CBT
Gündem, Sayı 1442, 7 Kasım 2014
Bu kez kadın bilimcilerimiz sahne spotları
altında! Hocalarımız, titiz bir araştırmayla h-sayısını dikkate alarak,
başarılı kadın bilimcilerimizin listesini oluşturdular. Bu konuda doğru bir
ayrımcılık yaparak, başarılı kadın bilimcilerimizi h-15’ten başlattılar.
Biliyorsunuz, h-sayısı kıstasını oluşturan Hirsch, başarılı bilimcilerin
h-sayısını 20’den başlatıyor. h-40 sayısını da çok başarılı bilimciler olarak
sınıflandırıyor.
Buna göre elimizde h-15’in üzerinde 87 başarılı bilim kadını
var. Bunlardan ikisinin h sayısı 40’ın üzerinde: Seza Özen (tıp) h-44 ve Zümriye
Aksu (kimya) h-41. Hemen arkalarından, h sayıları 37, 37 ve 35 olan Bilge Demirköz (Fizik), Gülay Bayramoğlu (kimya) ve Ayşin Bakkaloğlu (tıp) geliyorlar.
Şüphesiz, bu tür taramalarda hata payını göz
önünde tutmak gerekir. Zaten araştırmayı yapan Mehmet Doğan ve Mustafa
Parlak’ın yazılarında da belirttikleri gibi, soyadı konusunda değişiklikler ve
gözden kaçma gibi nedenlerle listeye girememiş kadın bilimciler olabilir.
h-sayısı 15’in üzerinde olan bilimcilerimiz lütfen bildirsinler. Ek liste
yapabiliriz. Bu süre içinde atıf ve yayın sayılarında, ve buna bağlı olarak
h-sayılarında eksik veya fazla, ama listedeki durumunu etkilemeyecek minik sayı
oynamaları olabilir. Bunları lütfen önemli bulmayın.
***
Kadın akademisyenlerimizin oranı toplam
akademisyenler arasında yüksek sayılıyor. Kadınlar üniversitelerde kariyer
yapmayı seçerek toplumsal konumlarını iyileştirme yolunu seçiyorlar.
Tabii ki bu iyi bir şey. Ama burada da önlerinde, kısmen akademisyen eşleri, kısmen
bilim dünyasının epey erkek yapısı çıkıyor. Bunun aynı zamanda evrensel bir
sorun olduğunu vurgulayalım. Üniversitelerin yönetici kademelerinde, oranlarına
kıyasla, çok daha az kadın bilimcinin bulunduğunu biliyoruz.
Şüphesiz, bilim araştırma açısından Türkiye
yoksul bir ülke. Bu kadın bilimcilerimiz örneğin bir Avrupa ülkesinde veya ABD
ve araştırma açısından olanakları zengin diğer ülkelerde yaşıyor olsalardı,
h-sayıları şüphesiz daha yüksek olacaktı. Belki iki katı. Türkiye’de ciddi ve
önemli araştırma yapmanın zorluklarını burada saymaya gerek yok.
Türkiye’de kadın hak ve özgürlüklerinin,
çalışma hayatındaki yerlerinin oldukça geri olduğunu biliyoruz. Dünya Ekonomik
Forumu’nun her yıl yayımladığı Cinsiyetler arası açığı veya uçurumu oratya
koyan raporda, Türkiye’nin 140 küsur ülke arasında 125.sırada yer alması,
ülkemizde kadınların durumu hakkında herkese yeterince fikir veriyor.
Bugün kadınlarımızın üniversitede edindikleri
yer ve başarı, Atatürk devrimlerinin, Cumhuriyet’in inşa edilirken kadınlara
önem vererek önlerini yasal olarak açmasının büyük etkisi var. Biz hala
Cumhuriyet’in bu kazanımlarının veya hala geride kalan mirasını tüketiyoruz
bile diyebiliriz.
Miras diyoruz.. Çünkü, günümüz Türkiye’sinde
kadınların çalışma hayatında yerleri gelişmiyor, geri gidiyor. İş hayatındaki
oranları yüzde 30’un altında. Gelişmiş ekonomilerde bu oran neredeyse iki katı.
12 yıldır, kadınları “çocuk yapma makinesi”, evinin kadını, kocasına hizmet
etmesi gereken insan olarak gören, siyasal İslamcılığı artık tartışma
götürmeyen bir iktidar ve lideri var.
Kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesi,
öncelikle, eve kapatılan kadınların çalışma hayatına kazandırılması noktasında
yoğnlaşmalı. Özgürlüğün yolu buradan geçiyor. Ayrıca ülkemizin gelişmesinde
önemli bir engel-eşiğini de, çalışmayan kadın oranının yüksekliği oluşturuyor.
Bu gizli işsizlik de demektir. Ülkemiz iş yaratamayan iktidarların elinde.
Dolayısıyla ülkemizde kadınların önünde en önemli engel, bu tür iktidarlar
olduğunu da unutmayalm.
Kadınların özgürlük mücadelesiyle ülkemizin kaderinin sıkı
sıkıya birbirine bağlı olduğunu unutmayalım.
Gelecek Cuma yeniden birlikte olmak
dileğiyle..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder