle yazdı: “Yetkisini aşıp ağır bir disiplinsizlik suçu işleyerek yönetime el koyma planı yapan Çetin Doğan ve onun gibi komutanlar suçludur.” (25. 9. 2012) Darbeye eksik teşebbüsmüş. Hangi delile dayanarak? İstanbul’dan Ankara’ya yürüyüp darbe mi yapacaklardı.
Siyasal düşüncesi: Sosyalist olduğum için anti-Kemalist'im, bu vurgu hayati önemde bence” diye yazar. Bu konuda CBT’de yayınladığımız Osman Bahadır’ın güçlü eleştirisini bloğuma koyuyorum: http://orhanbursali.blogspot.com.tr
Böylece, yaşadığımız köklü dönüşümde bir hoşgeldin daha diyelim..

---2 Nisan 2014 Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet 

---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder