Bu
ülkenin 40 yıllık sorunu, Hükümet/ Yalçın Akdoğan-HDP yetkililerinin ortak
açıklamasıyla yeni bir zemin kazandı. Her zamanki gibi seçimlere beş kala ve birbirlerine karşılıklı tehditler savurdukları bir
sırada... Şüphesiz şimdilik sadece bir “iyi niyet metni” olarak görebileceğimiz
açıklamayı, yine de gelinen aşamada, yeni
bir durum olarak nitelendirmek şart.
Durumun
yeniliği ise, ilk ortak deklarasyon olması ve PKK’ya/ Kandil’e silah bırakmak
için “bahar’da” olağanüstü kongreyi toplama çağrısını içermesi..
Tabii,
metni okursanız şartını şurtunu görürsünüz. Düz bir metin değil. Koşullar
içeriyor. Mesela bu silahı bırakma çağrısı hükümetle “asgari müştereğin sağlandığı
ilkelerde” geçerli olacak..
Bunlar nedir bilinmiyor.. Mesela 10 maddelik metnin tümü mü?
Nitekim
Pervin Buldan yorumluyor: Öcalan
“..eğer bu
10 madde üzerinde bir mutabakat sağlanırsa 'ben PKK'yi kongre toplamaya
davet edeceğim ya da davet ediyorum' diyor.”
Metinde
deniyor ki “Bu davet, silahlı mücadelenin
yerini demokratik siyasetin almasına yönelik tarihi bir niyet beyanıdır..”
Öcalan geçen Nevruz bayramında da Kandil’e silahı bırakma çağrısı yapmıştı.. Bu
ikinci beyan.. Son bir yıl içinde yaşananları, Kandil açıklamalarını falan
biliyoruz.
Bazı
HDP/PKK’lı yorumcular silah bırakma çağrısının “AKP’ye teslim olma”
anlamına gelmediğine vurgu yapıyor ve bu “asgari
müştereklerin sağlandığı ilkeler” şartını delil olarak gösteriyor. Yani
açıklama “garantiye bağlanmıştır, silah
falan bırakılacağı yok, merak etmeyin” diyor.
Oysa
“Silah bırakma”da mesele, AKP ve iktidarının değil, Türkiye’nin bütününün
sorunudur. Silahlı mücadele AKP’ye karşı verilmiyor, Türkiye’ye karşı
veriliyor. AKP’den önce de silahlı mücadele vardı, sorun çözülmezse, AKP’den
sonra da olur..
Sorun
bu nedenle muhalefeti de kapsayacak bir ortaklıkla kalıcı çözüme bağlanabilir.
Bunun yeri şüphesiz ki Meclis’tir. Kürt Meselesi’nin çözümü, AKP-PKK ikilisi
arasındaki ikili ve gizli ilişkilerle gerçekleşmez.
Zaten
bir niyet belirtmekte ve AKP ile bir müzakere için zemin ileri sürmektedir
(Tabii, eğer o aşamaya geçilirse..) Dikkat edin: AKP ile müzakere diyorum.. Müzakereler yine ulusun dışlandığı gizlilik
perdesi arkasında sürecek. AKP’nin oyuncağı olduğu sürece Kürt Meselesi,
çözülmesi mümkün değil. Çözümü ulusa yayalım!..
İlkesel Anlaşmaya 2 -3 ay var!?
Peki
10 madde üzerinde ilkesel anlaşma sağlanır mı, iki-üç ay içinde? Maddelere
baktığınızda bunun mümkün olmadığını görürsünüz: “Demokratik çözümün ulusal ve yerel boyutlarının tanımlanması” diyor
bir madde, yani Kürtlerin yerel demokratik hakları neler olacak? Tartış babam
tartış..
“Demokratik Cumhuriyet ortak vatan ve
milletin demokratik ölçütlerle tanımlanması, çoğulcu demokratik sistem
içerisinde yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulması”:
Bu
cümledeki her bir sözcük/kavram, aylar boyu bir tartışma konusu olabilecek
niteliktedir. Açalım: “Ortak vatan”ı Türkler, Kürtler ve diğerleri hangi
ölçütlerle kabul edecek? Hangi yasal haklarla ve nasıl bir anayasal sistem
içinde kendi yasal kimlikleriyle bu “ortak vatan”a katılacaklar?! Bu ve benzeri
içerikleri tartışıyor metin.. Bunların hepsi, bir “kimlikler ülkesi”, federatif parçaların bir araya gelip “ortak
vatan”da birleşmesi önermesini içerir.
En
sonunda da metin “Bütün bu demokratik hamle ve dönüşümleri içselleştirmeyi hedefleyen
yeni bir anayasa” isteği ile bütünleşiyor.
Bütün
bunların 2,5 ay içinde “ilkesel kararlara”
bağlanarak, Bahar’da PKK’nın olağanüstü kongreyi toplayarak silaha veda kararı
alınmasını mı sağlanacak? Üstelik ortada olmayan bir “yeni anayasa” ile..
Peki bu metin neden açıklandı?
Hükümet
vargücüyle Öcalan’a bastırıyordu “silahlı
mücadeleye kesin son verme çağrısı yap” diye. Öcalan da yaptı! Ama öyle
koşullara bağladı ki, AKP bu 10 maddeyi iktidarda kalsa daha 10 yıl tartışır!
Peki
AKP neden böyle bastırdı? Bellekler o kadar zayıf değilse, bir iki ay geri
giderseniz, PKK’nın, aylar öncesinden belli olan bu 10 maddeyi kabule
zorladığını, “bu seçimlerde artık yemeyeceğiz numaranızı, ya metni kabul eder
ve müzakerenin resmen başlama yolunu açarsınız ya da ülkeyi size dar ederiz,
bak 6-8 Ekim kalkışması..” anlamında açıklamalar yaptığını anımsarsınız.
AKP
bu anlamda yolun sonuna geldiğini anladı. Ve “çözüm için ortak irade” beyanı
yaptılar. Peki, metnin gerekleri yerine getirilir ve Bahar’da “silahlara veda kongresi” yapılır mı?
Görünen
o ki, zor, yani hayır gibi bir durum.
Ama
başka bir açıdan bakıldığında, Kürt hareketinin elinde şimdi bir metin var, bu
metnin önümüzdeki 2,5 ay içinde gereklerinin yerine getirilmesinin
olanaksızlığı görülür ve silahsız bir seçim süreci daha geride bırakılabilir.
Bu olasılık güçlü gibi. Böylece AKP istediğini elde etmiş olur, PKK’da resmi
bir metni kabul ettirmiş.. Aşama aşamadır! Zaten metin yeni anaasaya gönderme
yapıyor ve “hemen anlaşma”yı kilitlyor.
Kürt Oylarını HDP Çekecek mi?
AKP
ile HDP arasında şimdi Kürtlerin oyları üzerinde savaş başlayabilir.
AKP
bu anlaşmayı kullanarak kendi Kürt oylarını HDP’ye kaptırmama mücadelesine
girecektir. Kürtler de AKP’den önemli bir kesimi kendine çekerek, yüzde 10
barajını aşmaya çalışacaktır.
Peki
başarır mı? Barajı aşamama olasılığı hala güçlüdür. Nisan’a kadar durumu gözden
geçirme olasılıkları var. Erdem Gül,
dünkü yazısında, HDP’nin yeniden bağımsız adaylarla seçime katılma
olasılığını yazdı. Ben de böyle düşünüyorum.
Çünkü
RTE’nin tek hedefi var: Başkanlık Anayasa’sı.. RTE “bak yeni anayasa, başkanlık
anayasası olmadan isteklerinizin yerine gelmesi zaten mümkün değil, bunu
yapalım, ve bu metnin gereklerini yerine getirelim..”, kozunu Kürtlere
gösteriyor mu? Yoksa “gizli bir metin de var, yeni anayasa konusunda bir
anlaşma var” mı diyeceğiz?
Abdullah
Öcalan’ın “RTE’nin başkanlığına karşı değiliz” sözünü ele alarak, konuya bu
açıdan bakacağız.. Yarın.
-- 2 Mart 2015 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder