SAYFALAR

18 Nisan 2015 Cumartesi

Bana Uygarlıktan Bahsetmeyin, Tepem Atıyor!

CBT Gündem (biraz yenilenmiş), sayı 1465; 17 Nisan 2015

Bana Uygarlıktan Bahsetmeyin, Tepem Atıyor!

(Uygarlık bir ütopya mı?)

“Tartışma” veya “Sorun”, Cüneyt Akalın’ın “Taş Devrinden Kapitalizme Uygarlıklar” kitabını karıştırırken patlak verdi. Uygarlık tanımına baktım, aslında pek de yok... Uygarlığı belirleyen bir takım ilkeler konmuş. Bence hepsi tartışmalı, sadece toplumların bir takım özelliklerini belirliyorlar..
Server Tanilli’nin uygarlık tarifi var kitapta: “uygarlık, insanlığın evriminin belli bir aşamasında oluyor. Barbarlıktan sonraki bir aşama olarak uygarlık, kent yaşamı, devlet, yazı, yasa, matematik demek özetle..” Tanım bana fazla bir şey söylemiyor, insanlığın barbarlıktan sonraki dönemi...
Peki barbarlık veya barbarlık dönemi nedir ki onu bitirip uygar olmuşuz.
Bir kıstas alsak, mesela desek ki “yerleşik düzene geçmek” yani şehirleşmek..” Olabilir mi? Bu da sayılıyor zaten. Yerleşik düzen, biriktirici ve üretici özelliği öne çıkartıyor. Sanatlar, zenaatlar gelişiyor.. Yerleşik düzenin kuralları (hukuk) var..
Peki barbarlıkta yerleşiklik yok mu? Var, toprakları var. Barbarlar toplum mu, topluluk mu? Ne diyeceğiz? Mesela Cemiyet ile Cemaat arasındaki fark gibi mi..
Barbar toplulukların temel özelliği ne? Webster dahil sözlüklere bakıyoruz, uyduruk uyduruk içi boş şeyler.. Mesela Collins: Kültürsüz, ilkel, uygar olmayan insan. Kaba, duyarsız ve kültürsüz. Acımasız, merhametsiz.. (Barbarların  böyle olduğunu nereden biliyoruz?)  Cambrigde sözlüğünden: Çok farklı bir ülke veya kültürden gelen insanlar, toplumsal olarak sizden daha geri ve daha vahşi.. Çok az eğitim almış, sanat ve kültürle ilişkisi olmayan insan.. (Yersen..)
Peki uygarlık? Webster: Düzgün bir şekilde organize olmuş ve gelişmiş toplum... Kültürel gelişmenin bir aşamasıdır, bu aşamada yazma ve yazılı kayıtları tutma geleneği vardır..
Vikipedi: Uygar toplumun karakteri: Kentsel yerleşim, sosyal iş bölümünün gelişmişliği, sembolik iletişim şekilleri, doğal çevreyi kontrol altına alma... Merkezileşme, hayvanları ve toprağı evcilleştirme, emekte uzmanlaşma. Bunların alt kültürlerinde ideolojiler gelişir, hukukun üstünlüğü, anıtsal mimari, vergilendirme... 
Neyse, bu konu sözlüklerin içine sığmıyor. Baktığınız zaman tüm dünya uygar! Herkes yerleşik ayol! Vergisi mergisi kentler...
Kafamdaki uygarlık bu sözlüklerde çok sığ kalıyor. Tanımlamalar sanki daha çok çeşitli aşamalardaki toplum veya toplulukların özelliklerini betimliyorlar. En sonrdaki (ileri mi?!) aşamada biz olduğumuz için, kendimize uygar toplum demişiz; yani sözlüklere göre şimdi en uygar toplumda yaşıyoruz. Gelecek toplum biçimi de bizden daha da uygar olacak!
Romalılar örneğin barbarlığı şöyle tanımlıyormuş: “Elinde hiç bir tahrik edici bir sebep bulunmamasına karşın, sırf zarar verecek güce sahip olduğu için, zarar veren topluluk veya uygarlıklara barbar denir..” (Vikipedi).
Romalılar, kendilerinin ne kadar uygar olduğunu anlatmaya çalışmış. “Barbar”ların mesela Romalılara veya başkalarına saldırmasında tahrik edici sebep, onların büyük mal varlığı olabilir!
Tabii Ortaçağ Avrupası’nda Hıristiyan olmayanların genel adı “barbar”.. Mesela, Avrupalılara göre Türkler barbardı!
***
Ben barbarlığı ve uygarlığı anlayamadım bütün bunlardan. “Barbar toplum/topluluk” ile “uygar toplum”u birbirinden ayıran kesin çizgi var mı? Bence yok gibi. İç içe geçmişlik sözkonusu. Barbarlığımızı içimizde taşıdığımız sürece, “uygar” toplumdan bahsedebilir miyiz?!
Mesela istilacı olmak, barbarların temel özelliği mi? Vikingler. Cengiz Han. Ya Osmanlı? O zaman İngiltere dahil, hepsi barbar. Bugün en barbar toplum ABD denebilir! Adamların kafaya takıp da yıkmadığı ülke, uygarlık yok gibi..
Amerika ki (Avrupa da öyle) bilim ve teknolojinin en geliştiği, sanat, düşünce gibi insan (uygarlık mı demeliydim) faaliyetlerinin tepe yaptığı yerler. Ama istilacı da olabiliyorlar, yıkıcı da, sonuna kadar sömürü ve talan edici de.
Durun, istilacılık ve talancılık, barbar toplulukların özelliklerinden biri ise, o zaman günümüzün “uygar” toplumları, bu özelliği toplumsal genetik ile devraldı! Yani barbarız bir yandan da!
Öyle miyiz, öfff, hem de sapına kadar. Her türlü insan düşmanlığı ve alçaklıkla iç içe bir “uygarlık yapısı”..
Buna göre, tam uygarlık tanımı yapabileceğimiz bir toplum düzeni yok ortalıkta. Orasıyla burasıyla çekiştiriyoruz. Veya uygarlığın tanımını yapmıyoruz. Veya uygarlıktan herkes farklı şeyler anlıyor.
***
Uygarlık “tüketicilik” mi? Günümüzün ekonomik ruhlu yiyici ve tüketici insanına ve toplumuna baktığımızda, evet. Uygarlık tüketiciliktir. Bu tanım yerküreyi ve birbirini yiyip bitiren insanlığa çok uygun düşüyor. Ama bu tüketiciliğin yanında bir “yaratıcılık” da var. Bu yaratıcılığın efendisi, patronu ise tüketicilik, bu amaca yönelik herşey!
Turgut Karabekir’in “uygar ülke ve kişi” üzerine yayımladığımız yazısı aklıma geldi. Bir tanesi  23 Ocak 2015 tarihli 1453 sayılı dergimizde var. Ama benim derdim barbarlık daha çok. Toplumun bir kısmı uygar, yani “fikir ve sanatla” ilgili kesimi. Gerisi barbar (mı?)
Mesela kentleşmeden önceki “barbar” toplulukların da “vatanları, yerleşim yerleri” vardı! Şüphesiz beslenmeleri için de faaliyetleri vardı. Onları “barbar”, istilacı yapan ne? Mesela, tarım toplumu olmamaları mı? Yeterince üretemeleri, çevrelerini temel ihtiyaç bakımından tüketmiş olmaları mı? Bu nedenle sanat ve fikir alanını geliştir(e)memeleri mi? Cengiz Han barbar mı? Onun da bir vatanı vardı, üretimi vardı..
Bu “barbar” toplumlar, örneğin daha çok ve iyi yiyeceğe ulaşmak için başka topluluklara saldırıyorlardı belki de. “Vahşi’ oldukları için değil. Belki de daha iyi takasta kullanabilecekleri zenginliklere ulaşmak için. Takasta malınız, bire bir’den, bire beş, bire on yaptığı, değeri yükseldiği sürece zenginsiniz ve rahatsınız. “Barbarlar”, “hadi gelin dünyayı talan edelim” diye yola çıkmadılar herhalde..
Ama şu takas meselesi önemli. Bugün de “en uygar” toplum, ürettiği malı “takas”la, (modern piyasa) birkaç katı daha çok değere sattığı için zengin. Bu yolla, “gelişmemiş” (epey barbar!) toplulukları talan ediyor.. Bu zenginlik ele geçirme biçimi bir talansa eğer, o zaman en uygar-gelişmiş ülkeler, yeni talan yöntemleriyle, en “barbar” toplumlar olmazlar mı?
İş karışık, şimdilik bu konuyu Doğan ve Bozkurt hocalara havale edeyim..
Ama bana uygarlıktan bahsetmeyin, tepem atıyor..
***
Gelecek Cuma’ya kadar hoşçakalın..

NOT: Bir okur yazıyı okuduktan sonra sosyal medyada görüşünü paylaştı: Siz aslında uygarlığın bir ütopya olduğunu söylüyorsunuz .. Evet yazının gizli kalmış fikri bu. Önce uygarlığı hele bir tarif edelim, herkes ne anlıyor bilelim.. Sonra bunun bir ütopya olduğu dünyanın ve insanlığın bugünkü haline bakınca zaten ortaya çıkıyor. Böylece bir ütopyamız olmuş oluyor!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder