İlerledik mi?
Uygarlaştık mı? Bir vahşet ki tanımlamaya kalkıştığınızda neresinden
tutacağınızı, nedenini nasıl araştıracağınızı bilemiyorsunuz. Hepsi elinizde
kalıyor, herşey yetersiz.. Sanki hepsi öğrenilmiş kalıp, herşey anlamsız..
Kestirimlerinizin hepsi temelsiz sanki, herşey söylenmiş ve tutmamış.. Hepsine
sıfırdan mı başlamak gerek, yoksa herşey yazıldı da biz mi anlamıyoruz..
Kalaşnikoflu
birileri Paris’te ünlü mizah dergisini basıyor 12 insanı tarıyor.
Neden? Önemli
mi.. Taramak ve öldürmek için her zaman nedenler aranır bulunur.. Bu
dünya-çağdaş uygarlık herkese fazlasıyla, taşıyamayacağı kadar neden sunuyor;
sürü sepet, çuval çuval..
Tarihe
gidersiniz, bin yıl önceye bile.. Veya bir yıl önceye..
***
İnsanlık hala
şunu anlamadı mı:
Ya tek bir
insanlık vardır, ve küresel tepside buna göre yaklaşık eşitlikleri, yaklaşık
farklılıkları, yaklaşık yaşam düzeylerini, yaklaşık kültürel özellikleri
sağlarsınız.. Bir arada yaşamanın koşullarıdır bunlar..
Ya da çoklu bir
insanlık hali vardır: Eşitsizlikler, farklılıklar, derin uçurumlarla
birbirinden ayrılmış..
Ama bu
uçurumlar bir arada yaşayamaz. Eşit olmayanları, derin zenginlik ve derin
yoksullukları ve uygarlık düzeylerindeki derin uçurum ve farklılıkları bir
“küçük köy”de bir arada yaşatamazsınız..
Eninde sonunda
birbirini yerler, uçurumlar kırılır, üstü üste yığılır herşey.
Zengin yoksulun
tepesine biner, yoksul canına tak der ve zenginin boğazına bıçağı dayar.
Aşağılananın
yapmayacağı şey yoktur. Nefret girdi mi araya, ne özgürlük anlayışı kalır
geride ne insan hak ve özgürlükleri.
Libyayı, Suriye’yi Irak’e neden parçaladınız
“Uygar”
dünyanın sorması gereken soru şudur: İslami köktendincilik neden yaygınlaştı..
Başka soru:
Neden Siyasal İslamı kaşıdınız, hafifi, ılımlısı, ortası.. İslamı
siyasallaştırma çabasına girdiniz.
Diğeri:
Filistin’in onuruyla yer almasına dünyada, neden yol açmıyorsunuz..
Bir daha: Libya’yı neden parçaladınız, bir ulusun
unsurlarını birbirine kırdırmaya bıraktınız, kabile savaşlarına geri
döndürdünüz.. Bir ülkeyi ortadan kaldırdınız..
Ey Fransa,
Mirage’ların bu ülkenin üzerine tonlarca bomba yağdırırken, petrol hesabı
yapmak, hangi ilkelliğinin dışa vurumuydu? Tarihinden hangi vahşiliği ödünç
almıştın..
Hey, ABD ve
müttefikleri! Suriye’yi birbirine kırdırma alçaklığını devreye sokarken, orada
ektiğin nefretin dönüp seni vuracağını göremeyecek kadar nesin?! Nerede bunca
“birikimin”.. Bilimin, teknolojin, edebiyatın, sanatın, felsefen... Bunlar,
siyasi kültüründe kendine bir çentik yer bile mi açmamış..
Bunca ekonomik
krizin, Nobel kazanmış yüzlerce ekonomistlerinin katkıları, paylaşım
teorilerin, içine ettiğimin üstünlüklerin, tıbbın-fiziğin, insanlığı yeniden
yaratmaya yönelen biyolojin.. Bunların siyasi beyninde izdüşümleri sıfır mı?
Irak’ta
Suriye’de hala ayda binlerce insan öldürülüyor.. Çeteler, dinler, inançlar,
bağnazlıklar mantar gibi ürüyor. Ben mi saldırdım Irak’a.. Yüzbinlerce,
milyonlarca ölünün canlının çoluğun çocuğun feryadı, hangi duvarlarında eriyip
yokoluyor..
***
Hayır,
küreselleşme ile derin fay hatları bir arada olamaz ve duramaz. Fransa basılır,
yarın Almanya, öbür gün ABD veya İngiltere..
Ve Türkiye.
Ama bu küresel
finans kapitalizmin umurunda değil. Paranın değer olduğu bir sistemde, tıpkı
insanın, toplumların olmadığı gibi, patronların
da değeri sıfırdır. Biri düşer diğeri çıkar.
Kapıları
kapatamazsınız, küreselleşmeyi sınırlayamazsınız, sermaye mal ve hizmetlerin
dolaşımına engel koyamazsınız. İnsanların yüzbinlerce, ülkelerinize hücum
etmesini engelleyemezsiniz, tarihin bu en büyük göç isteğini topla tüfekle bile
durduramazsınız.
Çünkü insanlık
yaşamak, yararlanmak, bölüşmek, ortaklaşmak istiyor. Bir hayatı var, onu hem
kendine hem de nesline istiyor.. Neyse en iyisini..
Küresel
kapitalizm, farklılıklardan, uçurumlardan besleniyor.. En büyük sömürü ve
kazançlar, uçurumlardadır.. Ona bu gereklidir: Dünyanın durmadan bir yerleri
çökmelidir.. Toplum düzenleri bozulmalı, insanlar birbirini boğazlamalı ki
çöküşler olsun ve sömürü artsın..
Buna isim de
uydurulmuştur: Yaratıcı yıkım! Bu,
kapitalizmin, piyasanın, sermayenin adıdır. Yıkım olmalıdır ki, herşey, artık
vadesini doldurmuş binalar, sistemler, makineler, piyasalar, sıfırdan yeniden
kurulsun.
Küresel
sermayenin, örneğin Ortadoğu’ya, petrole, ülkelere bu saldırıları, kapitalizme
şu veya bu şekilde yenilemesine kapıları açar. Orası biter, başka bölgelere
yelken açar.. Mesela Çin’e, Pasfik’e..
Türkiye birbirini boğazalamak için fırsat
kolluyor
Yoo hayır,
Paris’teki büyük felaketi gidip de salt sermayenin küresel savaşçılığının
sonucu görmek niyetinde değilim. Ama bu şarttır.
Siyasal İslama,
köktendinciliğe yelken açan, laikliği
batırarak bir arada yaşamanın en temel gereğini ortadan kaldıran, ya
beyinsizliğinden, ülke ve insan sevgisizliğinden, hırsından, tarihsel, kör
inanç ve köktenci ideolojisinden ve takıntısından; ya da bilinçsizliğinden,
bilgisizliğinden, derin kültürsüzlüğünden..
...bütün
toplumu, bütün birlikte yaşama ve ekonomik birdikimini, kurban etmek sonucuyla
karşı karşıya kalır.
Türkiye, bir
barut fıçısıdır. Mesela bir karikatüre bütün insanlığı ateşe atma nefretiyle
dolup taşan insanların ülkesine dönüşmüştür.
Sanki bir arada duruyor gibidir ama
parçalanmıştır. Sadece bakmayı bilen göz yeterlidir. Türkiye tepeden tırnağa
silahlıdır. Birbirini boğazlamak için uygun anın gelmesi, fırsatının doğması
beklenmektedir.
İktidar yok,
sanki bunun pususuna yatmış gibidir..
Ama bunu gören
kimse var mı!
---8 Ocak 2015 Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder