İlk büyük uyarı, üstelik resmen ve
açıklamalı olarak, AKP’lilerden geldi.. Ne zaman? Anayasa Mahkemesi’nin,
gündemine aldığı seçim barajı tartışmaları sırasında... AYM Başkanı Kılıç, bir soru üzerine, yüzde
10’luk seçim barajının bir “hak kaybı”na yol açıp açmadığını karara
bağlayacaklarını açıklayınca..
Tabii, kendilerine yapılan bireysel başvuruyu
önce usul bakımdan inceleyecekler, AYM bu başuruyu ele almaya mezun mudur
sorusuna yanıtz arayacaklar, yanıtları evet alabiliriz, olursa, bu kez esasa
girecekler..
AKP, tabii RTE başta olmak üzere hemen
açıkladı: “Barajı kaldıracak bir karar
alırlarsa bunu tanımayız”.. Koro halinde..
RTE: “Darbe ürünü kurumlar, siyasete
hiza veremez”
Kuzu: “Anayasa Mahkemesi’nin kararını tanımayız. yüzde 10’luk seçim barajının
kaldırılması yönünde karar çıkarsa Anayasa Mahkemesi’nin varlığı tartışılır
hale gelir.?”
Şentop (AKP GnbBŞK Yardm), “Anayasa Mahkemesi’nin böyle bir yetkisi yoktur. Kılıç ihsas-ı rey’de
bulundu. Kararı yok sayarız. “
Davutoğlu: “Bu siyaseti dizayn etme çabasıdır.
Biz baraj falan tanımayız, biz sadece milleti tanırız.”
Bu
sözler, AKP liderlerinin, yöneticilerinin “iktidar fıtratları” konusunda epey bir
fikir veriyor. Anayasa Mahkemesi gibi, henüz üzerinde tam denetim kuramadıkları
sistemin temel kurumlarını zerre kadar sevmediklerini biliyoruz. Daha önce de “Meclis isterse Anayasa Mahkemesini
kaldırabilir” biçiminde sözlerini, Twitter konusunda verdiği özgürlükçü
kararlara RTE’nin nasıl ateş püskürdüğünü unutmayın..
AYM, parlamenter sistemin temel
direğidir. Bunun kaldırın sistem çöker. Çok açık yazayım: RTE ilk atamasını
yaptı, diğer atamalarla AYM tam iktidarın hınk deyiciliğine dönüşürse, sistem
tamamen çökmüş demektir.
Haklı bir soru yöneltebilirsiniz:
Sistem zaten çökmüş değil mi.. Değilmiş gibi duruyor… Ama bu soruyu bana
yöneltmeyin, ne diyeceğim belli..
“Biz iktidarı asla terketmeyeceğiz!”
Şimdi düşünün, AYM diyelim ki
seçim barajını kaldırma kararı verdi. İktidar tanımıyoruz dedi.. Yani bu şu
demektir: Kararı uygulatmayacaklar. Seçim
barajı yüzde 10’muş gibi “seçim” yapacaklar. Yasadışı bir seçim.. Herhalde
kendileri katılır.. Ülkeyi de anayasamıza göre bir “suç örgütü” gaspetmiş
sayılır.. Yetkisini Anayasa’dan almayan (çünkü yüzde 10 iptal!) bir iktidar,
zorbalıkla orada oturuyor, ülkeyi yönetiyor demektir..
***
RTE ve
adamlarının bu açıklamaları iktidara nasıl yapışmış olduklarının çok erken
ilanı oldu. Bir de şunun: Biz iktidarı
asla terketmeyeceğiz!...
Evet, Anayasa
Mahkemesi davayı usulen reddetti veya yüzde 10 barajının olduğu gibi kalmasına
karar verdi diyelim... RTE ve adamları, başka yasal durumlarda bile iktidarı
terkedebilirler mi? Böyle bir siyasal, hukuki ve yasal ahlaka sahipler mi?
Şimdi doğmamış çocuğa don biçme demeyin. Bu
yazıyı iki yıldır düşünüyorum, çünkü RTE ve adamlarının bütün yapılanmasını,
asla iktidarı kendiliklerinden bırakmayacaklarına yönelik işaretler olarak
görüyorum.. Ama bekledim. Nihayet, Anayasa Mahkemesi’nin muhtemel kararı
üzerine “iktidarı bırakmayız, kararı
tanımayız...” korosu sökün edince, hah işte, çocuk doğdu, dedim!
“Bunlar
iktidarı bırakmaz” düşüncesinin yaygınlığını da merak ediyordum. Önceki
yazımda bahsettiğim “Hukuk ve İktisat İlişkisi: Özgürlüğün
Toplumsal Refah Boyutu” başlıklı konferanstan sonraki sohbetlerde gördüm
ki, oooo bu düşünce çok yaygın...
Demokrasiyi gidilecek istasyona kadar binilecek
bir trene benzeten bu dinci, islamcı ekibin, iktidardan
düşmemek için her türlü önlemi alacağı, her türlü hileyi devreye sokabileceği,
her araca başvurabileceği ve sonuçta, iktidarda tamamen gayri meşru olarak
oturmayı sürdüreceği kanaati, giderek yaygınlaşıyor.
İnsanlar, RTE
ve adamlarının pratiklerini, söylemlerini, nasıl herşeye egemen olduklarını, nasıl
silahlandıklarını (polis..), sisteme, demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine
olan inançsızlıklarını gördükçe, artan diktatoryal kararlarını gözlemledikçe,
bu kanaatlerini kesinleştiriyorlar.
Parlamento, Meclis Seçimler.. Hepsi bir oyun
Evet, Parlamento,
Meclis, seçimler.. bunlar iktidarın adamlarının işlerine yaradığı sürece ayakta
kalabilirler, bu “aletlerle” bu oyunu oynayabilirler..
Ama, bu
“iktidar araçları”nın kendilerini iktidarda tutmaya yetmediğini gördükleri
anda, kendi güç-iktidar oyunlarını sahneye koyma eğilimindeler. Bir bahane
mutlaka yaratacaklardır. Bakınız Anayasa Mahkemesi’nin henüz verilmemiş kararı
üzerine düşünceleri!
Mutlaka bir mağduriyet bulacaklardır,
gitmemekte haklı olduklarını göstermek için.. Milleti karşı karşı getirmeleri,
birlik değil ayırma-bölme politikaları izlemeleri de, yarın milleti çatıştırmanın zeminini oluşturacaktır..
Siyasal islamcı
partilerin fıtratında, yüzde 99 bu var. Karşımızda “müslüman kardeşler” örgütü
fıtratını gönülden benimseyenler topluluğu bulunuyor.
Seçmenlerin oy yoklamalarında, yüzde 40’ların
altını göstermesi, hem onlar hem de Türkiye için çalacak kırmızı alarm
olacaktır.. İşte o zaman...
Ben, RTE-Ordu
arasındaki giderek ete kemiğe bürünen ittifakın (Ordu mensuplarına da,
iktidarın izni olmadan soruşturma açılamayacağını öngören yasa tasarısı
gibi..), böyle bir muhtemel geleceğe yatırım olarak görüyorum. Bu adımın, en
azından şimdilik, “iktidara dost ordu” seçeneği yaratmaya yönelik ittifak
karakterini görmezsek, siyasal analizi bırakalım!
Neyse,
insanların muhtemel çıkış yolları üzerindeki düşüncelerini erken erken
tartışmaya gerek yok..
Önümüzde daha zaman var, ben erkenden zihnimi
boşaltayım dedim..
Ne işe
yarayacaksa!
-- 23 Aralık 2014 Salı / Bilim ve Siyaset- Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder