SAYFALAR

7 Kasım 2014 Cuma

Kaçak Saray ve Tarihsel Anlamı

Türkiye zengin bir ülke mi? 400 milyar dolar borçla, yine de iş yaratamayan, tüketmeyi iyi bilen, ama işisizlik ve gelir azlığından insanları mutsuz, üstelik birbirine düşman, başında binbir bela dolaşan, daha garibi savaş içinde bir ülkeden bahsediyoruz.. adam başına 10 bin dolarda çakılı kalmış, dolayısıyla 6 yıldır gerileyen bir ekonomik yapıya sahip. Bakmayın siz ihracat artıyor masallarına, ithalat artmasa ihracat da artmayacak.
Böyle bir ülkede bir kişi kalkıyor ve kendisine 1 milyar 370 milyon TL’ye saray yaptırıyor! Cumhurbaşkanı seçildiği gün ise daha önce ısmarladığı 410 milyon dolarlık uçak da Ankara’ya iniş yapıyor. Dertler içinde boğuşan, gençleri iş bulamayan, milyonlarca yurttaşı yoksulluk içinde yaşayan, savaşın içinde ve eşiğinde, terörün yeniden insanharı kırıp geçirmeye başladığı bir ülkede 1 kişi ülkemizin hazinesini adeta talan edercesine, bir kalemde, bir emirle, 2 milyar TL’ye yakın bir harcama yapıyor.
Bırakın “kendisine mi yaptı bu ülkeye yaptı” masallarını ve palavralarını! Kendisine yaptı! Ne bu ülkenin ne devletin ne milletin böyle bir isteği olabilir.. Burası padişahlık mı.. burası diktatörlük mü.. burası har varulup harman savurulan bir yer mi..
Evet, öyle görülmüyor ama öyle.. Padişahlık değil, ama padişah var, diktatörlük değil ama ona benzer bir kişi var.. Ve evet, bu ülkenin hazinesi har vurulup harman savrulan bir yer..
***
Bakanlar arasında hiç bir allahın kulunu çıkıp itiraz etmedi mi, söylemedi mi ki, “Sayın başbakan iki yakamızı bir araya getiremiyoruz, yatırımlar yapılmalı, işsizlik dizboyu, madenlerde işçiler ülkemizin her yanını saran vahşilerce, köpekler gibi çalıştırılıp öldürülüyor, asgari ücret şu kadar, durmadan dışarıdan borç alarak ekonomiyi ayakta tutabiliyoruz, 2 milyar liralık bir harcamayı millet hoş karşılamaz, yazıktır günahtır gelin bu sevdadan vazgeçin..”
Hey soruyorum, aranızdan hiç bir allahın kulu çıkıp da buna benzer bir şeyler söylemedi mi! Söylememiş, yoksa duyardık.. O zaman bu sarayın utancına ayıbına hepiniz ortaksınız.
1000 odalı binbir gece masallarına öykünmüş o saray ile, Türkiye’nin yoksul-zengin farkı iki kat daha artmıştır.
O saray hepinizin çöküşünün simgesine dönüşecek, öyle gözüküyor.. Umarız bu çöküşün altında Türkiye kalmaz.

Yeni Türkiye, Saray, Tek Adamlık..
Gelelim işin başka ve ana boyutuna..
Saray, Tayyip Erdoğan’ın Atatürk Cumhuriyeti dönemini kapatmasının simgesidir.
Saray, Yeni Türkiye gericiliğinin de simgesidir.
Yeni Türkiye, Başkanlık Sarayı, Başkan gibi Cumhurbaşkanı... Tek Adam’lık..
Bunların hepsi birbirine zincirleme bağlı kavramlar ve uygulamalardır..
RTE ve adamları Atatürk dönemini bu kez büyük kavramlarla ve simgelerle kapatmaya soyundular.
RTE’nin Cumhurbaşkanlığı adaylığını ilan ettiği konuşması tamamen bunun üzerine kuruludur.. “Gazi Mustafa Kemal”e bu kurtuluy savaşı için teşekkür ediyorlar ve şimdi kendileri Atatürk’ün mirasını silerek yokederek kendi Cumhuriyetlerini ilan etmeye hazırlanıyorlar. Hedef bu.
Davutoğlu bunu çok veciz bir şekilde açıklamıştı: Cumhuriyet bir parantezdir, bu parantezi kapatıyoruz.
***
Atatürk Tek Adam = RTE de Tek Adam
Atatürk’ün Çankaya’sı var = RTE’nin de Sarayı
Atatürk (ve arkadaşları) Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu = RTE de Yeni Türkiye’nin Kurucusu..
Ve bir dizi başka benzerlikler...
RTE’de çok temel bir eksik var: Mareşallık, Gazilik, savaş kazanmış kahramanlık..
Bu eksikliği gidermek için önündeki en büyük fırsat olarak Suriye’yi gördü. Esad’ı “perişan” edecek ve böyle bir unvan da alacaktı!? Dikkat edin, hâlâ bunu zorluyor!
***
RTE ve adamlarının “Büyük Türkiye”si, sanki toprak olarak da Küçülen Türkiye aşamasına yaklaşıyor gibi. Her ne kadar bunu imkansız gibi görseniz de, yaşadığımız coğrafyada hemen herşeyin olanaklar içinde seyrettiğini hiç unutmayın.
Üç yıl önce Suriye’nin mi parçalanabileceğini düşünürdünüz..
Yoksa Kaddafi’nin yıkılacağını, öldürüleceğini, ülkenin birbirlerini boğazlayan çetelere dönüşeceğini ve parçalanmasının söz konusu olabileceğini.. düşünen var mıydı?
Derin iç sorunları, iç savaşı olan bir ülke düşünün ki, komşu ülkenin p;arçalanmasını ve yokedilmesini savunuyor.
Bu ancak şu demek olur: Benim de sınırlarım dokunulurdur, ben de parçalanabilirim..
“Büyük Türkiye”ciler, her zaman bu şekilsel büyüklüğe meraklı olmuşlardır. “Necip Fazıl bir okuldur” diyen RTE, Necip Fazıl’ın “Büyük Doğu” dergisini bilmez olur mu!
Türkiye zor günlerden geçiyor.. Hepimize Allah kolaylık versin..

--6 Kasım 2014 Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder