Soru şudur:
Cumhurbaşkanlığına geçen Recep Tayyip Erdoğan, hiç bir hukuki dayanağa sahip
olmadan, Anayasa dışı yetkiler icad ederek, hükümeti ne kadar süre ve ne derece
yönetebilir? Başka bir açıdan: Hükümet üyeleri, kendi boyunlarındaki davulu
çalmasına ne derece tahammül edebilirler?
Çelişkinin
olduğu yerde sorunlar mutlaka doğar. Kaçınılmazdır bu. Önemli olan bu
çelişkinin sürekli olarak “uysal halde” tutulup tutulamayacağıdır. Mesela bir
okurun “özel hobi alanım” ilan ettiği
F. Gülen-RTE Çatışması’nın 4 yıl
önceden izlemeye başladığımda birbirine
gireceklerdir demiştim. Her adımlarını izledim, keyifle! Çünkü ayrı
gövdeler ve ayrı iktidar mücadeleleri vardı. Oysa iktidar tekti.
Bugünkü
problemde ise gövdeler aynı, (ayrışır mı bilemem), bu nedenle, iç içe geçmişlik
çok büyük, ama problem kaçınılmaz.
Hükümet ve
milletvekilleri, RTE’nin doğrudan yönetiminden kurtulmuş durumdalar. Yani
problemlerini en azından dile getirme ve düşüncelerini daha rahat açıklama
özgürlüklerine aralanmış bir kapı var. Bu kapıdan uzatılmış başlar görmeye
başladık.
Şimşek’in üzeri çizildi mi?
Meselâ Maliye
Bakanı Mehmet Şimşek, RTE’nin
“Sarayı’nın maliyetini” açıkladı: 1milyar 370 milyon TL. Üzerine özel uçağını
da ekledi: 410 milyon. 2 milyar TL’ye yakın bir “özel harcama”. Evet özel
harcama diyorum! Bu kadar bir paranın harcanmasının gerekli olup olmadığı
üzerine ciddi bir tartışma olmadan, elini milletin hazinesine atıyorsan, buna
da o sırada, otoriterliğinden mi yoksa diktatörlüğünden mi bilemeyiz, kimse ses
çıkarmıyor ve emirleri hemen yerine getiriyorsa, hazineden özel harcama diye niütelendirilebilir.
Şimşek’in bu
açıklamasına hem RTE hem de Parti yönetimi tepki gösterdi. RTE harcamayı 500
milyon civarında gösterdi, yolsuzluk
yapıldıysa denetleme kurumları vardır soruşturur dedi. Maliye Bakanı’ndan
daha iyi kim bilebilir harcamaları? Şimşek ayrıca örtülü ödenek harcamaları
konusunda da bilgi vermişti.
Bu birinci
olay.
Derken Bülent Arınç Şimşek’in açıklamasından
sonra hemen sahne aldı, iki konuşmasında “israf”ı gündeme getird; devlet içinde
büyük israf olduğunu, bunu önleyemediklerini belirtti. “RTE Sarayı”na da
gönderme yaptığı açık: “Bizim inancımızda, israf
kesinlikle haram olduğu gibi, o bizim inancımız ama israf eden bir ülke, israf
eden bir hükümet, israfın içindeki bir devlet de iflah olmuyor.”
İkinci
açıklamasında netti: “Burada 1 katrilyonun üzerinde masraf yapıldı.
Rakam yüksek, bu yükseklik neden kaynaklanıyor, tartışılabilir. İsrafa
karşıyım”
Bu arada,
Afyon’da toplanan Hükümet, Parti, AKP’li milletvekilleri, çözüm sürecine
ilişkin derin şikayetlerini dile getirdiler. Özetle: Hiç bir şey bilmiyoruz, kimse bilgi vermiyor, PKK saldırılarından
seçmenlerimiz bizden hesap soruyor. Yüzlerine bakamıyoruz...
Hükümet içinde
RTE’nin bir nolu adamı Yalçın Akdoğan’ın
hatta “bunları söyleyenleri kayda
alıyorum” gibi, biraz tehditvari algılanan sözleri daha sonra biraz
düzeltmeye uğruyor ve “yani
değerlendireceğiz anlamında..” deniyor.
***
Bunlardan bir
şey çıkartmaya çalışmıyorum. Sadece izlemeye alalım..
Mehmet Şimşek,
durup dururken ve arkada hiç bir desteği olmadan bu açıklamayı yapmış olabilir
mi? Sanmıyorum. Mesela Babacan, Arınç?!
İki
iktidar/hükümet var!
Birincisi
bildiğimiz, yasalara göre kurulmuş resmi
kabine..
İkincisi,
Cumhuşbaşkanlığındaki, RTE’nin çevresinde kurulu, gayri resmi hükümet, kabine..
İki gelişme
olabilir:
Önümüzdeki
seçimlerde, Arınç ve Babacan zaten gidici..
Mehmet Şimşek’in üstlerini, Kondu-Saray Kabinesi, çizmiştir. Bu
nedenle mi rahat konuşuyor?
Davutoğlu-RTE
ilişkisi nasıl? Görünen, sanki bal-kaymak..
Davutoğlu, kusura bakmasın, nutuklarında bu gidişle RTE’yi aratacak gibi. Ne o
öyle ecdat, İslam dünyası edebiyatı.. Girişlerde en az 15 dakika efelenmeler..
Öyle ki Dışişleri Bakanı bile gaza gelip, İsrail’e “o postalları elinize veririz” demez mi...
Davutoğlu aşka
gelip Alevilere “zorunlu din dersini
kaldırabiliriz” diyerek, RTE’nin neredeyse en büyük, dinselleştirme
procesini çöpe mi atacak...
RTE çok dolaylı yanıt verdi: Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi’nin din dersini zorunlu olmaktan çıkartılsın kararına, akla
ihtiyaçları olmadıklarını söyledi. AİHM kararı, bir öneri, akıl vb değil,
uygulanması zorunlu olan bir karardır..
Bunlar şimdi AİHM’den de çıkmaya kalkarlar!
Davutoğlu,
RTE’nin Cumhurbaşkanı+Başbakan kimliği
karşısında, gölgedeki resmi başbakandır. Bunu ne kadar sürdürür, sürdürebilir,
bilmiyorum. Ama bunun için parti içindeki dengeleri de biraz yerinden oynatması
gerekebilir... Parti Başkanı da olduğuna göre!?
İkinci gelişme:
Seçimlere gidiliyor. Milletvekillerini kim belirleyecek? Peki Haziran’dan
sonra, eğer kuracak çoğunluğu alırlarsa, yeni kabineyi?
Tamamen RTE’ye
bağlı insanlar mı tercih edilecek (RTE’nin gençleri, tapınıcıları gibi) yoksa,
Davutoğlu, Şimşek gibilerin kalmasını isteyecek mi..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder