İlk kuruluş aşamasındaki müttefikleri:
ABD, çeşitli cemaatler, neredeyse tüm tüm İslamcı/muhafazakar liderler (Mesela
Prof. Nevzat Yalçıntaş..)
İlk Genişleme halkası:
2002 seçimini kazandıktan sonra eklenen halka: Liberaller ve solcu eskileri..
Mehmet/Ahmet Altan’lar, H. Cemal’ler + Cengiz Çandar familyaları...
Birikimciler, Murat Belgeler.. Barlas vb gibi her iktidar şakşakçıları.. Avrupa
Birliği.. Gülen Cemaati.. Tabii ki Merkez Medya, Hürriyet ve çoğu yazarı gibi..
RTE bu dönemde sözde “özgürlükçü” görünüşüyle, hemen herkesi yanına çekti. Oysa
demokrasiyi kentisini hedefe götürecek bir trene benzetiyordu hala.. Ona
“değiştim” dedirtmeye çalıştılar, başaramadılar, elde ettikleri tek sonuç:
“Geliştim” oldu! Hiç biri aymadı!
2007 genişlemesi:
Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler süreci: Cumhuriyet “Tehlikenin farkında mısınız” kampanyası yürütmesine rağmen, bu
kampanya ve Türkiye’yi saran Cumhuriyet mitingleri “darbecilerin sesleri” olarak damgalandı.. 2007-2011 süreci RTE’nin
en büyük desteği sağladığı, liberalleri ve solcu eskisi gibileri tepe tepe
kullandığı, beslediği, partisinde, Meclis’te ve medyasında yer verdiği dönem
oldu.
2007
seçimlerindeki rüzgarla ve büyük destekle, önce Ergenekon tezgahlandı, ama
sonra kullanışlı aptalların büyük desteğiyle 2010 Anayasa Referandumu
geçirildi, sonra da Balyoz ve Odatv tezgahları yürürlüğe kondu... Hep bu en
geniş ittifakla.. Tabii 2007 seçim sürecinde anlaşmalarla ve vaadlerle
DYP+Anavatan ittifakı da başarıyla mezara gömüldü ve yüzde 5 kadar oy AKP’ye
transfer edildi..
Kimler AKP/RTE
balonuna binmedi ki.. Hukukçular mesela, Ergun Özbudunlar.. Zafer Üskül’ler..
Serap Yazıcılar.. Topraklar falan.. Herhalde bu ülkede olabilecek en geniş
iktidar almaşığı..
Ağırlıklar bir bir atılmaya başlanıyor
RTE, en geniş ittifak-genişleme politikasının sonuna gelmişti.
Ittifaklara, destekçilerine ihtiyaç kalmamıştı. Çünkü onlar sayesinde
yükselebileceği en yüksek noktadaydı.. Yelkenleri rüzgarlanmıştı iyice.. Yanına
aldığı tüm müttefiklerini safra olarak görmeye başladı.
İlk atılanlar ve ayrılanlar: İlk dönem beraber yürüdüğü kendi
Yenilikçi hareketindeki arkadaşları “demokrat” arkadaşları/ müttefikleri oldu..
RTE’nin politikası ve kişiliği, ilk önce beraber yola çıktıkları arkadaşlarının
başını yemeye başladı.. Mesela Abdüllatif
Şener, 2007’de yolunu ayırmak zorunda kaldı. Kuruculardan Ertuğrul Yalçınbayır 2010’da
“yiyicilik, yobazlık, yalakalık” arttığı gerekçesiyle ayrıldı. Daha çok isim
var.. RTE’ye biad etmeyenlerin hepsine güle güle..
“Safra” görülen kullanışlılar:
2011 seçimlerinden sonra RTE bir kısım liberal ve solcu eskisine yol vermeye
başladı.. M.Altan başyazar yapıldığı Star’ın kapısına kondu. “Hasan Abi”si
Cemal’i, Milliyet’ten attırdı.. RTE, hiç birini takmamaya başladı. Kullanma
süreleri bitmişti.
Cemaat’in ipi çekildi: Cemaat en büyük müttefiki ama aynı
zamanda da rakibi idi. 2011’den itibaren, hızlıca Cemaat dışlanmaya başladı.
Artık onlara da ihtiyacı kalmamıştı, üstelik kendisini devirmeye soyunmuştu.
Ortak operasyon gazetesi
Taraf parçalandı:
Gülen-RTE çatışması keskinleşince Taraf esas sahibinin yayına geçti. Bir kısmı
RTE’nin tam yanına geçti ve adamı oldular, O. Çalışlar gibi.. Bir kısmı
ortalıkta kaldı ve Cemaat ile işbirliğine gitti. “Hayko”lar gibi keskin RTE
taraftarları, bu kez keskin ve gözde RTE düşmanı kesildiler.
Tren son istasyonunda mı: RTE, Türkiye’yi adım adım dönüştürme,
Cumhuriyet’in kuruculuğunu, laikliği tamamen ortadan kaldırmaya, dinci/islami
gençlik yetiştirme tarihi misyonunu gerçekleştirecek adımlarına hız verdi.
Anayasa’yı özde askıya almaya, anayasanın özerkliğini ve bağımsızlığını
öngördüğü bütün ilkeleri çiğnemeye girişti.. Medya özgürlüğü hava cıva oldu.
Son darbesi: Evet Gül’e tasfiye etmesi oldu.. AKP
içinde kendisine en büyük rakipti..
Dış ittifaklar: Sandıkta zirveyi görünce, “beni kimse
yıkamaz” düşüncesiyle, 2011 döneminden sonraki “trenin son istasyonunda”ki
hızlı dönüştürme projeleri ve bir “bölge-dünya lideri” hırsıyla, dış müttefiklerine
de ihtiyacı kalmadı. ABD ve AB ile papaz durumu…Biliyorum, liste çok eksik, ama
ben ana hatları vermeye çalıştım.
Yiğit Bulut ve Ordu ile yeni
süreç
Yeni ittifaklar: Bugünkü tek ve yalnız başına durumu,
bazı yeni ittifakları zorunlu olarak gündeme getiriyor. Bu süreç eski / yeni
nitelikte ulusalcı Yiğit Bulut’u
başdanışman yapmakla başladı. İkinci adımı, Ordu iledir. Bu “Ordu’ya kumpas
kuruldu” ile başladı. Ordu’nun siyasi ve fiziki tasfiyesinde büyük hizmetleri
olan Cemaat’i dışlaması ile, Ordu’nun geri kalanına sahip çıkıyor.
Subaylara izinsiz soruşturma açılmasını önleyen yasa tasarısı ve yüzde
20 zammın gündeme gelmesi, bu ittifakı sağlamlaştırma girişimidir. RTE, girdiği
bu “yalnız” yolda, Ordu’nun kendisine tehlike olarak ortaya çıkabileceğini
düşünmektedir. Bunları, böyle bir tehlikeyi bertaraf etmeye yönelik önlemler
olarak görmekte yarar var.. Peki “ülke birliği”? Bu ittifakın, Kürtleri de
korkutan tarafını şimdilik kaydetmekle yetineyim..
--
Okur notu: Ben de AKP'nin iktidarı hiçbir şekilde
bırakmayacağını düşünüyorum. AKP bir patron şirketidir ve şirketlerin ana
gayesi kar etmektir. İktidardan ayrıldığı takdirde kar edemeyecek, şirket
tasfiye olacak ve etrafında tek yandaşı kalmayacak, kendisi için de yargılama
ve hesap dönemi başlayacak. Bu nedenle hak vaki oluncaya kadar, ne pahasına
olursa olsun, RTE iktidarda kalmak zorundadır. (Cenk Yalçıner)
25 Aralık 2014 / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder