Önce
Rosetta’nın kuyruklu yıldıza inişini selamlıyorum. İnsanlığın Ay’a inişi kadar,
ama onu haydi haydi aşan bir bilimsel-teknolojik-mühendislik- fizik ve
astronomi bilimi başarı öyküsü. Hayırlı olsun. 1969’da Ay’a inişi, öğrenciliğim
sırasında arada sırada gidip harçlık çıkarmak için çalıştım işyerinde
izlemiştim.
(ABD’de hala
Ay’a inildiğine inanmayan bir inanç grubu var, biz de Balyoz’dan
yargılananların “masum olduğuna kimse beni inandıramaz” diyen, herhangi bir
okuma-öğrenme ihtiyacı da duymayan, sapına kadar kökteninançlı yazar
çizerler olduğu gibi!)
***
Bu selamlamadan sonra, konumuza gelelim.
Biliyorsunuz iktidar Suriyeli mültecilere kimlik verecek. Oy kullanma hakkı
dışında, örneğin çalışma hakları olacak.. Bu bir ilk adımdır. Sonraki adım, hepsine
seçme hakkı verilmesi gündeme gelecektir. As buz değil, sanırım oy kullanma
yaşında 1 milyona yakın mülteciden bahsediyoruz.. Oy ve sandık..
Anlıyorsunuz politikayı.. Sandık adeta tanrısal bir olay iktidar için!
Mültecilerin toplam sayısını hükümet bile bilmiyor. 1,5 milyonu aşan
Suriyeli’den bahsediliyor. 2 milyon mu?!
Ama sadece mültecilerin
sandık yönüne bir gönderme var. Konumuz Suriyeli mültecilere çalışma izni verilmesi.. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Meclis bütçe
görüşmelerinde “çalışma izni verilecek
Suriyeliler açık işlerde çalışacak ve sayıları diğer işçilerin yüzde 10’unu
geçmeyecek” dedi.
***
Türkiye’de
toplam işçi sayısı 25 milyon kadar (TÜİK’e göre). İşsiz sayısı yüzde 10 kadar,
yani 2,5 milyon (resmi olmayan sayı çok daha fazla). Gençlerde bu oran yüzde
30’lara doğru yol alıyor! Yani hayata atılan gençler istedikleri iş konusunda
elleri böğürlerinde.
Suriyeli
mültecilerin, herhalde yüzbinlercesi ülkemizde zaten çalışıyor. Bakan da
biliyor bunu.. Çeşitli toplantılarda edindiğimiz bilgilere göre, özellikle
Güneydoğu bölgesinde ve İzmit İstanbul dahil, çok yaygın bir durum ve emekleri
sudan ucuz.. Örneğin bizimkiler düşük değerde bir işte 40-50 TL mi alıyor,
Suriyeliler 20 ve altında! Üstelik günde 10-15 saat çalıştır. Bir köle
bulmuşken..
İstanbul Hazır Giyim Konfeksiyon İhracatçıları
Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi’nin
yüzünde güller açıyor.. “Suriyeli göçmenlerin
Doğu’da istihdam bakımından sorun yarattığını kabul ediyorum. Ancak Marmara Bölgesi’nde
bizim sektör bakımından önemli bir kaynak oluşturuyorlar, bölgeyi onlar kurtarıyor”,
diyor, hatta bu da yetmiyor onlara, daha da ucuz işgücü getirebileceklerini
belirtiyor: Bangladeşliler!
İşin bir yönü,
Suriyeliler üzerindeki korkunç, ilkel sömürü. Adeta 100-150 yıl öncesinin vahşi
kapitalizmi.. Adamlar muhtaç.. Çocukları da var üstelik. Yüzbinlercesi
dileniyor İstanbul ve benzeri “zengin” kentlerde. Adım başı Suriyeli aile,
erkeği yoksa yanında, kadın ve çocukları.. Eminim kocalarından daha fazla
parayı dilencilikten alıyorlardır! Tabii gazetelere, kadın pazarlama yönü en
büyük piyasalardan biri olarak yansıyor...
***
Olayın öteki
yönü, Suriyelilerin emek piyasasından “emek
ucuzlatıcı, ücret kırıcı” olarak kullanılmaları. Ülkelerin çeşitli
bölgelerinde büyük tepkiler var.
Kahramanmaraş ve pek çok bölgede “Suriyelilerin kentlerinden
uzaklaştırılması için” baskı var. Kahramanmaraş’ta gösteri yapıldı,
yaralananlar oldu.
Emek “piyasası”
baskı altında. Emek fiyatı düşüyor, 20 liraya hangi yurttaş çalışır ve nasıl
yaşar..
Şüphesiz
“mülteci olmak” zor hayat. Ne yapacağız, ekmeğimizi paylaşacağız, dayanışma..
Evet de, bu duruma kim yol açtı?
***
Öncelikle, RTE
ve Davutoğlu’nun Suriye’de iç savaşı körükleyen politikaları tabii ki!
Daha mülteciler
gelmeden, onbinlerce kişinin kalabileceği mülteci kamplarını hazırladılar. Çünkü
politikalarının büyük göçe yol açacağını biliyorlardı. Bir de kırmızı çizgi koymuşlardı: 100 bin
mülteciyi aşarsa müdahale ederiz!
İktidar,
mülteci göçüyle ilgili 4 milyar dolarlık harcamadan bahsediyor!
Şimdi bu
harcamayı tamamen milletin üzerine yıkmak için kolları sıvadılar. Hükümet çalışma izni vererek kampların
maliyetini azaltıyor. Savaş politikalarının yükünü, faturasını halkın
omuzlarına yıkıyorlar..
İş piyasasına
salarak, işsizliği arttırarak, emek piyasasını düşürüp patronlara emek
peşkeşini arttırarak.. İktidar bu yolla Suriyeli çalıştıran şirketlerin
maliyetlerini de düşürmelerine yardımcı oluyor!
***
İç savaş nerede
çıkıyorsa orada bir “halk felaketi” yaşanıyor.
İktidar
Suriye’nin ülkeye bırakın ekonomik, sosyal ve dış politik maliyetinin de
giderek büyüdüğünü gördüğü halde, hala Esad’ı
yıkmaktan bahsediyor. Bir ülkede merkezi otoriteyi parçalarsanız ve iç savaşı
körüklerseniz, orada “savaş ekonomisi” hükmünü sürdürür.
Ve etnik ve köktendinci akımlar ve ayrılıklar alır başını yürür.
Suriye iç savaşı, iktidarın “eyvah Türkiye’yi de
parçalayacak bir üst akıl (ABD) devreye girdi” karabasanına döndü. O “üst
aklın”, “alt aklı” de sizdiniz!
O “üst akıl”,
Suriye konusunda kendisi için yeni “akıllar” üretir ve ilk “aklını”
terkederken, ve bu yeni aklı, ülkemiz aleyhine hızla hükmünü yürütür, sizleri
gece uyutmazken..
..Siz ise hala
“ilk aklınızda” takılı kaldınız.
Yapmanız gereken, Suriye’nin ülke, devlet,
toprak, ulus bütünlüğünün ve merkezi yönetimin yeniden kurulmasına yardımcı
olmanızdır.
Esad ile
işbirliğidir! Hâlâ bunu görmüyor musunuz? Görüyorsanız ve kendinize
yediremiyorsanız, bırakınz kendinizi, bu ülkeyi düşünün..
--- 13 Kasım 2014, Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Not:
Cumhuriyet’te
yayımlanan yazıya burada Hazır giyimciler başkanını ekledim.. iki gün sonra da
CHP’den Umut Oran açıklama yaptı, tekstilcilerin
vb ihtiyacı olan niteliksiz 800 bin işçinin İş ve İşçi Bulma Kurumu’nda
beklediğini söyledi.
Kilis Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Erdal Öndeş, Kilis'te 120 bin Suriyeli
yaşadığını bunların 5 bininin inşaatta, fıstık tarlalarında çalıştığını söyledi.
Aksiyon İş Konfederasyonu Başkanı Vedat Öztürk ise “Patronlar 1 Türk yerine
sigortasız 5 Suriyeli çalıştırabilir. İşsizlik yüzde 30’lara çıkar” dedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder