CBT Gündem (biraz yenilenmiş), sayı 1465; 17
Nisan 2015
Bana
Uygarlıktan Bahsetmeyin, Tepem Atıyor!
(Uygarlık bir ütopya mı?)
“Tartışma” veya “Sorun”, Cüneyt
Akalın’ın “Taş Devrinden Kapitalizme Uygarlıklar”
kitabını karıştırırken patlak verdi. Uygarlık tanımına baktım, aslında pek de
yok... Uygarlığı belirleyen bir takım ilkeler konmuş. Bence hepsi tartışmalı,
sadece toplumların bir takım özelliklerini belirliyorlar..
Server Tanilli’nin
uygarlık tarifi var kitapta: “uygarlık, insanlığın
evriminin belli bir aşamasında oluyor. Barbarlıktan sonraki bir aşama olarak
uygarlık, kent yaşamı, devlet, yazı, yasa, matematik demek özetle..” Tanım
bana fazla bir şey söylemiyor, insanlığın barbarlıktan sonraki dönemi...
Peki barbarlık veya barbarlık dönemi nedir ki
onu bitirip uygar olmuşuz.
Bir kıstas alsak, mesela desek ki “yerleşik
düzene geçmek” yani şehirleşmek..” Olabilir mi? Bu da sayılıyor zaten.
Yerleşik düzen, biriktirici ve üretici özelliği öne çıkartıyor.
Sanatlar, zenaatlar gelişiyor.. Yerleşik düzenin kuralları (hukuk) var..
Peki barbarlıkta yerleşiklik yok mu? Var,
toprakları var. Barbarlar toplum mu, topluluk mu? Ne diyeceğiz? Mesela Cemiyet
ile Cemaat arasındaki fark gibi mi..
Barbar toplulukların temel özelliği ne? Webster
dahil sözlüklere bakıyoruz, uyduruk uyduruk içi boş şeyler.. Mesela Collins: Kültürsüz, ilkel, uygar olmayan insan. Kaba,
duyarsız ve kültürsüz. Acımasız, merhametsiz.. (Barbarların böyle olduğunu nereden biliyoruz?) Cambrigde
sözlüğünden: Çok farklı bir ülke veya
kültürden gelen insanlar, toplumsal olarak sizden daha geri ve daha vahşi.. Çok
az eğitim almış, sanat ve kültürle ilişkisi olmayan insan.. (Yersen..)
Peki uygarlık? Webster: Düzgün bir şekilde
organize olmuş ve gelişmiş toplum... Kültürel gelişmenin bir aşamasıdır, bu
aşamada yazma ve yazılı kayıtları tutma geleneği vardır..
Vikipedi: Uygar toplumun karakteri: Kentsel yerleşim,
sosyal iş bölümünün gelişmişliği, sembolik iletişim şekilleri, doğal çevreyi
kontrol altına alma... Merkezileşme, hayvanları ve toprağı evcilleştirme,
emekte uzmanlaşma. Bunların alt kültürlerinde ideolojiler gelişir, hukukun
üstünlüğü, anıtsal mimari, vergilendirme...
Neyse, bu konu sözlüklerin içine sığmıyor. Baktığınız
zaman tüm dünya uygar! Herkes yerleşik ayol! Vergisi mergisi kentler...
Kafamdaki uygarlık bu sözlüklerde çok sığ
kalıyor. Tanımlamalar sanki daha çok çeşitli aşamalardaki toplum veya
toplulukların özelliklerini betimliyorlar. En sonrdaki (ileri mi?!) aşamada biz
olduğumuz için, kendimize uygar toplum demişiz; yani sözlüklere göre şimdi en
uygar toplumda yaşıyoruz. Gelecek toplum biçimi de bizden daha da uygar olacak!
Romalılar örneğin
barbarlığı şöyle tanımlıyormuş: “Elinde hiç bir tahrik edici bir sebep
bulunmamasına karşın, sırf zarar verecek güce sahip olduğu için, zarar veren
topluluk veya uygarlıklara barbar denir..” (Vikipedi).
Romalılar, kendilerinin ne kadar uygar olduğunu
anlatmaya çalışmış. “Barbar”ların mesela Romalılara veya başkalarına
saldırmasında tahrik edici sebep, onların büyük mal varlığı olabilir!
Tabii Ortaçağ Avrupası’nda Hıristiyan
olmayanların genel adı “barbar”.. Mesela, Avrupalılara göre Türkler barbardı!
***
Ben barbarlığı ve uygarlığı anlayamadım bütün
bunlardan. “Barbar toplum/topluluk”
ile “uygar toplum”u birbirinden
ayıran kesin çizgi var mı? Bence yok gibi. İç içe geçmişlik sözkonusu.
Barbarlığımızı içimizde taşıdığımız sürece, “uygar” toplumdan bahsedebilir
miyiz?!
Mesela istilacı olmak, barbarların temel
özelliği mi? Vikingler. Cengiz Han. Ya Osmanlı? O zaman İngiltere dahil, hepsi
barbar. Bugün en barbar toplum ABD
denebilir! Adamların kafaya takıp da yıkmadığı ülke, uygarlık yok gibi..
Amerika ki (Avrupa da öyle) bilim ve
teknolojinin en geliştiği, sanat, düşünce gibi insan (uygarlık mı demeliydim) faaliyetlerinin
tepe yaptığı yerler. Ama istilacı da olabiliyorlar, yıkıcı da, sonuna kadar
sömürü ve talan edici de.
Durun, istilacılık ve talancılık, barbar
toplulukların özelliklerinden biri ise, o zaman günümüzün “uygar” toplumları,
bu özelliği toplumsal genetik ile devraldı! Yani barbarız bir yandan da!
Öyle miyiz, öfff, hem de sapına kadar. Her
türlü insan düşmanlığı ve alçaklıkla iç içe bir “uygarlık yapısı”..
Buna göre, tam uygarlık tanımı yapabileceğimiz
bir toplum düzeni yok ortalıkta. Orasıyla burasıyla çekiştiriyoruz. Veya
uygarlığın tanımını yapmıyoruz. Veya uygarlıktan herkes farklı şeyler anlıyor.
***
Uygarlık “tüketicilik” mi?
Günümüzün ekonomik ruhlu yiyici ve tüketici insanına ve toplumuna baktığımızda,
evet. Uygarlık tüketiciliktir. Bu tanım yerküreyi ve birbirini yiyip bitiren
insanlığa çok uygun düşüyor. Ama bu tüketiciliğin yanında bir “yaratıcılık” da
var. Bu yaratıcılığın efendisi, patronu ise tüketicilik, bu amaca yönelik
herşey!
Turgut Karabekir’in
“uygar ülke ve kişi” üzerine yayımladığımız yazısı aklıma geldi. Bir
tanesi 23 Ocak 2015 tarihli 1453 sayılı
dergimizde var. Ama benim derdim barbarlık daha çok. Toplumun bir kısmı uygar,
yani “fikir ve sanatla” ilgili kesimi. Gerisi barbar (mı?)
Mesela kentleşmeden önceki “barbar” toplulukların
da “vatanları, yerleşim yerleri” vardı! Şüphesiz beslenmeleri için de
faaliyetleri vardı. Onları “barbar”, istilacı yapan ne? Mesela, tarım toplumu
olmamaları mı? Yeterince üretemeleri, çevrelerini temel ihtiyaç bakımından
tüketmiş olmaları mı? Bu nedenle sanat ve fikir alanını geliştir(e)memeleri mi?
Cengiz Han barbar mı? Onun da bir vatanı vardı, üretimi vardı..
Bu “barbar” toplumlar, örneğin daha çok ve iyi
yiyeceğe ulaşmak için başka topluluklara saldırıyorlardı belki de. “Vahşi’
oldukları için değil. Belki de daha iyi
takasta kullanabilecekleri zenginliklere ulaşmak için. Takasta malınız,
bire bir’den, bire beş, bire on yaptığı, değeri yükseldiği sürece zenginsiniz
ve rahatsınız. “Barbarlar”, “hadi gelin dünyayı talan edelim” diye yola
çıkmadılar herhalde..
Ama şu takas meselesi önemli. Bugün de “en
uygar” toplum, ürettiği malı “takas”la, (modern piyasa) birkaç katı daha çok
değere sattığı için zengin. Bu yolla, “gelişmemiş” (epey barbar!) toplulukları
talan ediyor.. Bu zenginlik ele geçirme biçimi bir talansa eğer, o zaman en
uygar-gelişmiş ülkeler, yeni talan yöntemleriyle, en “barbar” toplumlar
olmazlar mı?
İş karışık, şimdilik bu konuyu Doğan ve Bozkurt hocalara havale edeyim..
Ama bana uygarlıktan bahsetmeyin, tepem
atıyor..
***
Gelecek Cuma’ya kadar hoşçakalın..
NOT: Bir
okur yazıyı okuduktan sonra sosyal medyada görüşünü paylaştı: Siz
aslında uygarlığın bir ütopya olduğunu söylüyorsunuz .. Evet yazının
gizli kalmış fikri bu. Önce uygarlığı hele bir tarif edelim, herkes ne anlıyor
bilelim.. Sonra bunun bir ütopya olduğu dünyanın ve insanlığın bugünkü haline
bakınca zaten ortaya çıkıyor. Böylece bir ütopyamız olmuş oluyor!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder