Bugün
Atatürk’ün aramızdan çok erken ayrılmasının yıldönümü. Rahatça 20 yıl daha
yaşayabilirdi ve Türkiye’nin kaderi, kimsenin şüphesi olmasın ki çok daha
farklı olurdu. Ne yazık ki, büyük düşüncelerin, büyük yurtseverliklerin, büyük namus
ve adalet duygularının ve bunlarla
donatılmış kadroların ve devlet adamlarının değil, çıkarların yolsuzlukların
yönettiği ülkenin gelebileceği yer burasıdır. Bu çıkar fesadı ve organizasyonun
başındakilerle, demokrasi de gelişememiştir, ekonomi de. Hukuk niye gelişmiş
olsun ki..
İktidarı
zenginleşme, karunlaşma, diktatörleşme aracı olarak kullananlar karşısında,
Atatürk ise şöyle diyordu:
“İnsanın asıl
serveti manevi kişiliğinde olmalı. Mal
ve mülk bana ağırlık veriyor. Bu çiftlikleri ulusuma armağan etmekle büyük bir
ferahlık duyuyorum.”
Bunu ne zaman
ve nerede diyordu? 1937 yılında, Atatürk
Orman Çiftliği (AOÇ) dahil, bütün çiftliklerini ulusuna, ulusunun kasası
olan Hazine’ye bağışladığı vasiyetnamesinde...
Atatürk Orman
Çifliği’ni, Atatürk’e, Ankara’nın eski belediye başkanlarından Hacı Ziya Bey Ankara halkı adına
bağışlamıştı. Ziya Bey Kurtuluş Savaşı sırasında belediye başkanlığı yapmıştı.
Hediye edilen 20 bin dekardı, ama Atatürk orada sürdürmeyi planladığı modern ve
yenilikçi tarım faaliyetleri için bunun yetmediğini görür ve çevresindeki
arazilerden 32 bin dekar daha kendi parasıyla alarak araziyi 52 bin dekara
çıkartır.
Sivrisinek
yuvası bataklık bir arazi ağaçlandırılır; hem Ankara’nın geleceğinin sağlık,
temiz hava deposu hem de her türlü tarım, bağcılık, arıcılık vb ve hayvancılık
üretim ve eğitim yeri olur. Atatürk, diğer devrimlerinin yanısıra çok da sözü
edilmeyen tarım devrimini de bizzat
burada başlatır. Örneğin Yalova gibi çiftlikleri de üreten Türkiye’nin
planlandığı örneklerdir.
Eskinin izleri yokedilmeli!
Atatürk’ün
mirasıdır çiftlikleri. Böyle bir mirasın amacına uygun kullanılması gerekirken,
AOÇyasalar dolanılarak, durmadan yeni uygulamalar getirilerek parça parça
küçültüldü; üzerine konut, çimento fabrikası bile yapıldı. Şimdi de Recep
Tayyip Erdoğan AOÇ’ne adeta son çiviyi de çakıyor.
Nasıl biliyor
musunuz: “Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı” ilan edilerek.. kondu-Saray
veya kaçak saray bu plan gereğince yapılıyor.. Yanına Camii, konferans salonu
da inşa edecekmiş, bay mirasyedici.. İstanbul’un kalbi Taksim’in yanıbaşındaki
küçücük Gezi Parkı’na göz diken ve
bütün Türkiye’yi ateşe vermekten kaçınmayan bir kafa yapısı, Ankara’nın göbeğinde koskoca bir yeşil
alanı görünce, boğa gibi saldırmaz mı..
Bu, Çiftliği,
Atatürk’ü ve Vasiyetini tamamen ortadan kaldıracak son girişim gibidir. Ankara’nın kalbini yiyip bitiriyorlar..
Sıra Anıtkabir’e gelecektir.
Yeni Türkiye,
Yeni Başkanlık Sarayı... Bunun için eskinin bütün izlerinin yok olması
gerekir.. AOÇ mi, Atatürk mü, onlar da neydi, tarih kitaplarında okuyacağız
artık..
***
Şüphesiz,
kimsenin malı mülkü ebedi değildir. Toplum yararına, büyük ölçekli bu gibi
yerlere, yine amacına uygun yeni işlevler kazandırılabilir. Ama bu asla fabrika
kurmak, konut yapmak vb gibi operasyonlar olamaz. Ankara’nın merkezinde büyük
bir yeşil ağaçlıklı, tarım vb pilot üretim tesislerine hizmet veren (ben AOÇ
balı ile büyüdüm!) ve aynı zamanda halkın da kullandığı yeşil bir alanın,
parçalanmadan bütünlüğünün korunmasının toplum yararına olmadığını, kim
söyleyebilir? Ankara’lılara bir sorun..
Yağma Hasanın Böreği
Bunun yanısıra,
sıradan bir insanın veya bir zenginin veya bir politikacının değil, Kurucu’nun
mirası söz konusu..
Yeşili korumak,
tamamen toplum yararınadır. Hele hele İklim değişikliğinin kapıya dayandığı
hatta içeriye girdiği, kentlerin durmadan hastalıklı olarak büyüdüğü günümüzde,
kent içinde tüm yeşil alanlar korunmalıdır. Dahası, apartmanlar istimlak edilip
büyük yeşil alanlar yapılmalıdır..
“Başbakanlık
hizmet binası” yaftası altında, Recep Tayyip Erdoğan, aslında kendisine bir
“Kaçak Saray” inşasına girişmişti.
2912’de AOÇ’nde ağaç katliamına karşı açılan kampanyalar sırasında, mahkemelerin
durdurma kararı verdikleri yapı “Başkanlık Sarayı” olarak nitelendirilmişti.
RTE, 2014 Cumhurbakanlığı seçimlerine katılacak, seçilecekti.. Daha seçilmeden,
Saray’ın her ayrıntısı ile bizzat ilgilendiğini okuyoruz. Dahası, Yağma Hasanın Böreğinden, bir ara
Amerikalılar da büyükelçilik binası için talepte bulunmuşlardı!
Atatürk’ün
vasiyetinin çiğnendiği gerekçesiyle bir de mahkeme açıldı geçen mayısta.. ne
olur sonuç dersiniz?! Üstelik AOÇ bir sit alanıdır. Orası büyük bir tarihtir,
AOÇ Türkiye Cumhuriyeti’dir!
Ata’nın bir
sözü daha var: Dünyada her ulus,
yaptıklarına seyirci kaldığı hükümetin sorumluluğuna ortak sayılır.
Bu sorumluluğu
paylaşmamak için, herkes elinden geleni yapmalıdır..
Kaynaklar:
http://zete.com/bir-zamanlar-ataturk-orman-ciftligi-ve-ataturkun-vasiyetindeki-sozleri/
---10 Kasım 2014, Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder