SAYFALAR

14 Ocak 2015 Çarşamba

Bilimde Kavramın Önemi / Kadınlara Şiddeti Önleme Öneriler / Evrensel Bilim İnsanı

CBT sayı 1451, Gündem, 9 Ocak 2015


Bilim salt deney yapıp sonuçlarını açıklamak değil. Bilim bunların ötesinde bir hipotezler dünyasıdır. Hipotez, bir olayın nasıl olduğu veya olması gerektiği konusunda gözlem vb sonucu eldeki verilerin bir tez olarak ileri sürmektir; hipotezin sahipleri deneysel vb olarak tezlerini kanıtlama çalışmasına girerler ve ortaya bir sonuç çıkar. Yanlış veya doğru. Hipotezde bir fikir vardır, bir kavramın veya konseptin izdüşümleri. Ama bilimsel kavramlar, hipotezin çok ötesinde kapsamda gündeme gelir. Şüphesiz bilim dünyası sayısız kavram üzerinde fikirbirliği sağlamıştır ve üzerlerinde tartışma hemen hemen yoktur. Mesela, elektronik manyetik alan kavramı.. Kütlesel çekim kavramı.. Bunların varlıkları tartışılmaz.
Tamam da, üzerinde tartışılmakta olan hangi temel kavramlar var? Çok... Bilim tartışmaya açık kavramlar üzerine kuruludur, bunlar tartışılır, açıklığa kavuşturulur, üzerlerinde en geniş fikirbirliği sağlanır.. Bilim böyle ilerler.. New Scientist dergisi bilim dünyasında tartışılmakta en temel bilimsel kavramları gündemine aldı, iyi de yaptı. Ve bilim insanları arasındaki tartışmalarda, bu kavramların ne durumda olduklarını yazdı.
Ortaya atılan 13 kavramı, Çok boyutluluk, Uzay-zaman, Kuantum gerçekliği, Bilgi işleme, Sonsuzluk, Derin zaman, Büyük Patlama, Olasılık, Matematik, Alanlar, Görelilik, Evrim, Uzaylılarla temas, bu sayıdan başlayarak bilginize sunuyoruz. Üçüncü sayfamızda Çok Boyutluluk kavramı ile başlıyoruz. Merak etmeyin uzun bir metin değil, adeta hap gibi, az ve öz.. Sonrası, her hafta bir kavram..

KADINLARA ŞİDDETİ ÖNLEMEK
Geçen sayıda Gündem’de ele alamadım ne yazık ki.. Kadınlara uygulanan şiddeti çok yönlü olarak ele alan bilim dünyasının, bu şiddetin kaynaklarını araştırma sonuçlarını okuduk. Bu sayımızda ise araştırmayı yapan 10 bilim insanının, kadınlara uygulanan şiddeti ortadan kaldırmak için 5 eylem önerisini gündeme getiriyoruz. 
1) Eylemlerin uyum içinde yürütülmesi için bir merkezin önderliğine ihtiyaç var, 
2) Yeni yasalar çıkartmak, yeni politikalar belirlemek, kurumların kapasitelerini güçlendirmek; 
3) Şiddeti önleme konusuna yatırım yapmak; 
4) Sağlık sektörünün rolünü güçlendirmek; 
5) Araştırmaya, veri toplamaya ve sivil toplum örgütlerine yatırım yapmak.. Maddelerin içleri oldukça kuvvetli.
Kadınların şüphesiz ki, yüksek bir eğitim standardı almaları, ev kadını statüsünün ötesinde çalışma hayatında kesin ve önemli rollere ulaşması için tüm yolları açmak.. Tamam da en önemli konulardan biri çocukların tabii öncelikle erkek çocukların eğitimi.. Şiddetin kaynaklarından biri geleneksel eğitim. Çocuklar geçmişten geleceği doğru hemen hemen aynı eğitim kalıpları içinde öğrenim görüyorlar.
Bu nasıl değiştirilecek? Bugün eğitimde çok önemli radikal önlemler alınsa ve uygulamaya konsa, bunun sonuçları ancak belki de 100 yıllık süreç içinde görülebilir. Toplumsal geleneksel eğitim konusu salt okulla ilgili değil, belki bundan çok daha önemlisi, toplum içinde kendiliğinden öğrenilen alışkanlıklar, rol modelleri, çalışma hayatının köklerine sinmiş alışkanlıklar, kadının ucuz emek sömürüsü objesi olarak görülmesi..
Fırsat eşitliği ve eşit ücret politikası, önemli ölçüde devlet yaptırımları ile hayat bulabilir.
Piyasaya kadınlar lehine yapılacak her müdahalenin meşru toplumsal gerekçeleri vardır..

EVRENSEL BİLİM İNSANI VE ÖĞRENCİ İLİŞKİSİ
Hemen her konumuz şüphesiz önemli ve ilgiyi hakkediyor. Ama dünya jeolojisinde genç yaşta kendine iyi bir yer açan Ali Polat’ın, Kuzey Anadolu Fayı’nı tanımlayan, Atatürk’ün gönderdiği ilk öğrencilerden İhsan Ketin üzerine yazısına dikkatlerinizi çekmek isterim. Bu yazı şu açıdan çok önemli: Üniversitelerimizde çok iyi ve evrensel bilimsel yeteneklerle donatılmış bilim insanlarınızın varlığı, öğrencilerine bir rol modeli sunması açısından birinci derecede önem taşıyor.
Bilimsellik açısından Celal Şengör ve İhsan Ketin örneklerini önünde görmese, bilimselliğin ve bilim kişiliğinin ağırlığını duyumsamasa acaba hayatının seyri nasıl olurdu? Polat- Şengör- Ketin ilişkisi ve yönlendici etkisinin, Polat’ın üzerinde müthiş bir kamçılayıcığı etkisi olduğunu reddetmek mümkün değil. Bu yazı, bu açıdan da değerli.
Üniversitelerimizde hala böyle ilişkiler şüphesiz ki vardır. Merak ettiğim sayıları azalıyor mu.. Bence evet, 200’e yakın ve çoğuna üniversite adını bile yakıştırmanın zor olduğu bu yapılarda, bu tür ilişkiler, hoca öğrenci sayısı oranından bakarsak göreceli olarak belki de sıfıra doğru ilerliyor.. Kimbilir!

Gelecek Cuma yeniden birlikte olmak dileğiyle..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder