Syriza
hareketi Türkiye, Avrupa ve dünya için çok önemli de olabilir, veya kendini
önemsizleştirebilir, ama AB tarafından çökertilebilir de.. İnsanlığın, bu köhne
siyasal anlayışla kesin ve radikal bir çözüme ihtiyacı var.
Stephen
Hessel’in “Öfkelenin” kitapçığı,
dünyanın içinde bulunduğu toplumsal, ekonomik ve siyasal rezilliğe karşı
milletleri büyük isyana çağrıydı. Öfkelenin!
Hessel’in milyonlarca satan bu çağrısını Cumhuriyet Kitap yayımladı. Hiç
şüphesiz, bir manifesto, bir kitap, büyük bir fikir ve bir çağrı ile dünya
hemen değişmez. Ama değişim için birikim yaratır.
Acaba Yunanistan halkının iktidara getirdiği
Syriza hareketi, Hessel’in Öfkelenin çağrısına bir yanıt mı?
Veya ne kadar yanıt?
Syriza’nın, dünyanın kurulu haksız adaletsiz
düzenine öfkelenmekle ilişkisi var mı? Avrupa’ya ve dünyaya öncülük edebilecek
mi? Syriza hareketi, kendisini iktidara getiren savlarını, düşüncelerinı uygulama
alanı bulabilecek mi?
Avrupa ve
Dünya için bir ilk
Syriza Avrupa için bir ilk, iktidara gelen yeni
bir hareket.. Bileşenleri, ideolojileri ve birliktelikleri açısından, Avrupa’da
başka bir örneği yok. Bu açıdan bakıldığında Syriza Avrupa’nın (ve küresel
egemen siyaset-sermayenin) ana politikalarına karşı, egemene uyumsuz…
Mesela İMF Başkanı Bayan hemen parmağını
salladı: Bizimle yaptığın anlaşmanın koşullarına sonuna kadar uyacaksın! Avrupa
Birliği, Avrupa Merkez Bankası vb hemen pozisyonlarını almaya yöneldiler. AB
içinde iki eğilimin çarpışacağı görülüyor: Almanya’nın başını çektiği
sertlikten yana olanlar, yani bizim
belirlediğimiz ekonomik kurallara göre oyununu oynayacaksın, diyenler.. Bir
de, zayıf ama hele durun bir dinleyelim,
uzlaşma yolları bulabiliriz belki
tutumunu alanlar..
Syriza ile AB’nin, daha doğrusu dünya finans
kapitalin çıkarları örtüşür cinsten değil. Bu durumda bir çatışma kaçınılmaz.
Bu çatışmaya Sriza ve arkasındaki Yunan halkı
hazır mı?
Şimdi bir laboratuvar kuruldu ve yeni bir
deneyim başlıyor..
Dünya ve
insanlığı bitiren sistem sona ermeli
Kurulu –egemen- sistem kendiliğinden kendi
kendini yoketmez veya kendini kendiliğinden başka türlü kurgulamaz.. Mümkün olduğu kadar uzun süre, canını
verinceye kadar varlığını sürdürmeye çalışır. Mesela 8 yıldır yaşanan küresel
ekonomik krize rağmen, kapitalist emperyalist yapı, kriz öncesi niteliğini
hemen hemen eskisi gibi sürdürüyor.
Krizin yeniden derinleşmesini bekleyen uzman
çok. Belki de küresel mali karmaşa, o noktaya kadar büyüdü ki ve limitlerine
ulaştı ki; belki de bundan sonra parçalanarak kendi içinde büyük bir dönüşüme
uğramak zorundadır. Bilmiyoruz. Dünya sistem ekonomistlerinin, bu büyüklük
karşısında önümüze koydukları bir çözümleme yok.
Kapitalist-emperyalist sistem, müthiş eşitsiz
bir düzen yarattı. Arap Baharı’nın aslında bir yönüyle dünyadaki bu eşitsizliğe
karşı başkaldırı yönünü görelim.
Latin Amerika’yı da.. İslam dünyasını neredeyse esir alan köktendinci
saldırının, toplumlar, ülkeler, kamplar, uygarlıklar arasındaki çok yönlü büyük
uçurumla ilgili olduğunu da..
Kapitalist-emperyalist sistem, örneğin savaşçı
özelliğini hiç yitirmedi; ülkeleri, etnisiteleri, mezhepleri, ekonomik ve
siyasal çıkarları nedeniyle birbirine düşürme politikasını sıkı sıkı
sürdürüyor.
Bu düzen, insani-evrimsel dayanışmayı/varoluşu
değil, birbirini boğazlamayı teşvik ediyor. Doğayı bitiriyor, iklim
felaketlerini insanlığın kapısı önüne koyuyor. Ve kıyıcı savaşları körüklüyor,
kendisi de buna hazırlanıyor.
Kapitalist emperyalist sistem krizin üstesinden
geçici olarak gelse bile, ekonomik-siyasal yapısı değişmediği sürece, dünya ve
insanlık için büyük sorun yaratmayı ve olmayı sürdürecektir.
Önce
büyük palavracıların defteri dürülecek
Syriza, Avrupa’da ilk büyük iktidar itirazıdır.
Yunan halkının, önce düzen partilerini eleyerek, “ekonomik düzeylerini koruma”
refleksiyle seçim yapmış olsa bile.. Yani, Hessel’in öfkelenme gerekçelerine doğrudan yanıt olmasa bile..
Ama hiç unutmayın ki, Yunanistan halkının
krizlerini yaratan, dünyadaki krizlerin sahipleri olanlardır! Her büyük-küresel
öfkelenme gerekçelerinin gelip dayandığı kapıdır, egemen düzen..
Bu açıdan, soruyoruz..
Syriza Hareketi, Avrupa’da ve küresel yapıda
değişim için bir kıvılcım olabilecek mi?
Syriza Hareketi’nin en büyük başarısı, kurulu
düzenin parçası olan sosyal demokrat kılıklı, eskimiş ve bitmiş Papandreu palavrasının defterini
dürmesindedir. Bu bir ilk adımdı, dünyada da bir ilk..
Mesela Fransa, sosyalist kılıklı
emperyalist-düzenin parçası olan partiyi temizleyemedi.. Fakat İspanya’da,
İtalya’da yeni sözü olan, geçmişi değil geleceğe yönelik programı düşüncesi
olan partilerin de ihtiyaç olan atılımı ile, Avrupa-Merkez güneyden sarılabilir
ve sarsılabilir.
Avrupa Birliği önemli bir projedir, ama tüm
birlik ve dünya için adalet, eşitlik, dayanışma, koruma yaratmadığı sürece, bir
gelecek projesi olmaktan çok, merkezi ve sistemi koruma projesi olarak
kalacaktır. Böyle bir projenin geleceği olamaz.
Syriza, Avrupa’nın ihtiyacı olan değişimin
çekirdeği görevini yerine getirebilir mi?
***
Bir not
daha: Bugün dünyayı yöneten veya muhalefette olan tüm partiler geçmişin,
kirli geçmişin, kirli bugünün partileridir. Bağajları, tüm tarihsel
yaşanmışlığın, dinsel, toplumsal, öyküsel, ayrımcı, mahvedici yükleriyle
doludur.
İnsanlık bu köhne siyasal anlayışla geleceğe
yürüyemez; kesin ve radikal bir çözüme ihtiyaç vardır.
Syriza, acaba geleceğin anlayışı olabilir mi?
Soykırıma reddiye
İşçi Partisi ve
lideri Doğu Perinçek’in İsviçre’de başlattığı düşünce özgürlüğü hareketi ve
mücadelesi, “soykırım olmamıştır” demeyi yasaklayan Avrupa’ya büyük bir
derstir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yasakları iptal etmek
için götürülen bu proje, başarıya ulaşmış sayılır.
Bu mücadele,
Türkiye’nin önünü açacak, üstelik Türkiye ile Ermenistan arasındaki bu
yüzyıllık düşmanlığın, belki de insani boyutları ile yeni bir düzlemde ve yeni
bir anlayışta ele alınmasını sağlayacaktır. Doğu Perinçek ve arkadaşlarının bu
başarısı, her türlü övgüye layıktır.
--- 29 Ocak 2015 Perşembe / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder