Hükümet-BDP-İmralı.. Bir
ortak metin üzerinde anlaştılar mı? Deniz
Zeyrek (Hürriyet) öyle yazıyordu dün. Buna göre “ortak metin” Kandil’e,
yani PKK yöneticilerine iletilecek. Onlar evet derse, Cumhurbaşkanrı da
gördükten sonra okeyini verirse, açıklanacak..
Bu gelişmeler olurken, çözüm
taraftarları da birbirlerini tehdit etmeyi sürdürüor.. İktidar iç güvenlik
yasasıyla Türkiye’yi ve tabii ki PKK/HDP güçlerini, Kürt tarafı da, tabii
Kandil, silahlı mücadele ile.
Seçimlere giderken Çözüm
Süreci’nin de zor geçeceği belliydi. Kürt tarafı daha geçen sonbaharda kesin
kararını vermiş ve AKP iktidarına, çeşitli ertelemelerle en son bu Mart ve
Nisan ayına kadar “anlaşmanın” imzalanması ve açıklanması şartını koşmuştu.
Artık “Çözüyoruz tamam oldu olacak...”
gibi bahanelerle atlatılmaya ve kandırılmaya, AKP’nin oy deposu olarak
kullanılmaya tahammülleri yoktu!
Bizler, iki tarafın
arasındaki gizli görüşmelerde nelerin döndüğünden habersiz, arada sıkışmış koca
bir halkın yurttaş fanileri tribünlerdeyiz, ama sahada gördüğümüz sadece
gidişler-gelişler-tehditler- cinayetler..
Ve pazarlıkları izliyoruz..
***
İki tarafın üzerinde
anlaşabileceği bir açıklama olabilir mi? Keşke olsa.. İçeriği açıklansın,
tartışılsın, herkesin külahı önüne düşsün.
Zaman sıkıştı. İktidar, tüm ülkeye kan
ağlatabileceği İç Güvenlik Paketi’ni sahaya sürdü. İki haftadır görüşmeyi
erteliyorlar, bu yasa pazarlık için tutuluyor masada. Eğer Kürt tarafı
iktidarın isteklerine daha çok kulak verirse, AKP yasayı yumuşatacak, vermezse
aynen geçirecek. Demirtaş, yasayı geri çekin yoksa çözüm süreci biter diye
konuşuyor. Bugün, olayın bir başka yönüne bakacağız.
Kürt
Tarafı bir bütün mü?
Bugüne kadar 3 parçalı Kürt tarafının hep bütünleşik hareket
ettiği söylenip duruldu.
Bir yanda İmralı, yani Kürt Silahlı ve Siyasi Hareketinin “genel lideri”. Öte
yandan Kandil, yani PKK ve KCK
örgütlenmesi ve üçüncü güç sivil siyaset yönü HDP. Şüphesiz, PKK, Kürt hareketinin ana doğurganı. Silah ve güç
onda. Egemen.
Şimdi siyasetin doğasına ilişkin bir
saptama yapalım: Evet her üçü de ortak çıkarlarda birleşiyorlar. Ama üç ayrı
gövde var ortada ve içinde bulundukları koşullar, üç tarafın da her konuda
“bütünleşik” hareket etmelerini engelleyebilecek pek çok çelişki ve unsur
içeriyor.
İmralı, iktidarla müzakereleri ve süreci
yönetiyor. Burada şüphesiz ki tutsak koşulları var. Bu nedenle Öcalan’ın
serbest bırakılması veya en azından bir villada yardımcılarıyla birlikte “ev
hapsinde” tutulması gündemde. Tabii Kürt tarafı “Öcalan 21 Mart Nevruz’da aramızda” diyerek iktidara baskı yapıyor
ve oldu bitti beklentisi yaratıyor.
Öcalan’ın “serbest kalması”,
Öcalan-İktidar müzakerelerinde başlıca konulardan biri. Bu durum, Öcalan’ı
bağlayıcı özellik taşıyor. Varsayabiliriz ki, Öcalan iktidarın isteklerine daha
açık bir konumda.
Öcalan’ın bu konumuyla, Kandil’in konumu
farklı. Kandil hep silahı ve tehdidi önde tutuyor. Bu Kürt taraflar içinde bir
“işbölümü” gibi de görülebilir.
Kandil
– Öcalan İlişkisi
Ama tersi de olabilir: Kandil/PKK,
Öcalan’ı “kendi konumunu öne çıkartarak
iktidara taviz verme; ulaştığımız bu örgütlenme ve savaş yeteneği, aldığımız
uluslararası destek, Kürt Silahlı hareketinin isteklerine ulaşmasını mümkün
kılacak düzeye getirdi.”
Baktığınızda, AB ve ABD, PKK’yı terör
örgütü listesinden çıkartacak duruma geldiler. Dahası fiili bir durum bile
yarattılar. IŞİD’e karşı savaşları, Batı’nın uzun zamandır arayıp da bulamadığı
PKK desteğini gündeme getirdi. Suriye Kürtlerinin silahlı gücü PYD Eşbaşkanı Asya Abdullah ve diğer bir savaşçı Nesrin Abdullah’ın (YPD) Elysee Sarayına kabulü, aslında PKK’nın
kabulü anlamına gelir. Uluslararası açıdan baktığınızda sayabileceğimiz daha
pek çok destek konusu var.
Dolayısıyla Kandil, Öcalan’ın tutsaklığını da, taviz verici bir unsur olarak
değerlendiriyor olsa gerek.
HDP’nin
siyasi güç olarak tartışmalı varlığı
Gelelim HDP’ye. Şüphesiz, İmralı ve
Kandil’in politikalarının siyasi planda yürütücüsü bir parti. Ama HDP’yi salt
böyle görmek hata olur. İçinde barındırdığı “geniş cephe”, onları bir ittifak
partisi haline de getiriyor. Her ne kadar, İmralı ve Kandil’in şüphesiz kesin
ağırlığı reddedilemezse bile. Altan Tan gibi eleştiren konuşan insanlar var.
HDP içindeki “Türk unsurlar”, partinin
genel politikasıyla daha uyumlu gözküyor. Şimdi seçimlerde daha geniş ittifak
politikası, HDP’nin “İmralı ve Kandil uyumlu bir parti” genel yapısını,
güçlendirecek mi, yoksa zayıflatacak mı..
Partinin daha Türkiye sivil siyaset
partisi olma karakteri, “siyasi araç ve
gereçlerle mücadele etme isteği” ön plana mı çıkacak? Arkada bir “silahlı
güç” olduğu sürece, böyle bir gelişmenin zor olacağı peşinen kabul edilebilir.
Ama belirli bir büyüklüğe ulaşmışlık ve
esas uğraşlarının siyaset olması, HDP’yi de ister istemez “birlikteyiz ama ayrı yönleriniz de var” davranışına itebilir.
Şimdilik HDP, iki Kürt gücü ve iktidar arasında arabulucu oluşum nitelikte.
Unutmayalım ki, eğer iktidar-Kürt hareketi arasında sertleşme olursa, bunun ucu
HDP’ye de dokunacaktır.
Yarım
kaldık, yarın devam: “Tahkim edilmiş eylemsizlik ilanı” uydurukluk kokuyor;
Kürt sorununu çözümünün Yeni Anayasa’ya havalesi ve Kandil.
-- 15 Şubat 2015 Pazar / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder