Papa 100.yılda işe karıştı ve sahnede en büyük rolü aldı. Bu bir
soykırımdır, dedi.
Böylece 2015 olayının değerlendirmesine, siyaset ve hukuk boyutuna bir
de dinsel bir bütünlük kazandırdı.
Bu dinsel boyut hepsinden önemlidir. Siyaseti tartışırsınız, hukuk için
yargı var, şu var bu var.. Ama olayın içine dini karıştırdınız mı, hiç bir zaman
çözemeyeceğiniz bir kördüğüm eklemiş olursunuz. Siyaseti, parlamentolarda vb tartışırsınız..
Hukukta adaleti, yargı ile insafı, biraz doğrusuyla biraz yanlışıyla
ayırt etmeye çalışırsınız..
Siyaset ve hukuk, yeryüzüne aittir. Hakiki şeylerdir. Yeryüzüne ait
olgulardır.
İnsanlık şüphesiz ki etkilenir ama en sonunda dünyada yaşanmış büyük
katliamların bir parçası der. Şüphesiz ki kayıtsız kalmaz. Hiç Kızılderililer
zamanına gitmeye gerek yok.
ABD iki atom bombası ile Nagazaki
ve Hiroşima’da iki atışta dünyanın
en büyük katliamını yapmıştır, iki kente “soykırım” uygulamış mıdır?! Irak’ta 1 milyon Iraklı’nın şu veya bu
biçimde öldürülmesinde bir numaralı rolü uygulamıştır. Bu bir soykırım mıdır.. Suriye’den 3 milyon kişi evinden
barkından sürülmüş ve 200 bin kişi öldürülmüşse, bu olayı soykırım açısından
tartışmalı mıyız.. Yoksa bunlar dünyanın
adi vakalarındandır, olur böyle şeyler deyip ki geçeceğiz..
Bu olayları “dünyevi” ve “siyaset” çerçevesinde görüyoruz. Deşen yok.
Bir alçakça düzen sürüp gidiyor.
Ama Papa Bey olaya karışınca, işin rengi toptan değişiyor.
Ama dinin dünyevi olaylarda tartışılacak bir yönü yoktur. Papa bey
“böyledir. Hukuk ve siyaset derken, olayın en üst kabuğunu bir Hristiyanlık
meselesiyle sarıyorsunuz. Bu kabuk, içerideki gerçekleri görülmez kılıyor.
Onlara artık kimsenin ulaşabilirliği yoktur, milyarlık Hristiyan alem için
mesele adeta kapanmıştır!
Soykırıma dini çatışma bindirme
Papa öyle dediyse, tamam; din
bağnazlıktır, doğmalarla yaşar, tartışılır bir şey değildir. Hristiyan dininin
en üst makamı 1915’i “paketlemiş”,
üzerine kalın bir “soykırımdır”
damgasını vurmuş ve altına da “İmza Papa”
demiştir.
Ermeniler Hristiyanlığı ilk
kabul eden millettir diyerek,
olayı dini boyuta taşıyarak üstelik olayı bir Hıristiyanlık meselesine
dönüştürmüştür.
Sahi Avrupa dini kiliseye hapsetmemiş miydi? Bu adam neden başını Vatikan’dan
çıkarıp siyasi ve hukuki konulara sokuyor? Bu bağlamda Papalığın yeniden
siyaset ve toplumsal alanda rol alma geri dönüşü isteği de yatıyor. (Tabii ayrı
soruyu bizim Diyanet’e de yöneltmeliyiz, kardeşim sen neden dünyevi işlere
burnunu sokuyorsun, hadi git işine!)
Papa, “Hristiyanlara katliam
sürüyor” diyerek de, Ermeni Meselesi’ni kendine dünya sahnesinde yeni bir
alan açmanın da fırsatı olarak kullanmaktadır.
Sadece o kadar mı? Bir Hristiyan- İslam çatışmasını da körüklemenin
kıvılcımını aramaktadır. Din savaşları mı? Bu gizliden gizliye zaten yok mu?
“Kültürler- Uygarlıklar çatışması”nın bir kesiti de (Huntington’un tezi) iki
dini kültüre (çatışmasına tabii!) dayanmıyor muydu..
Ayıkla pirincin taşını! Papa neydi, sosyalist falan mı?!
Papa’nın bu müdahalesi bizim “sözde sosyalistler”ce, “soykırımcı”larca
da sessiz alkışlarla karşılandığını kestirmek zor değil. Böylece Türkiye, “bu kahrolası, yıkılası, parçalanası”
ülke-devlet, biraz daha küresel olarak köşeye sıkışmıştır. Bir “son darbe”nin
adeta bekleyişi içine girilmiştir. Yüzlerinde perdelenemeyen nefreti görüyorum.
Soykırımcı Yaklaşım Neyi Çözer
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bile 1915’in soykırım olup olmadığının
hukuken tartışmalı olduğunu söyleme zorunda kalırken, siyaseten bir “soykırım
idamı” ve “diz çöktürme” politikası ile karşı karşıyayız. Büyük Felaket, evet... Birinci-İkinci Dünya Savaşlarında 100 milyondan
fazla insanın öldürülmesi daha büyük felakettir. Tabii, topraklarından büyük
ölçüde sökülüp atılan, tehcirde yüzbinlerce ölen öldürülen bir etnisite var.
Almanya’da Yahudiler durup
dururken yokedildi, bir ırk temizliği.. Ama Anadolu’da gerçekleşen durup
dururken olmadı. Büyük Birinci Dünya Paylaşım Savaşı, Osmanlı İmparatorluğunu
paylaşma savaşı, Anadolu’da 1915’e kadar Ermeni milliyetçi ayaklanması.. Ve
karşılıklı Katliamlar.. Anadolu’nun bir yurt edinme savaşına dönüşmesi olayı vardı
aslında.
Bütün bunların etkileriyle yaşanmış bir facia.
Şunu derim hep: Birinci Dünya Savaşı’nın Osmanlı’daki serüveni,
Türklerin Anadolu’dan sürülmesi ile de sonuçlanabilirdi. Bir Türk diyasporası
yaşanırdı. Yurt edinme ve büyük dış-iç savaşlarının sonuçları her zaman
felaketlerle doludur..
***
Biraz rahat bırakılsa Büyük Felaket, Avrupa Parlamentosu, Papa Bey,
ülkeler olayın içine burunlarını böylesine sokmasalar, karıştırıcı boyun
eğdirici değil de uzlaştırıcı- sorun çözücü yanaşsalar, Türkiye ile Ermenistan
ve dünya Ermenilerinin yeniden büyük kucaklaşmaları için kapılar açılırdı.
Türkiye de üzerine düşeni fazlasıyla yapardı...
Şimdi nereye gidiyor olay?
--- 23 Nisan 2015 Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder