İslam ülkeleri
yoksulluk içinde.. Derin gelir farklılıkları, cinsiyet eşitsizlikleri var.
Petrolcü ülkeler yoksul müslüman ülkelerden milyonlarca “köle” çalıştırıyor.
Bütün “aşağılık” işleri yaptırmak için. Zenginlerin öyle Işlerle uğraşacak
zamanları yok. Karılarıyla sefahat yapacaklar. Gezecekler tozacaklar,
paralarını çoğaltacaklar, faizlere ve şirketlere yatıracaklar.. Petrolü olmayan
ülkelerde halk sürünüyor. Eşitsizlikler dağ gibi. Dolayısıyla din bir nolu
etken, geniş yoksul yığınların boynuna yorumladığın din kör inancını vur, sonra
hayatını sür.
Üretmeyen,
bilime, sanata, düşünceye, özgürlüğe, teknolojiye dayalı yaratıcı bir ekonomik
ve sosyal yapı inşa edemediğin sürece, dünyada çağdaş yaşama adım atman mümkün
değil. Üstüne üstlük, emperyalist boyunduruk da var. Katmerli sömürü.. Durmadan
dışa muhtaçlık: Küresel kapitalizmin her zaman istediği koşullar.
Bu bataklıktan her şey doğar...
demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, yaratıcılık vb doğacak değil ya.
Yardımcı olma, üstelik parçala ve yoket!
Kendi başlarına
bırakılsalar, belki ülkelerinde bir denge kuracaklar, zamanla evrilecekler,
etkilenecekler. “Gelişmiş Dünya”nın yapacağı tek şey, onlara bu dönüşümlerinde yardımcı olmaktı.
Ama küresel
kapitalizmin, onların iktidardaki temsilcilerinin, Fransız Amerikan, Alman,
İngiliz iktidarlarının böyle bir sorunu olabilir mi?
Tam tersine!
Mesela İslam ülkelerini üstüne üstlük, zar zor kurdukları “devlet-toplumsal
düzen”i parçalayıp un-ufak ediyorlar. İç savaşlar, milyonlarca ölüm, dört bir
yana dağılan hayatlar.
Irak’ı, “katil
Saddam’ı yokedeceğiz” diye parçaladılar. Irak’ta 2011’e kadar ölenlerin sayısı
250 binden fazlaydı.. Tabii yaralanıp sonra ölenler dışında. 2003’de Irak'ı
işgal eden ABD
General Tommy Frank’ın ''We don't do body
counts-Ceset sayımı yapmıyoruz",
sözü ünlüdür. Sadece 2013’de 8 bin sivil Iraklı öldürülmüştü.. Her yıl benzer
rakam.
Ülke parçalandı, kılıf hazır “zaten yapay bir ülkeydi”.. Utanmazlar..
Türkiye de “yapay” bir ülke mi? Baksanıza Kürt nüfus yoğunluğunun
Türkiye sınırları içinde olması, aynı tanımlamanın bu ülkeye de uygulanmasını
gündeme soktu, farkında edğil misiniz? Ortadoğu’da Tüm yapay ülkeler parçalanacak ve dağıtılacak..
Yazmıştım: “Orta Doğu Mezhep
ülkeleri çağı”na girdi.
Fransızlar “bombardımanı durdurun” dedi mi?
Suriye’yi kim kaşıdı? Sünnileri kim kaşıdı ve Esad’a karşı
kışkırttı? Bütün ipuçları Amerika’nın kapısına çıkıyor. ABD, turuncu devrimleri burada denedi. Mayıs
2014’de iç savaşta ölenler 167 bindi!
Peki Libya? Libya diye bir şey yok. Afrika ülkeleri oraya müdahale
planları yapıyor çünkü baş belası terör kendilerini de vuruyor. Bizim
inşaatçıların 4 milyar dolar alacağı varmış. Davutoğlu çanta içinde 300 milyon dolar götürmüştü Libya’ya,
anımsayan?!
3 ülke saydık, şimdilik yoklar.
Kim yaptı bunu? Tamam Kaddafi, Saddam, Esad.. sevmek zorunda değilsiniz.
Uluslararası toplum bu ülkelerin evrilmesine yardımcı olasilir di.. Ama emperyalizmin tek bildiği vurup yıkmak,
parçalayıp yoketmek.
Merak ettim: Fransa Libya üzerine
bomba yağdırırken, Fransız halkı kitlesel bir gösteri yaptı ve “bombardımanı durdurun” dedi mi..
Yoo hayır, bunların hiç biri, Behiç Ak’ın “bir soykırımdır” dediği
isyancı ruhumla örtüşen bir nesil karikatürcülerin katledilmesini haklı
çıkartacak değil. Je suis Charlie!
Binlerce kez!
Ama soracağız, dedi mi? Yoksa
Fransanın emperyalist saldırısına ortak mı oldu?
Vicdan bir bütündür, parçalayıp bir kısmıyla idare edemezsiniz. En
azından benim vicdanım öyle.. Çünkü olayların ilmikleri küresel köyde birbirine
geçmiştir. Hem küçük köye dönüştük diye böbürleneceksiniz, ama bu köyün
sorunlarını birbirinden parçalayıp ayıracaksınız.
***
Fransa’nın katliamcılarının
kimliklerini okudunuz mu? Yetimhanede büyüme, ucuz ve alt işlerde çalışma,
kimlik arayışı, kendini önemli ve büyük görme.. Neyle? Yükselen küresel İslamcı
köktendincilikle birleşerek! Kendilerini “kaybedecek
bir şeyleri olmayan” kimseler olarak gören, kültürel kimlik olarak
köktendinci eylemle bütünleşen, kayıp gençlik demeyeceğim, varolmaya çalışan
bir nesil..
Hayır, empati yapmıyorum ve sizi
de buna değil, sadece olayların bütünselliğini görmeye çağırıyorum. Gerisi,
olayı anlamak için bir hikaye! Mesele gözyaşı değil, gözyaşı her yerde!
Ankara’da Süren Akıl Tutulması
Irak ve Suriye parçalanınca, iç
savaşta yüzbinler ölür ve milyonlar sürünürken.. Oradaki ortamdan ne doğmasını
beklerdiniz? Demokrasi (hareketleri) mi? Böyle düşünmek ancak saldırganın kafasını
taşımaktır. O toprakların hamurunda ne varsa, parçalanmışlık ve ölümler o
topraklarda neyi doğurabilecekse.. Işid, El Nusra, El Kaide, yüzlerce silahlı
çete.. Eğer bir ekonomik sosyal bütünlük parçalanmışsa, yerini bunlar alabilir
ancak: Ekmeğıini savaştan kazanan çeteler!
Ankara’nın Suriye politikasıyla, Paris katliamı arasında isterseniz
bağlantılar kurabilirsiniz. Ankara hala orada Esad’a karşı ABD ile savaş
oyunları düzenleme peşinde. Suriye’nin yeniden devlet olarak örgütlenmesi,
ülkesine egemen olması, çeteleri temizlemesi, Türkiye’nin yararına tek politika
iken…
Esad’ı yıkmaya ve iç savaşı
körüklemeye yönelik bütün politikalar, Türkiye’nin de parçalanmasına, terörün
ülke içinde fışkırmasına yarayacağını bile bile..
Bu akıl tutulması nedir? Yoksa
bilinçli bir politika mı bu?
--- 11 Ocak 2015/ Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder