RTE ve
Davutoğlu’nun Suriye politikası artık sona mi erdi, ABD ve müttefikleri Esad’ın
ülkeye egemen olmasını mı destekleyecek bundan sonra? Sanki öyle. Bir iflas
bayrağı göndere çekilecek gibi... Çok da iyi olacak..
Ayrıntıya
bakalım..
***
1,5 milyon
insan ve liderlerin kol kola gösterisi.. Bu sıradan bir olay değil.. AB
liderleri toplandı toplanacak.. Derken Obama’dan
çağrı geldi, 18 Şubat’ta teröre karşı liderleri Washington’da topluyor.
Peki Türkiye bu
“terör zirvesi”ne katılacak mı, çağrılır mı, bilmiyoruz.
İki olasılık
var: Ya üst düzeyde “güçlüler” toplantsı olur, kararlar alırlar, açıklarlar ve
Türkiye ve ilgili ülkeler de uyar.. Ya da, Türkiye (siz RTE’nin diye anlayın!)
o zamana kadar “göstereceği performans”a göre, çağrılır.
Pazar akşamı Ece Üner’in yönetiminde
gerçekleştirilen Enine Boyuna programında, bu konferansla “İslami Cihat”
terörüne karşı bu toplantının yeni bir dönüm noktası oluşturacağı gündeme
geldi. İddialı şu görüşü savundum:
Suriye
politikası tersyüz. ABD ile Türkiye arasında Suriye’deki iç savaşa müdahale
için yapılmaktan olan, Esat muhalifi Özgür Suriye Ordusu falan gibileri
“eğit-donat” programı, üzerinde henüz anlaşma olmadan, sona erecek gibi. ABD bu
programla eğitilecek ve silahlandırılacakların sadece IŞİD’e karşı savaşmasını
istiyor, RTE ise Esad’a karşı da..
Ama 18 Şubat
toplantısına damgasını vuracak olan görüş ve karar, iç savaşa sürüklenen,
iteklenen Irak ve Suriye gibi ülkelerde devlet yapısının güçlendirilmesi
olabilir. Büyük olasılıkla.. Çünkü IŞİD bu bataklıkta doğdu, El Kaide, El Nusra
gibi köktendinci cihatçıları büyüten toprak, rejimlerin yıkılması ve iç savaşın
ateşlenmesi..
Burada büyüyen
terörün dalga dalga yayılması.. Fransa’yı feci vurdu.. (*) Alain Juppe, eski
Dış İşleri Bakanı, 2011 Kasımında Türkiye’ye gelmiş, Esad için reform Suriye rejimi için artık çok gec,
rejime karşı yaptırımları ağırlaştırmanın zamanı geldi demişti.
Fransa, Suriye’de iç savaşı kışkırtıcı pozisyondaydı.
TR-ABD-FR ve bütün diğer
ülkelerin Esad’a karşı iç savaşı geliştiren her çabası, IŞİD ve benzerlerini
hızla büyüttü, İslam coğrafyasında ve Batı ülkelerindeki “İslam diyasporası”nda, IŞİD (ve El Kaide) ile büyük bir sempati
ilişkileri yarattı. Binlerce ‘müslüman genç’ Suriye’ye aktı. Türkiye’den de…
Ankara bu akışı “ne güzel bunlar Esad’ı da yıkacaklar” tutumu aldı ve IŞİD’i
destekledi. Üstelik onların şii karakteri de Ankara’ya uyuyordu..
Fakat Avrupalı cihatçıların
profesyonel savaşçılıklarını kendi ülkelerine de taşıyacakları bilinmeyen bir
olgu değildi, bizzat Avrupalılar “ne b.k yiyeceğiz” diyor ve önlemler
araştırıyordu.
Evet bu 7 Ocak Paris
katlimanına kadarki durumdu.
***
Peki bu terörü nasıl
önleyecekler? Aklın yoluna göre, bu devletlerin yeniden ülkelerine egemen
olmalarıyla.. Sistemin, düzenin yeniden kurulmasıyla.. Batı oraya ordularını
göndererek bu sorunu çözemez.. Ne gücü var buna ne parası ne de dünya kabul
eder..
***
Aslında ABD gibi ülkelerde
düşünce kuruluşlarında, “hukuk ve düzen”in bu ülkelerde yeniden tesisi görüşü
aylardır tartışılıyor. Sanırım Ergin
Yıldızoğlu, bir yazısında bunu gündeme getirmişti. Saldırılarla bozulan
düzen terör üretiyor ve bu terör Batı’ya yayılıyordu.. Bunu bizim yazmamızın
önemi yoktu, ama bu düşünce kuruluşlarında bu politika tartışmaya girdiyse,
devlet politikalarının bunu çözüm olarak gündemlerine alması akla yatkındır.
***
Dün de Davutoğlu Almanya’da Merkel ile yaptığı görüşmede
“Bütün yabancı savaşçıların Suriye'ye
terk etmesi konusunda her türlü desteği veririz..” demez mi?!
Tam sözü şöyle:
"Yabancı savaşçılar kim
olursa olsun ister Avrupa'dan gelmiş, ister Suriye rejiminin yanında savaşmak
için başka ülkelerden gelen yabancı savaşçılar olsun, bütün yabancı
savaşçıların Suriye'yi terk etmeleri konusunda yapılacak her türlü çalışmaya
biz destek veririz, yapılacak her türlü istihbarat çalışmasında yer alırız.”
Davutoğlu
durumun önemini gördü, 18 Şubat Washington topantısının ruhunu okudu ve Suriye
politikasında çarkı hızla çevirdi.. Diyebilir miyiz? Galiba öyle..
Irak ve Suriye’de istikrarı, düzeni
desteklemek ve bu ülkelerin demokratik evrimine yardımcı olmak.. Tek yapılacak
iştir.. Davutoğlu bu politika değişikliğinde RTE ile eşgüdümlü müdür, bilemem.
Ama kendileri
hala Başbakandır.. Yanılmıyorsam tabii...
(*) Fransa 1991
Körfez savaşına ABD ile katıldı. 2003 savaşına odestek vermedi. Libya’nın
bombardımanına katıldı., Suriye’de de kardışıklığın arkasında oldu.
13 Ocak 2015 Salı / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder