SAYFALAR

14 Kasım 2014 Cuma

Erken Sinyaller: Hükümet / RTE Ayrışması

Soru şudur: 
Cumhurbaşkanlığına geçen Recep Tayyip Erdoğan, hiç bir hukuki dayanağa sahip olmadan, Anayasa dışı yetkiler icad ederek, hükümeti ne kadar süre ve ne derece yönetebilir? Başka bir açıdan: Hükümet üyeleri, kendi boyunlarındaki davulu çalmasına ne derece tahammül edebilirler?
Çelişkinin olduğu yerde sorunlar mutlaka doğar. Kaçınılmazdır bu. Önemli olan bu çelişkinin sürekli olarak “uysal halde” tutulup tutulamayacağıdır. Mesela bir okurun “özel hobi alanım” ilan ettiği F. Gülen-RTE Çatışması’nın 4 yıl önceden izlemeye başladığımda birbirine gireceklerdir demiştim. Her adımlarını izledim, keyifle! Çünkü ayrı gövdeler ve ayrı iktidar mücadeleleri vardı. Oysa iktidar tekti.
Bugünkü problemde ise gövdeler aynı, (ayrışır mı bilemem), bu nedenle, iç içe geçmişlik çok büyük, ama problem kaçınılmaz.
Hükümet ve milletvekilleri, RTE’nin doğrudan yönetiminden kurtulmuş durumdalar. Yani problemlerini en azından dile getirme ve düşüncelerini daha rahat açıklama özgürlüklerine aralanmış bir kapı var. Bu kapıdan uzatılmış başlar görmeye başladık.

Şimşek’in üzeri çizildi mi?
Meselâ Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, RTE’nin “Sarayı’nın maliyetini” açıkladı: 1milyar 370 milyon TL. Üzerine özel uçağını da ekledi: 410 milyon. 2 milyar TL’ye yakın bir “özel harcama”. Evet özel harcama diyorum! Bu kadar bir paranın harcanmasının gerekli olup olmadığı üzerine ciddi bir tartışma olmadan, elini milletin hazinesine atıyorsan, buna da o sırada, otoriterliğinden mi yoksa diktatörlüğünden mi bilemeyiz, kimse ses çıkarmıyor ve emirleri hemen yerine getiriyorsa, hazineden özel harcama diye niütelendirilebilir.
Şimşek’in bu açıklamasına hem RTE hem de Parti yönetimi tepki gösterdi. RTE harcamayı 500 milyon civarında gösterdi, yolsuzluk yapıldıysa denetleme kurumları vardır soruşturur dedi. Maliye Bakanı’ndan daha iyi kim bilebilir harcamaları? Şimşek ayrıca örtülü ödenek harcamaları konusunda da bilgi vermişti.
Bu birinci olay.
Derken Bülent Arınç Şimşek’in açıklamasından sonra hemen sahne aldı, iki konuşmasında “israf”ı gündeme getird; devlet içinde büyük israf olduğunu, bunu önleyemediklerini belirtti. “RTE Sarayı”na da gönderme yaptığı açık: Bizim inancımızda, israf kesinlikle haram olduğu gibi, o bizim inancımız ama israf eden bir ülke, israf eden bir hükümet, israfın içindeki bir devlet de iflah olmuyor.”
İkinci açıklamasında netti: “Burada 1 katrilyonun üzerinde masraf yapıldı. Rakam yüksek, bu yükseklik neden kaynaklanıyor, tartışılabilir. İsrafa  karşıyım”
Bu arada, Afyon’da toplanan Hükümet, Parti, AKP’li milletvekilleri, çözüm sürecine ilişkin derin şikayetlerini dile getirdiler. Özetle: Hiç bir şey bilmiyoruz, kimse bilgi vermiyor, PKK saldırılarından seçmenlerimiz bizden hesap soruyor. Yüzlerine bakamıyoruz...
Hükümet içinde RTE’nin bir nolu adamı Yalçın Akdoğan’ın hatta “bunları söyleyenleri kayda alıyorum” gibi, biraz tehditvari algılanan sözleri daha sonra biraz düzeltmeye uğruyor ve “yani değerlendireceğiz anlamında..” deniyor.
***
Bunlardan bir şey çıkartmaya çalışmıyorum. Sadece izlemeye alalım..
Mehmet Şimşek, durup dururken ve arkada hiç bir desteği olmadan bu açıklamayı yapmış olabilir mi? Sanmıyorum. Mesela Babacan, Arınç?!
İki iktidar/hükümet var!
Birincisi bildiğimiz, yasalara göre kurulmuş resmi kabine..
İkincisi, Cumhuşbaşkanlığındaki, RTE’nin çevresinde kurulu, gayri resmi hükümet, kabine..

İki gelişme olabilir:
Önümüzdeki seçimlerde, Arınç ve Babacan zaten gidici.. 
Mehmet Şimşek’in üstlerini, Kondu-Saray Kabinesi, çizmiştir. Bu nedenle mi rahat konuşuyor?
Davutoğlu-RTE ilişkisi nasıl? Görünen, sanki bal-kaymak.. Davutoğlu, kusura bakmasın, nutuklarında bu gidişle RTE’yi aratacak gibi. Ne o öyle ecdat, İslam dünyası edebiyatı.. Girişlerde en az 15 dakika efelenmeler.. Öyle ki Dışişleri Bakanı bile gaza gelip, İsrail’e “o postalları elinize veririz” demez mi...
Davutoğlu aşka gelip Alevilere “zorunlu din dersini kaldırabiliriz” diyerek, RTE’nin neredeyse en büyük, dinselleştirme procesini çöpe mi atacak... 
RTE çok dolaylı yanıt verdi: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin din dersini zorunlu olmaktan çıkartılsın kararına, akla ihtiyaçları olmadıklarını söyledi. AİHM kararı, bir öneri, akıl vb değil, uygulanması zorunlu olan bir karardır.. 
Bunlar şimdi AİHM’den de çıkmaya kalkarlar!
Davutoğlu, RTE’nin Cumhurbaşkanı+Başbakan kimliği karşısında, gölgedeki resmi başbakandır. Bunu ne kadar sürdürür, sürdürebilir, bilmiyorum. Ama bunun için parti içindeki dengeleri de biraz yerinden oynatması gerekebilir... Parti Başkanı da olduğuna göre!?
İkinci gelişme: Seçimlere gidiliyor. Milletvekillerini kim belirleyecek? Peki Haziran’dan sonra, eğer kuracak çoğunluğu alırlarsa, yeni kabineyi?
Tamamen RTE’ye bağlı insanlar mı tercih edilecek (RTE’nin gençleri, tapınıcıları gibi) yoksa, Davutoğlu, Şimşek gibilerin kalmasını isteyecek mi..


 --11 Kasım 2014, Salı / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder