SAYFALAR

2 Mart 2015 Pazartesi

Vatan Partisi’nin Çıkışı

Doğu Perinçek, aralarında genel yayın yönetmenleri, yönetici ve yazarların bulunduğu bir grup gazeteciye, sorulu yanıtlı yemekli basın daveti verdi ve partisinin pek çok konuda politikasını açıkladı, soruları yanıtladı.. Kısa bir süre önce İşçi Partisi’nin Ankara’da Arena’daki kongresinde isim ve simgesini değiştirerek Vatan Partisi adını aldığını, yönetimini yeniden belirlediğini biliyoruz. Parti yönetimi, çoğu Silivri’de yatmış emekli subaylar, eski merkez siyasetçiler, bakanlık yapmış tanıdık politikacılarla takviye edilmişti.
Vatan Partisi yönetiminde ilginç bir yapı ortaya çıktı, Genel Kurmay İstihbarat eski başkanı İsmail Hakkı Pekin, İstanbul eski Valisi Erol Çakır, Devlet eski başkanı Tayfun İçli, Meclis eski başkan vekili Hasan Korkmazcan, Yargıtay onursal üyesi Turgut Okyay, Yaşar Okuyan, Uludağ Üniversitesi eski rektörü Mustafa Yurtkuran ve daha pek çok tanıdık ismin içinde bulunduğu gençlik liderleriyle takviyeli 31 kişilik Merkez Yürütme Kurulu ve ayrıca 91 kişilik Merkez Karar Kurulu oluşturuldu.
Hemen hemen her kesimden insan.. Soldan ve sağdan.
“Birleşen ve üreten Türkiye”
Birleşen ve üreten Türkiye..” Tüketen değil üreten ekonomi.. Türkiye’nin yabancı olmadığı “Karma ekonomi”. Piyasaya evet, ama devletin ekonomide yatırımcı ve yönlendirici rolü de ön planda. Ülkede 15 yıl içinde bütün halka sağlık hizmetlerini ve eğitimi parasız yapacaklarını söylüyor: Devlet iş bulamayanalara iş bulacak ve ücretini verecek. Halk üretici olacak.. Kredi kartı borçlarını 5 yıl erteleyeceğiz. Piyasa odaklı ekonomi kâr odaklı, devlet çalıştırarak büyük bir sosyal fayda ve katmadeğer sağlayacak..
Türkiye’yi Amerika’ya böldürmeyeceğiz, PKK ABD’nin işbirlikçisidir. ABD bölgede ikinci bir İsrail kurmak istiyor. Buna fırsat vermeyeceğiz. Kandil sonunda teslim bayrağı çekecektir..”
Perinçek, “Kürtler demokratik haklarını elde ettiler artık, bundan sonrası ülkenin bölünmesini gündeme getirir, bir referandum yapılsa büyük çoğunluğun ayrılmak istemediği görülür..” diyor. Partilerine Güneydoğu bölgesinden de geniş katılımlar olduğunu, Mardin, Muş, Van’da büyüdüklerini anlatıyor. “Gençlik arasında Türk-Kürt çatışması körükleniyor, biz üniversitelerde barışı, özgürlüğü ve huzuru savunuyoruz.”
Atatürk birleştiricidir, o olmazsa Türkiye dağılır gider” diyor.
Halk birlik istiyor, PKK güvenlik sağlayamaz ve devlet kuramaz. Bir ülkede iki silahlı güç olmaz, tek bir ordu vardır, iki ordu varsa savaş olur..” Perinçek, Türkiye’nin geleceğini “beş deniz-beş ülkenin birliğinde” kuruyor. Tabii bunların hepsi Doğumuzda: Türkiye, İran, Irak, Azerbaycan, Suriye.. “Bu ülkeler birleşerek burada ABD’nin oyununu bozar ve bölgenin kaderini ellerine alırlar..”
Perinçek’e göre PKK’nin Güneydoğuda devlet falan olduğu sadece bir propaganda. Kürtler demokratik haklarını aldılar, iki şey kaldı anadilde eğitim ve ayrılıkçılık. “Bu ikisi de olmaz çünkü Kürtçe bilim dili değil. Millet de ayrılığa izin vermez.”
PKK’ya karşı bir cephe
Vatan Partisi ve Perinçek görüldüğü kadar ana politikasını epey PKK’ya –ABD’ye karşı kuruyor. Kürtçe anadilde eğitim konusunda tutumu sert. Kürtlerin daha çok Türkçe anlaştıklarını belirtiyor, anadil insanın kendisini en iyi ifade ettiği dildir diyor, ama Kürtçe’nin bilim diline doğru gelişme özgürlüğünü görmek istemiyor.
HDP ile işbirliği yok” diyor Perinçek, 6 ok temelinde herkesle birleşmeye hazırız..
***
Vatan Partisi bu yeni konumuyla ve katılımlarıyla önemli bir çıkış yapabilir, bir kitlesel büyüme gerçekleştirir mi, bilmiyoruz. Ama Perinçek ve arkadaşları büyük oynuyor. Suriye’de Esad ile görüşmeleri de bunun bir parçası. Mücadeleci ve geniş bir gençlik örgütlenmeleri var. Toplumsal enerjilerini ve güçlerini bu örgütlenmeyle yarattıkları büyük farkındalıktan alıyorlar. Kendisine daha önce yöneltilen, “askerlerle birleşmeye neden bu kadar önem veriyorsun” eleştirel sorusuna, “iktidara geldiğimizde Ordu bizi düşman görmemeli” yanıtını anımsıyorum.
Perinçek, mücadeleyi hiç elden bırakmamış ve arkadaşlarına hep büyük umutlar vermiş bir lider. Şimdi “sosyalistleri, milliyetçileri, yurtseverleri, bölünmeyi büyük tehlike görenleri” bir araya getiren yeni bir yapıyla önemli bir siyasal bir güç olma arayışı içinde..

RTE HÜKÜMETE KARŞI SAVAŞIYOR
Net ortaya çıktı ki, Merkez Bankası Başkanı Başçı, istifanın eşiğinden döndü. Babacan da onunla birlikte gidecekti. Davutoğlu istifadan vazgeçirmiş. Eğer iki istifa gerçekleşseydi, Türkiye sarsılacak, uluslararası bir deprem yaşayacaktı (tabii özellikle ekonomi alanında)..
Cumhurbaşkanı, Merkez Bankası Başkanının ne “paralelci”liğini bıraktı ne uluslararası faiz lobisinin adamlığını ne Türkiye’yi onlara teslim etmesini.. Tabii hedefinde, bu politikanın savunucusu Babacan da var. RTE bir anlamda iktidara karşı savaşıyor.
Bu bir hükümetin meselesi, Merkez Bankası’nın politikalarından etkilenecek olan o.. Ama ne Başbakan tanıyor ne hükümet ne de başa bir şey.. Davutoğlu susuyor, susmak zorunda kalıyor.
Böyle bir şey olur mu demeyin olur. Ben, kişilikli, aklıbaşında bir politikacının RTE ile birlikte çalışmak istediğini sanmıyorum. Zaten onların çoğunu da iktidardan uzaklaştırdı, eledi.. Susuyorlar, arkasından konuşuyor, yeni seçenekler arıyorlar, şu aşamada yapacak bir şeyleri yok.
Tepede, artık göstermelik kalmış özgüvenine son derece sadık, ama yalnız bir adamın dramını yaşıyoruz.. Onlarla birlikte, giderek pek çok açıdan yönetilemez hale gelmekte olan bir bir ülkenin..
Düzeltme: Perşembe günkü yazımda Bakan Nihat Zeybekçi için “maliye bakanı” diye yazdım, tabii doğrusu, ekonomi bakanı olacak..

---1 Mart 2015 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder